• dünya dışında yaşamak için yapılan başvuru sırasında doldurulması gereken form.
  • evrenin başka yerlerinde de zeki canlıların var olduğunun en kesin kanıtı, şimdiye dek bizimle hiç irtabata geçmeye çalışmamış olmalarıdır. bill watterson.
  • bir dolu varsayimla gelen varliklardir. acalim:

    - konusmak zorunda degiller. diger butun maymun turlerinde girtlagin yapisi yemek yerken nefes almaya izin verir konumdayken insanlarda bunu dediginizde bogulursunuz, ama bunun sayesinde ses tellerinizin titrestirdigi havayi agzinizin icinde daha cok cesitlendirip fonemlere, oradan da konusmaya cevirebilirsiniz.

    - dilleri olmayabilir (yazili, sozlu olan cinsten, ya da kendi artikulasyonlari da olabilir ya da olmayabilir). dunya uzerindeki butun diller karmasik bir toplum hayati icinde direktifleri, kurallari ve bilgeligi sonradan gorsel ogrenme vasitasiyla kaydedebilecegimiz varsayimiyla ortaya cikmistir, ki bunun oncesi de muzik, dans vs resimdir.

    - iki ayak ustunde durup bizim kadar savunmasiz olmayabilirler. insanin durumu o kadar aciz ki, iki ayaginin uzerinde dik durmasina ragmen karin ve bel bolgesinde koruyucu kafesi yoktur, olan kisimdaki savunmamiz da cok kirilgandir, dolayisiyla hep kendimizi savunmak isteriz. weightlifting yapan insanlarin poz verirken kasilip karinlarini kapatmasi kas gostermekle alakali oldugu kadar o zayifligi da gizleme cabasidir, yine ayni sekilde kemer takmak, savunma sanatlarinda karni ve beli kollamaya calismak da hep bununla alakalidir. bu icimize o kadar islemis ki, sosyallesmeyi kabullenmis, grup halinde avlanmaya baslamis ve kendimizi yoktan var etmisiz, hatta korku, utanc gibi duygularin karinda agri yaratmasi da yine bu kabile kulturunden kopamayisimizla alakali, ya da hamilelikte cocugun karinda buyumesi ve kadinlarin bu donemde daha da savunmasiz kalisi. ornekleri cogaltmak mumkun, ama dunya disi yasam formu bunlarin hicbirine sahip olmayabilir.

    - bize yakin bir formda olmak zorunda da degil. evet, cambrian explosion zamanindan beri denizdeki butun kabuklular su veya bu sekilde yengece benzer sekillere evrildi, cunku sig deniz ve kumsallarda o form ideal bir yasam formuydu, ama butun denizler ve sulak araziler oyle mi? ayni sekilde uzayda da yasam formu barindirabilecek tek ekosistem (kimyasal bilesimler, suyun varligi vs) dunyadaki kosullar olmak zorunda degil.

    - bizim anladigimiz sekilde bir canliliklari olmak zorunda degil. baska turlu nasil canli olunur bilmiyoruz, ama suphelerimiz var: dna temelli degil, rna temelli olabilir, karbon yerine silikon, demir, kobalt ve bircok cesit diger elementten kendini insa eden molekuller insa edilebilir ve bunlar lokal entropiyi dusurucu sekilde hareket edebilir. (ama iste orada da harekete geldik, ozunde baska bir yuzey uzerinde statik surtunmeyi kullanarak kendini bir uzay boyutunda suruklemek anlamina gelen bu hareketi biz insanlar 2 boyut + derinlik + zaman olarak goruyoruz, ama oraya da girmeyeyim artik, onun yerine sunu okuyun (bkz: #85542789)).

    sonuc olarak aslinda cok da anlamadigimiz, anlamadigimizi da saklamaya calistigimiz bir alan bu. bakmayin drake denklemiyle oyle boyle bir sayi hesaplayan, uzayin derinliklerinde e&m dalgasi arayan insanlarin yaptiklarina, ve insanlarin "e madem o kadar cok uzayli olmasi gerekiyordu ama yok, neredeler acaba" demelerine. biz yine bize benzeyen bir "canli" ariyoruz da ondan. baskasi gelse insanoglu olarak apisip kalacagiz cunku.
  • efendim eyle hücre, bakterya, mikrop falan feşmekan olacaksa bu formları hiç bulmayalım daha iyi. kanlı canlı, akıllı uzaylı istiyom ben arkadaş. direkt o noktadan başlansın.

    oturmayı kalkmayı bilen, iki duble rakısını içen, yeri gelince karşı cinsiynen münasebetini kuran, kayınçosuyla tavla oynayan uzaylı istiyom ben. böyle uzaylı işgal edecekse de etsin. başımla beraber.

    artık karbon bazlı mı olur, silikon mu olur, kauçuk mu olur, kadife mi olur ben bilmem. ama lütfen insanlığa "aha tek hücreli bulduk, ahanda yabancı virüs bulduk kanka" diye gelinmesin. bulunuyorsa adam gibi kolundan tutup getirilsin şöyle e.t.sinden predator'undan bir şeyler. yiter ya! yıl 2010, hadi uçan araba olmadı anladık. lan hala birbirimizi pandikliyoz kaç bin yıl oldu. bir değişiklik ihtiyacı var. bir gelin. bir ortam olsun. ne bileyim haberlerde uğur dündar'a bağlasınlar, telegol'e konuk yorumcu olarak katılıp ahmet çakar'la muhatap olsunlar, dizilerde oynasınlar, bi tepsi lazerine halı sahada kapışalım... bu ne ya. üzülüyorum valla...
  • olmaması için hiç bir neden göremediğim yaşam belirtileri. aslında dünya dışı yaşam formu deyince ne anlıyoruz? kendimize bu soruyu sormakla başlayalım. kolonileşmek ve sömürmek için yeni gezegenler arayan bir ırk mı ya da bizlerin üzerinde deneyler yapan çipler takan koca gözlü canlılar mı?

    biraz gerçekçi olalım ve bizlere korku empoze etmeye çalışan hikaye ve filmleri unutalım. şöyle bir gerçek var; mikroorganizma.

    zaman zaman amerikan havacılık ve uzay dairesi başta olmak üzre avrupa uzay ajansı gözlem evi'nden yeni keşfedilmiş gezegenlerin haberlerini duyarız. haberin devamında bu gezegenlerde buz kütleleri olduğunun altı çizilir. bunu biz normal karşılasak dahi uzay ve gök bilimciler için sevinç çığlıklarıdır.

    dünya dışında bir yaşam formu olmadığını iddia etmek bariz cehalet örneği. sahip olduğumuz teknoloji sınırlarla çevrili ötesini göremiyoruz ve de nelerin olup olabileceği hakkında hiç bir fikrimiz dahi yok. yürütebileceğimiz tek şey tahmin.

    milyarca ışık yılı uzaklıkta bizden çok çok ileri bir medeniyet olabileceği gibi sahip olduğumuz uygarlık basamağından daha da aşağıda bir yaşam örneği mevcut olabilir. dünyayı okyanusta bir kum tanesi gibi düşünürsek henüz o kum tanesinin etrafındakileri keşif sürecinde olduğumuzu hatırlamalıyız ki yüzlerce kilometre ötedeki mercanları bir gün keşfedebilelim.
  • dünyada bile kendisinden, veya "insan"dan başka yaşam formları olduğunun farkında olmayan insanların gülüp geçtiği şeydir.

    öyle ki kaotik ve sonsuz bir evren olan beynimizin ufacık bir lobunu kullanarak sadece "görsel" şeylere kendimizi o kadar inandırıyoruz ki geriye kalan her şey yok oluyor. sadece "görüyoruz", dahası, sadece "gördüğümüz" şeylere inandığımızı söyleyerek kendimizi yüceltiyoruz ama bu bizi sadece daha fazla aptallaştırıyor. aynaya bakmaktan gökyüzüne bakmaya fırsat bulamıyoruz. büyük binaların cam kaplı yüzeylerinde sürekli yansımamızı arıyoruz oysa aynı yansımada bir fide gün be gün yapraklarını asıyor, çok mutsuz. çünkü sen dünya'nın, bir gezegen'in yerlisi olarak şu zamana kadar ona hep zarar verdiğin halde kendini onun sahibi ilan etmişsin ama o bitki senin aç ciğerlerini dolduracak diye gece gündüz çalışıyor ama sen onu görmüyorsun bile.

    özünde "dünyalı" olabilmeyi bile beceremiyoruz ki dünya dışı yaşam formlarını keşfedelim.

    (bkz: clash of the gods) ın (bkz: tolkien monsters) bölümünde diyor ya:

    "tolkien'e göre ağaçlar üzerinde egemenlik kurmakla insanlar üzerine egemenlik kurmak aynı şeydir." diye. bunu hala anlayamıyoruz, hatta bunun üzerine hiç düşünmüyoruz bile. işin acısı, bunun üzerinde düşünmek fikri bile aklımıza gelmiyor.

    bizden daha fazla (bkz: earthling) olan şeyler var ama biz hala kafamızı (bkz: nergis) gibi göle dikmiş kendimize bakıyoruz. "öteki dünyalıları birer objeymiş gibi görerek."

    şimdi burada zaman-uzam göreliliğini tartışsak veya hayalgücü gerçekliğini konuşsak...

    (bkz: vogon)ların, (bkz: ood)ların, (bkz: sontaran)ların, (bkz: raxacoricofallapatorian) ların, (bkz: yeti)lerin, ve dahi (bkz: weeping angel)ların, (bkz: kaled), (bkz: judoon) ve (bkz: draconian)ların ve yüzlerce binlerce daha fazlasının varlığından bahsetsek, desek ki insan bunu hayal ediyorsa şu şu şu kuramlara göre bunların varlığı kesindir...

    büyük bir özgüvenle üzerimize gülecekler.

    yoksa siz hala dünya dışı yaşam formu deyince aklına ilk gelenin bunlar olduğunu düşünmeyenlerden misiniz?
  • titizlikle ve tamamen dogru bilgiler saglanacak sekilde doldurulmasi gereken form.

    mesela ailenizde basurla bogusmus cok insan varsa bunu belirtmelisiniz. collerden olusan kuru bir gezegene duserseniz sonra sovmeyin federasyona. *
  • samanyolu galaksisindeki akıllı yaşam formlarının oluşturduğu medeniyetlerin sayısıyla ilgili teorik alandaki en önemli fikirler bence frank drake'e aittir. drake denklemi der ki,

    n=r* . fp . ne. fl. fi. fc. l

    n: radyo frekanslarıyla haberleşebileceğimiz, yaklaşık olarak bir ışık yılı mesafemizde olan medeniyet sayısı
    r*: galaksimizdeki ortalama yıldız oluşma hızı
    fp: etrafında gezegen olan yıldızların tüm yıldızlara oranı
    ne: içerisinde hayat barındırabilecek yıldızların etrafında gezegen olan yıldızlara oranı
    fl: herhangi bir zamanda içinde yaşam oluşabilecek gezegenlerin içinde hayat barındırabilecek yıldızlara oranı
    fi: içinde medeniyet oluşturabilecek kadar zeki yaşam formlarını barındırabilecek gezegenlerin herhangi bir zamanda içinde yaşam oluşabilecek gezegenlere oranı
    fc: varlıklarını bulundukları gezegenden dışarıya yayınlayabilecek kadar zeki olan medeniyetleri barındıran gezegenlerin içinde medeniyet barındıran gezegenlere oranı
    l: varlıklarını bulundukları gezegenden dışarı yayınlayabilecek kadar zeki olan medeniyetlerin uzaya tespit edilebilir sinyaller yollayabilecek gelişmişlik seviyesine gelene kadar geçecek süre.

    drake denkleminin parametrelerini doldurmak mümkün olsa zaten evrende bizden başka akıllı yaşam formları var mı yok mu kesin olarak bilebilirdik. ancak zaten drake denkleminin esas amacı bize samanyolu galaksisinde bizden başka şu kadar medeniyet vardır demek değil. bu denklemin amacı bize nereye bakacağımızı söylemek: içerisinde yaşam alanı barındıran yıldız sistemlerine. (habitable zone)

    bugün daha burnumuzun dibindeki europa'nın yeraltının okyanusla dolu olduğunu yeni öğrendik ve daha işin başındayız. voyager neredeyse 40 yıldır "gidiyor" ve güneş sisteminin sınırına yeni ulaştı. ama bir gün, o gün gelecek.

    o gün gelip de uzun yıllardır aradığımız akıllı medeniyetle karşılaşınca ne olacak peki?

    inandığımız dine ne olacak?

    en az bizim kadar akıllı olan yaşam formlarıyla karşılaşınca ne yapacağız? onlara da kelime-i şahadet getirip müslüman mı yapmaya çalışacağız? yılda bir kere hacca mı gelin diyeceğiz? ama onların bir yılı bizimkinden farklı. onlara göre imsakiye hazırlar artık diyanet. yoksa vaftiz edip hristiyan mı yapacağız? musevi olamazlar, çünkü analarından musevi doğmadılar. belki anaları yok, belirli zamanlarda bölünerek çoğalıyorlar. belki yürümüyorlar, kanatları var uçuyorlar. belki gezegenlerinin yerçekimi bizimkinin 2 katı olduğu için vücutları bizim vücutlarımızın iki katı kadar güçlü. belki çoğunlukla metan, etan ve sülfürden oluşan atmosferleri var...

    ben size söyleyeyim, en az bizim kadar akıllı yaşam formlarıyla karşılaştığımız zaman, inançlar sistemimizin yok olacağı herşeyin yeniden başlayacağı zamandır.
  • keşfetmemize az kalan oluşum:

    http://www.guardian.co.uk/…orld/feedarticle/8892537

    (keşfetmemiz derken, bilimadamlarıyla kendimi aynı kefeye koymam, sanki kendim bulmuşçasına, babamın evine girermişçesine konuşmam dikkatimden kaçmadı. keşfetmemize mi? neyi keşfetmene dümbül?! sen önce kendini, evinin önünü, yanındaki yamacındaki adamları keşfet de başka gezegenlere sonra geçersin eşşoğulusu demezler mi adama?
    demezlerse de ben dedim. )
  • nasa'nın sudan'daki 2008 tc3 meteoridlerinde dünya dışı amino-asitler bulmasıyla olma ihtimalinin gittikçe verilerle daha çok desteklendiği form.
    http://www.patakute.com/…a-disi-amino-asitler-buldu
hesabın var mı? giriş yap