don't come knocking
-
yıllar sonra tekrar sam shephard ile beraber çalışmasından umutlanarak izlediğim wim wenders filmi. jenerasyon problemleri, dizginlenemez kaçış isteği, kendini yersiz yurtsuz hissetme sorunsalı gibi tipik wenders temaları shephard'ın en güzelinden, minör amerikan edebiyatçısı üslubuyla birleşince sonuç paris texas gibi bir güzellik olur diye ummuş idim, olmamış halbuki.
-
konu-konsept itibariyle bir paris texas atmosferi estiren,ikilinin onceki biraraya gelisinden cikan urunun yalinligi ve vuruculugundan feyz alarak ilerledigi goze carpan hos yapit.filmde shepard yerine basrolun baskasina verilmesi belki daha uygun olabilirdi.wenders in yonetimi ve shepard in oykusu bu sefer cokca duygulara hitap etmektense,bir kara mizah,belirli bir amerikan toplumu kesiti uzerine abartilmis bir inceleme-deneme tadinda seyrediyor.
tim roth un muhtesem kibarlikta konustugu aksanli ingilizcesi ve inanilmaz basariyla cizdigi sigortaci karakterine dikkat. -
paris texas formuluyle hazirlanmis lakin onun kadar bas dondurmeyi geciniz, agizda tat dahi birakmayi beceremeyen wim wenders filmi.
aidiyet-alile???-kaybedilenler-ofke temalarini takip ederek wenders'in guzel manzaralari; goruntuleriyle butunluk olusturan muzikleri esliginde ilerlemeye gayret ediyoruz lakin gabriel mann ve bir kere daha acayip sevgili rolunde yolumuza cikan fairuza balk basta olmak uzere ayagimiza fazla karikaturize karakterler, akmayan hikaye, dort gozle bekleyip duyamadigimiz dialoglar bag oluyor. hani sarah polley elimizden tutuyor ama onun da hikaye icin gittikce acayiplesen durusu, gulun dikeni misali "iyisin hossun da orda ne isin var" dedirtiyor.
velhasil; sonunda husrana husran ekleyen bir wim wenders filmi ile ugurlanmak beni pek uzdu;hele ki paris texas su ana dek sinemada anlatilmis hikayelerin en guzellerinden biriyken. -
2005 yılı mahsulu almanya / abd ortak yapımı bir wim wenders filmi. wenders ve sam shepard'ın beraber yazdıkları öykünün senaryosu shepard'a ait.
sam shepard aynı zamanda filmin başrol oyuncusu. shepard dışında, jessica lange, tim roth, gabriel mann, sarah polley, fairuza balk ve eva marie saint filmin diğer oyuncuları. ayrıca filmin başında yönetmen rolunde izlediğimiz george kennedy "vay be ne kadar yaşlanmış" dedirtti kendisine. filmde polley'nin canlandırdığı karakterin annesinin fotoğrafı polley'nin gerçek annesinin fotoğrafı imiş, diane polley. 1990 yılında ölen diane polley sam shepard'ın fena hayranıymış.
wim wenders en iyi yaptığı işi, gayet başarılı oyuncularla bi daha yapmış. ortaya keyifle izlenen bir film çıkmış.
sarah polley tarafından canlandırılan karakter diğer karakterlerden daha ayrıksı duruyordu, sanki bir hal hartley veya jim jarmusch filminden fırlamışcasına. filmin bütününe ayrı bir lezzet katmış. tim roth'u izlemek bambaşka bir keyif. ne zamandır kendisini izlemiyormuşum, özletmiş. -
bana lisbon storyyi hatirlatan olaganustu film. wenders'in bilhassa karikaturize tiplemelere ve davranis bicimlerine (asi genc esyalarini camdan asagiya atar, kovboy askini terk edip yeni bir kasabaya dogru yol alir vs.) yer verdigi, kahramanlik ve asilik gibi amerikan mitleriyle hesaplastigi yeni filmi. bir yandan tum bu amerikan ikonlarinin ve manzaralarinin wenders'i ne kadar buyuledigini hissediyorsunuz, ama bir yandan da icten ice bu degerlere karsi 'dostane bir baskaldiri' tavri icerisinde... film sanki "ben asi bir kovboyum, yerlesemem" ve "ben de bir aile sahibi olabilirim" celiskisini her sahnesinde yineliyor, sam shepard'in yuzunde hissediyorsunuz bu sonsuz catismayi... bu yuzden ne muhafazakar ne de liberal bir film, hem bir dus hem de bir dus kirikligi...
-
cekimden birden ayrilan kovboy bana sanki bir paul auster romanini okumuyor da izliyormusum izlenimini verdi. bir romanin icinde hissetmis ilginc bir film.
-
guzel wim wenders filmi. hala soyluyorum:
where is howard, who is howard
where did he go
where did he go
he's down in the gutter
he's under ground
... -
ayrica filme ismini veren, film kadar muhtesem olan bir sarki. bono ve andrea corr soyluyor. ozunu unutup umut edenlere adanmis bir sarki sanki.. hem film, film de ne guzeldi..
you’re everything i could want
there’s no house you couldn’t haunt
you’re the key that could keep me in
you’re the sense, under the skin
i won’t bring you roses
i’ll bring myself instead
time only is time
for what is meant
not what was said
don’t come knocking don’t come knocking
don’t come knocking at my door
don’t come knocking, knock, knock, knocking
don’t come knocking no more
you’re a dream i could wake up in
you’re a fight i shouldn’t try to win
you’re the door, i’ll always leave open
you’re the heart that’s always hopin’
off a tree-lined avenue, in a college made of stone
i’ll sit there not dreaming, i would rather live alone
don’t come knocking don’t come knocking
don’t come knocking at my door
don’t come knocking, knock, knock, knocking
don’t come knocking no more
all the stars in the sky
they can’t light our way, oh no
all the maps, and all the charts
all the dreams…
dreams …won’t… leave… you…
home…
home…
don’t come knocking don’t come knocking
don’t come knocking at my door
don’t come knocking don’t come knocking
don’t come knocking at my door
don’t come knocking, knock, knock, knocking
don’t come knocking no more. -
sam shepard 'a asik oldugum filmdir.bir arayis hikayesi.where is howard, who is howard!
-
arayış filmi, yol filmi falan ama çekimler, mekanlar, hatta yıllar sonra ortaya çıkan çocuk(lar) bile acaip derecede paris texas olmuş.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap