• projenin fikir mimarları bizim başbakanı örnek almışlar.

    kuleler de döne döne yükseliyorlar...
  • londra şehri ile başlayalım. önce bugünün londrası

    http://www.willfox.com/images/london/1/7.jpg
    http://www.willfox.com/…kyscrapers/london2012/9.jpg

    bu da 2012 yılında bitirilmesi planlanan projeler sonrası londra

    http://www.willfox.com/…yscrapers/london2012/21.jpg
    http://www.willfox.com/…yscrapers/london2012/10.jpg
    http://www.skyscrapernews.com/…southtower2_pic6.jpg

    demek ki bu ingilizler de şehircilikten anlamıyorlar, her tarafa gökdelen dikmişler baksanıza. üstelik;

    1- istanbul'un nüfusu her sene artarken, londra'nın nüfusu artmıyor.
    2- londra'da yeterli ofis alanları varken, istanbul'da yok.
    3- londra'da zilyon tane otel varken, istanbul'da bir elin parmakları kadar ancak var.

    gelelim paris'e. paris'in şimdiki hali şöyle;

    http://ladefense.free.fr/1/skyline001.jpg
    http://ladefense.free.fr/1/skyline002.jpg
    http://62.210.160.29/…wwb2d02112005233218192109.jpg

    oh, lalala, monşer bu fransızlar hiç anlamıyorlar şehircilikten. nasıl da geçirmişler canım paris'e baksana. paris'in silüeti bozulmuş. oh mon dieu şu önde duran champs elysees değil mi ? gerçek şu ki, çok imrendiğiniz fransızlar paris'in asırlık caddesine gökdelen dikmişler. bizim istiklal caddesi'ne gökdelen dikmemiz gibi bir şey bu. becerebiliyorsanız bu paris resminde olduğu gibi, çekin bakalım ayasofya ile bir gökdeleni beraber aynı karede. çekemezsiniz, çünkü biz en azından en yakın gökdeleni 20 km öteye dikiyoruz.

    bu da moskova 2010

    http://img53.exs.cx/img53/1652/moscovo1uq.jpg

    söylemek istediğim tek biz değiliz avrupa'da gökdelen diken. örnekleri özellikle avrupa'dan verdim, öteki türlü yok araplar zaten çöl bedevisi, yok çinliler de bamya pipili, amerikalılar zaten kapitalist deneceğini biliyorum çünkü.

    ha, ben de bu işin gösteriş budalalığına dönmesine karşıyım. aptalca, en yükseğini biz dikeceğiz yarışına girilmesine ben de karşıyım ama istanbul'a illa ki gökdelen dikmek zorundayız aksi takdirde yapılaşma daha büyük alanlara yayılacak. kuzeydeki ormanları korumamız mümkün olmayacak. büyükşehir belediyesi iyi bir planlama yapmış, gökdelenlere sadece belirli yerlerde izin veriyor, maslak-levent, kozyatağı, kartal ve zeytinburnu. ona göre de ulaşım planı da yapılmış. zaten bu binalar bittiğinde, marmaray ve diğer metro hatları da bitmiş olacak. ben istanbul'da büyüyen birisi olarak, ilk defa istanbul'da düzenli, planlı bir şeylerin yapıldığını görüyorum. komik olan ne biliyor musunuz ? şimdi bu düzene ve medeniyete karşı çıkanlar, 1970'ler, özellikle 1980 ve 1990'larda aytekin kotiller, nurettin sözen'ler, kendi memleketlülerine istanbul'u pay ederken neredeydiler, çok merak ediyorum. bu gözler çamlıca tepesinden boğaza kadar yemyeşil orman arazisinin nasıl işgal edildiğini adım adım gördü, bu gözler kadıköy gibi istanbul beyfendi ve hanımefendilerinin oturduğu yerin nasıl şimdiki haline geldiğini gördü, bu gözler son 20 senedir nasıl istanbul'un ırzına geçildiğini gördü, kimsenin sesi çıkmadı o zaman. şimdi bana şehir mimarı kesilip, masal an-lat-ma-yın !

    - metro yapılsa, "yerin çok altında. merdivenleri in in bitmiyor" diyorsunuz.
    - hafif metro yapılsa, "metro yer altından gider, bunlar yer üstünden gidiyor, bunlar türk metrosu" diye dalga geçiyorsunuz.
    - metruk liman yerine doğru düzgün liman, park ve oteller yapılacak, "olmaaauuuz yapturmayuk" diyorsunuz.
    - galataport'a karşısınız, haydarpaşa projesine karşısınız, itü teknokent kuracak ona karşısınız, turiste karşısınız, fabrikaya karşısınız herşeye karşısınız.

    aha bu son resim de kapak olsun size, sıcak sıcak, bugünkü ingiliz the mail on sunday gazetesinde çıkan istanbul haberi. bakın bakalım elalem istanbul'u sizin sandığınız gibi mi tanıyormuş acaba.

    http://img490.imageshack.us/…490/6590/paper14cb.jpg
    http://img312.imageshack.us/…y.php?image=ayi2px.jpg

    bu kuleler istanbul'un yeni simgeleri olacakmış, olmamalıymış. peh, peh, işte avrupa'nın gözünde aman değişmesin dediğiniz sembolümüz !
  • 1- kuleler boğaziçi görünüm alanına değil, levent'in en kuzeyine yapılıyor.

    2- bu kulelerin istanbul'un sembolü olacağına inanmıyorum. bu bölge halihazırda zaten avrupa'nın en yoğun gökdelen bölgesi ama çoğu yabancı istanbul'da gökdelen olduğunu bile bilmez. dünya istanbul'u olması gerektiği gibi boğaziçi, ayasofya, sultanahmet camii, süleymaniye camii, kız kulesi ve saraylarla tanıyor*. bu sebeple bu kulelerin istanbul'un sembol olacağını hiç sanmıyorum.

    3- isminin dubai kuleleri olması, bence de hoş değil. ama bu onların dubai'nin reklamını yapmak için bilindik politikası. aynı şekilde bizim inşaat şirketlerimiz de, yurtdışında yaptıkları binalara böyle isimler verebiliyorlar. mesela, alma ata'nın en büyük otelinin ismi ankara otelidir ve türk inşaat şirketleri tarafından yapılmıştır.

    4- kulelerde bir çok ofis ve bir adet de büyük otel olacak. böylece istanbul'da yaşanan turistik otel sorununa bir nebze faydası olacak. binlerce kişi istihdam edilecek. unutmayın ki, önümüzdeki 10 sene içinde 10 milyon kişiye istihdam sağlamalıyız. bunu da ağırlıklı olarak hizmet sektöründe yapmalıyız. bu yüzden turizm istanbul için çok büyük bir istihdam kapısı olabilir. herkes sanıyor ki, istanbul'a çok turist geliyor. hayır gelmiyor ! türkiye'ye gelen 20 milyon turistin çoğu güneye gidiyor. istanbul'a gelen turist sayısı paris, londra ve roma'ya göre çok komik rakamlarda. halbuki istanbul tek başına 20 milyon turist ağırlayabilir ve her sene şehre 20 milyar $ girebilir. bu da istanbul'da en aşağı 2 milyon kişinin turizm sektöründe istihdam edilmesi demek. bu tip projelere karşı çıkan adamlar 2 milyona kadar saymaya başlasınlar. bakalım kaç gün sürüyor, ama unutmasınlar o saydıkları şey insanlardır !

    5- ayrıca hor gördüğünüz, küçümsediğiniz araplar, hindistan'ın agra kentinden, iran'ın isfahan'ına, istanbul'dan belgrad'a ve magrib'e kadar bir çok mimari eser bırakmış biz türklere güzel de bir ders vermişler. şu vakte kadar bölgede bizim yaptığımız gökdelenlere göre çok daha kişilikli olanını çizmişler. ne yazık ki, bizim yaptıklarımız oldukça tekdüze, sıradan ve tamamen materyalist amaçlar için yapılmış binalardı. araplar en azından klasik mavi dikdörtgen prizma plaza değil güzel bir bina dikiyorlar istanbul'a.
  • enteresandır, ne zaman bir konuda kamuoyu kararsız kalsa, bir grup insan gündelik konusmalarımızda salaklıklarından dem vurduğumuz gavurların zekalarına kendimizinkinden daha çok güvenir hale gelir, bu konuda avrupalılar amerikalılar ne yapmışlar diye incelemeye girişir, bizlerin yapması gerekeni de bu minvalde açıklamaya çalışırlar. üstelik bunu yaparken, aynı yabancı dillerden kendi dilimize kelime ithal ederken yaptığımız gibi, durmumu kendi şartlarımıza göre dönüştürme yerine direkt alıp kullanma mantığı güderler.

    attila ilhan bir programında anlatmıştı; anadolu'da evler küçük pencereli yapılırmış genelde. bizim akıllı mimarlarımız gidip avrupalıların kocaman pencerelerle donatılmış evlerini görünce çok beğenmişler, avrupa mimarisi diye bunu uygulamaya kalkmışlar yeni yaptıkları evlerde. oysa ilhan'ın anlattığına göre yılda 20-30 gün güneş gören memleketlerinde koca koca pencereleri ile rahat eden avrupaların aksine, dokuz ay güneşin eksik olmadığı izmir'de manisa'da bu evler sahiplerine cehennem azabı yaşatmışlar, ecel terleri döktürmüşler. bugün biz yine aynı biz, tarihi tekerrür ettirmek üzerimize vazifeymişcesine yine aynı şeyleri aynı şekilde yapıyor, aynı hatalara düşüyoruz.

    saygıdeğer yazarlar sözlük aracılığı ile değerli fikirlerini beyan etmişler, demişler ki: "bakınız londra'da, moskova'da, paris'de şehir planlamacıları, yöneticiler böylesine büyük gökdelenler yapılmasına sıcak bakıyorlar, onlar de şehirlerini bu dikey yerleşim birimleri ile donatmak istiyorlar. bu gökdelen dedikleri iyi bir şey demek, biz de yapalım" . tahmin ediyorum umuyorlar ki bizler de "madem londralı parisli de böyle yapıyor o vakit biz de yapmalıyız, evet." diye düşüneceğiz, bu dubai towers projesine sıcak bakacağız.

    kamuoyunda durum nedir bilemiyorum lakin bende beklenen etkiyi uyandırmadı bu söylem, nacizane.

    bir kaç istatistiki bilgi vermek isterim internetten derlediğim müsaadenizle, spekülasyon yapmadan önce. keşke elimden gelse daha ayrıntılısını da verebilsem.

    içerisinde bulunduğumuz yüzyılın ilk yarısında londra'nın ortalama nufusu 7.9 milyon civarındaymış. aynı dönemde paris'in nufusu da 5.4 milyon. ikinci dünya savaşını yaşamış, kayıplar vermiş bu şehirlerde yüzyılın ikinci yarısındaki nufus ortalamaları ise sırayla londra için 7.1 ve paris için 8 milyon civarında olmuş. istanbul için çok sağlıklı bilgiler yok nufus ile ilgili ama genel kabul görmüş bilgilerden toparladıklarım çerçevesinde 1900-1950 arasında şehrin ortalama nufusunun 1.5 milyon iken, 1950-2000 döneminde bu ortalamanın dört kattan fazla artarak 6.5 milyona çıktığını söyleyebilirim.

    şimdi bir tarafta elimizde, son yüz yıldır nufusu beş milyonun üzerinde olan londra ve paris var, bir tarafta da 1800'lerden 1900'lerin başına kadar popülasyonu neredeyse hiç artmadan kalmış, 20. yüzyıla bir (1), 21. yüzyılı ise on iki (12) milyon olarak girmiş bir şehir var. bir tarafta kanalizasyonundan su sitemine, ulaşıma kadar her şeyi ile bir asırdır milyonlara hizmet veren, milyonları destekleyen avrupa şehirleri, bir yanda nufusunun %75'i, tüm binaların %65'ini oluşturan gecekondularda yolsuz, susuz yaşayan istanbul.

    londra yıllardır şehir. londralı şehrini yıllardır milyonları destekleyebilecek şekilde tasarlıyor, tertipliyor. paris de aynı durumda. oysak bugün biri çıkıp bunların aynısını istanbul için de söyleyebilir mi. değil bir kaç dönümlük bir araziye tepeleme istiflenmiş 50 bin kişi daha, istanbul'un kanalizasyonu, su sistemi hali hazırda mevcut nufus için yeterlidir diyebilir mi. hiç sanmıyorum.

    meşhur bir laf vardır; küçük ülkeler için "tükürsek boğarız" denir. bu arapların türkiye'nin göbeğine yapıp ingilizce isim verdikleri, bizlerinde de bu adı ile sahiplendiğimiz beynelminel oluşum dubai towers'daki herkes tükürse, işese, çok afedersiniz kakasını yapsa sahiden de hepmiz boğuluruz gibi geliyor bana.

    bir diğer konu da ulaşım. bana aşikardır ki oteliyle, ofisiyle elli bin insanın ikamet edeceği, çalışacağı bu kulelerin yaratacağı trafik başlı başına bir sorundur. zaten keşmekeş olan istanbul trafiği, aynı yere gitmeye çalışan ve aynı yerden çıkan binlerce insan ile daha da çekilmez, katlanılmaz hale gelecektir. şimdi aranızdan birileri "yahu madem elli bin kişiyi bir araya toplamak bu kadar zahmetli o zaman londralı parisli neden bunu yapıyor!" diyebilirler. açıklayayım dilim döndüğünce.

    hatta madem görsellik argümanı desteklemeye yardımcı oluyor o vakit ben de resim vereyim:

    bakınız bu adreste londra metrosunu'nu gösteren bir grafik bulunmakta:
    http://www.subwaynavigator.com/…/couleur/london.gif

    böyle bir ulaşım ağınız varsa herhalde sağa sola gökdelenler dikmek şehir hayatını iyice çekilmez bir halde getirmez diye düşünmüş olmalılar.

    aşağıdaki adres ise aynı grafiği paris için göstermekte:
    http://www.lps.ens.fr/~vincent/smb/metro14.gif

    anlaşılan o ki parisliler de benzer durumdalar.

    istanbul metrosu için ise ayrıca bir adres vermeye gerek görmüyorum; kendi ellerimle çizeceğim:
    ------------

    şimdi siz diyorsanız ki şu yukarı çizdiğin çizgilerden her gün 50'bin insan daha evlerine rahatça ulaşırlar, şehir trafiğine daha fazla yük oluşturmazlar o zaman tamamdır. diyorsanız ki bizim altyapımız paris'le londra'yla kıyaslanabilirdir o halde kabul; onlar ne yapıyorlarsa biz de yapalım. iddia ediyorsanız ki bu alelacele yapılaşma bizi mutlu günlere getirdi, gelecekte hayatımızı daha da güzelleştirecek, o durumda fevkalade; yapalım beş on tane daha "tower".

    yok eğer bu sorulara olumlu cevap veremiyorsanız o vakit ne diye londra'yı, paris'i, moskova'yı istanbul'a kıyaslıyorsunuz anlayamıyorum.

    tamam, garbın afakını sarmış çelik zırhlı duvar, sarmış ama adamlarda iman dolu göğüsten fazlası var.
  • istanbul'un yaşam alanlarının ortasına yerleştirilmesi düşünülen ve görüldüğü kadarıyla, yeterli şehircilik planı ve altyapıyla desteklenmeyen bir çift gökdelen.

    ben, şahsi fikrimi söyleyeyim, gökdelen dikilmesine karşı değilim; modern dünyanın gerekliliklerinin hiçbirisine karşı olmadığım gibi.

    moskova konusunda bilgim yok, ahkam kesmem mümkün olamayacak. ama londra ve paris'in modern şehir projeleri üzerine yorum yapabilirim.

    önce paris, la defense, fotoğraflarından da görülebileceği gibi, paris'in kalbinde değildir, çok akıllıca bir şekilde şehrin dışında bir alan canlandırılmış, gökdelenlerle dolu bir merkez haline getirilmiştir. sabahları insanlar akın eder, akşamları da geri şehre dönerler. şehrin göbeğinde, birbirinden farklı yaşam alanlarının bağlantı noktasında değildir.

    şehre direkt bağlantı sağlayan metro hattı vardır, sabahları ve akşamları 2 dakikada bir gelir trenler; gene de tıka basa doludur.

    londra, 2012: bir set gökdelenlerden yumurta biçimli olanı tamamlanmıştır, isviçreliler tarafından. liverpool street tarafında, financial district içindedir. eastend sayılabilir; daha doğusunda yerleşimler vardır ama artık o noktanın ötesi iyi kötü banliyö sayılabilir. çok yakınında devasa liverpool street station vardır, metro hatları ile desteklenmektedir.

    diğer set, southeast'dedir; docklands ve canada water bölgesindedir. jubilee line bu bölgenin metro yükünü büyük oranda çekmektedir. gene, altını çizerek söylemek gerekirse, şehrin merkezi yaşam alanlarının göbeğinde değildir.

    istanbul'umuza dönersek:

    boyuttan öte, yerleşimi dikkate aldığımızda, çok geriye gitmeyip cevahir alışveriş merkezi örneğiyle yetinebiliriz: 24 ekim 2005 akşamı saat 20:45'te, rumeli caddesi'nden itibaren halaskargazi trafiği tıkalıydı; bu artık hep böyle olacak, kaçınılmaz. bunun benim yaşadığım istanbul üzerinde cevahir alışveriş merkezi'nin olası faydalarının hepsini sıfırlayacak etkisi var; herkesi bilemem.

    mesele, plan program, estetik, fayda, kullanılabilirliktir. kimse "aman hiçbiryere hiçbir şey yapılmasın" demiyor. istanbul tabi ki londra'yla, paris'le, new york city ile karşılaştırılmalıdır; dolayısıyla şehircilik de öyle yapılmalıdır, stk'lar katılımı ile, uzman platformlarda tartışarak, geniş katılım sağlayarak. sırf parası var diye, -milliyetinden, dininden bağımsız-, elin adamını çağırıp, "al kardeşim şu arsayı değerlendir" diyerek değil.

    bu şekilde, istanbul çirkin ve yaşanamaz olacak; bunu bilirim, bunu söylerim.
  • neden türkiye'de herşey istanbul'a yapılıyor, neden bütün yatırımlar istanbul'a yapılıyor, diğer şehirlerimizi niye kalkındırmıyoruz sorularını yine insanın kafasında canlandıran binalar.

    herşeyi istanbula yapıyoruz. formula 1 pisti dedik, istanbul'a; fuar merkezi dedik, istanbul'a; olimpiyat diyoruz (ömrümüz istanbul 1996, istanbul 2000, istanbul 2004, istanbul 2008, istanbul 2012 ile geçti); istanbul'a. tamam, istanbul kültürlerin eşiği, eyvallah da geri kalan şehirlerimiz ne? gavur evladı mı?

    sokaktan geçen t.c. vatandaşlarına bir avrupa ülkesi ismi verelim ve bildiği şehirleri say diyelim. bir de avrupa ülkelerinde sokaktan geçen ab vatandaşlarına soralım, türkiye'den kaç tane il biliyorsunuz diye. aradaki fark o kadar çok olacak ki.

    istanbul'un bırakın alt yapısını, üst yapısı bile artık bir kişiyi bile kaldıracak akapsitede değil. bir cevahir istanbul açıldı, sefil durumdaki mecidiyeköy trafiği iptal oldu. yakında mecidiyeköy'de trafik sıkışıklığında çıkan kavgalarda cinayet olursa halkın eğitimsizliğini sorgulamayın.

    dubai towers istanbul'un alternatifleri dubai towers antalya'dır, dubai towers konya'dır, dubai towers çanakkale'dir, dubai towers samsun'dur, dubai towers elazığ'dır. diyeceksiniz, bu şehirlerde dubai towers'a adam çekecek ne var? yaratın. istanbul'da 40 sene önce ne vardı?

    bu şehri adam etmenin yolu bu şehrin yükünü hafifletmekten geçer. ülke kalkınıyorsa bütün ülke kalkınsın, sadece istanbul değil.
  • 300'er metre yüksekliğinde iki kule olacakmış bunlar. 500 milyon dolar değerinde olacakmış. %80 araplar, %20 istanbul belediyesi ortak olacakmış. %49'u da iş bittikten sonra halka açılacakmış.

    %20'lik belediye payı, arsa tahsisinden ileri geliyormuş. yani,

    (500/0.8)-500=125: arsanın %20 ortaklık için hesaplanılan değeri
    500+125=625: projenin toplam bedeli
    625 x 0.49=306: halka arzdan geri gelecek miktar, ki bu şu andaki toplam bedele göre hesaplanıyor
    306 x 0.20=61: halka arzdan belediyeye gidecek
    500-(306-61)=255 milyon yatırmış olacak

    yani 255 milyon harcayıp, 625 milyonluk bir değerin kontrolünü elinde tutacak, buna da "yabancı sermaye geldi, yatırım yapıyor" denecek.

    bu şartları sağlasınlar, dubai'ye dünyanın en sivri tower'ını yapmazsam n'oliim.
  • şu anda günün 12 saatini yaşadığım bir kuleden tamamen kuş bakışı seyrettiğim iett garajı alanına yapılacak kulelerdir. göz zevkimi bozmak bir yana hemen ardında devam eden gültepe, çeliktepe mahallelerinin keşmekeşinin önünde bir duvar oluşturacağı için göz zevkimi düzelteceği bile söylenebilir. ama ben ne yazık ki olaya bu yönden bakamıyorum, gözüm hemen o arazinin önündeki her daim tıkalı 3 gidiş 3 geliş büyükdere caddesine, hemen ardından uçurumlarla bezeli kağıthane ilçesinin dar sokakları ve apartman kondularına ve de boğaz köprüsü bağlantı yollarına takılıyor. bu kuleleri isterse dubaililer yapsın, isterse amerikalılar, isterse türkler, bu işte bir terslik var, bu araziye, bu topolojiye, bu altyapıya bu kuleler extra large. tersini düşünen varsa misafirim olsun beraber çay içip tartışalım
  • konuyla ilgili olarak ara güler'e fikri sorulmuş. buyrun:

    - bu fukaralıktır, başka da bir şey değildir. birincisi estetik fukaralığı, ikincisi akıl fukaralığı.

    (bkz: söz bitti)
hesabın var mı? giriş yap