• haklı tiptir.

    dünyada arz talep sistemi dönüyor. nüfus arttıkça barınma, ulaşım ve gıda fiyatları her zaman artacak. arttığında ise kalite düşecek. eskiler ''bizim zamanımızda şöyleydi, böyleydi'' dediklerinde haklılar, çünkü yedikleri gıdalar ve oturdukları mekanlar, hatta soludukları hava bile çok daha kaliteliydi. nüfus arttıkça zengin ve fakirin arasındaki fark dağlar kadar olur. hindistan buna örnektir. savaş çıksın dünyanın nüfusu azalsın demiyorum ama bari köpek gibi üremeyin birader, 5-6 çocuk yapıyor yamukkafalı.
  • (bkz: dünya nüfusunu 500 milyona indirme planı)

    şu anda insanlığın yaşadığı neredeyse tüm sorunların nedeni kalabalık.

    • çalıştıracak çok fazla üniversite mezunu köle olduğu için işsizlik var, maaşlar düşük. 80'den sonra doğan nesiller anne babasının maddi durumunu aşamıyor.
    • kentlerde yaşamak isteyen çok fazla insan olduğu için ev yok, olanlar küçük ve çok pahalı, kiralar yüksek.
    • 7 milyar insanı bu şartlarda stabil tutmak imkansız olduğu için göç katlanarak artıyor.
    • 7 milyar insan her gün çöp çıkardığı için çevre kirliliği artıyor.
    • 7 milyar insanı doyurmak için kullanılan tarım, sanayi etc iklim krizini körüklüyor.

    maddeler çoğaltılabilir. ne demiş atalarımız nerede çokluk orada bokluk. insan enflasyonu yüzünden sosyal bir değerimiz de yok. patronun gözünde, karşı cinsin gözünde, üreticinin gözünde… sen çalışmazsan, sen sevmezsen, sen almazsan başkası bulunur. kalitesizliğe katlanmaya mecbursun.

    durum böyleyken ve kötüleşirken, 2-3 nesil sonrakilerin kıtlıkla karşı karşıya kalma tehlikesi söz konusuyken daha temiz ve barışçıl bir çözüm yok. milyoner değilseniz üremeyin ki bu zulmü sessiz sedasız bitirelim.
  • benim bu. haksız mıyız? bu kadar yığınla insana ve tüketime ihtiyacımız mı var? dünya nüfusu yarıya inse kötü mü olur?
  • kuresel isinmaya karsi alinabilecek en etkili yontem cocuk dogurmamak. nufusu artiran gerizekalilar yuzunden sonumuz geliyor.
  • afrika ve hindistan'da nüfus kontrolü politikası uygulanması gerektiğini düşünüyorum.

    biri de amerika falan neden demiyorsun demiş, kimse fakir afrikalılar ve hintliler gibi üremiyor ve amerikalıların bize göç etme ihtimali yok ama afrikalılar şimdiden getto'lar kurmaya başladılar .bu ülkenin kaynakları şimdi bile yetmiyor, inanmıyorsanız yazın susuzluk haberlerini izleyin.
  • doğru olan düşünce. bundan sonraki her nüfus köleliğe yazar. bundan 30-40 sene önce millet şartları iyi diye memurluktan özel sektöre geçiyordu. yakında memuriyet ile asgari ücretli arasında da fark kalmayacak. hem çevre kirliliği, hem daha fazla tarım için daha fazla vahşi sulama sonucu su kaynaklarının tükenmesi geleceği karanlığa sürüklüyor. dünyanın bir karar verip nüfus planlamasına geçmesi lazım.
  • doğru diyen tip. çin ve hindistan'ın nüfusu 100 milyon seviyesine inmeli. o zaman dünya rahat bir nefes alır.
  • insanın bir hayvan olduğunu ve ekolojik yasalara tabi olduğunu unutmuş gibi yaşıyoruz.

    oysa bir popülasyon arttıkça zamanla kaynaklar için rekabet artar. bu bizim için şu anlama geliyor: dünya nüfusunun kontrolsüzce artması 3. dünya savaşını belli bir noktada %100 doğurur. dünyadaki kaynaklar sınırsız sayıda insanı besleyebilecek kadar yüksek değil.

    bununla beraber eskiden sadece erkekler çalışsa kadınlar çocuk büyütse ve çalışma hayatının bir parçası olmasa da ekonomik olarak erkeğin çalışması yeterliydi.

    oysa bugün tüm dünyada hem kadın hem erkek çalışıyor, bu genelde feminist bir zafer olarak görüldü.

    ancak kadının ekonomik bağımsızlığı olmasının bir seviye ötesine geçmiş durumdayız, kadınlar artık opsiyonel olarak çalışmıyorlar. haliyle işin feminizm ile bir alakası kalmadı. kadınlar da artık çalışmak zorunda.

    aileden kalan bir miras vs babanın dedenin yaptığı bir şey yoksa kadın erkek çalışmak zorunda. bu neredeyse tüm dünya için geçerli.

    kadınların çalışma hayatına girmek zorunda kalması eldeki kaynakların besleyeceği nüfus sayısının artmasından kaynaklanıyor.

    siz bir ada ülkesinde de yaşasanız küresel, global bir ekonomik sistemde çinin nüfusundan bile etkileniyorsunuz çünkü pazardaki ürünün fiyatını o ülke kendi başına kendi sisteminde belirlemiyor. tüm dünyadaki arz talep dengesi belirliyor.

    ilk etapta bu kaynakları daha fazla işleyebilmek için kadın erkek çalışmaya başladık.

    barınma ihtiyacı problem olduğunda müstakil evleri bırakıp dünya olarak dikey mimariye yöneldik vs, ancak bunlar geçici çözümler ve açıkçası tek atımlık çözümler.

    çünkü bunun belli bir limiti var.

    dünya nüfusu artmaya devam ettikçe 500 katlı binalarda mı yaşayacağız? hadi binalar kaldırdı, trafik nasıl kaldıracak? sokaklar nasıl kaldıracak?

    dünyada her şeyin bir sınırı var. sınırsız kaynak yok.

    kaynakları daha efektif kullanabilmek için çok çalışıyoruz, kadın erkek çalışıyoruz.

    refah toplumu inşa edebilmek için dünya nüfusunun kontrol altına alınması gerekiyor.

    ortadoğudaki kontrolsüz nüfus artışı yahut uzakdoğudaki kontrolsüz nüfus artışı bugün sizi az etkiliyorsa bile belli bir noktada çok etkileyecek.

    göçleri zorunlu tutacak.

    tıpkı kaynakları yetmeyen bir hayvan popülasyonunun göçe zorlanması gibi.

    bugünkü mülteci problemleri de sadece ortadoğudaki enerji savaşının bir uzantısı olarak gözükmemeli.

    enerji savaşını en başta var eden dünyadaki kaynakların limitli olması.

    bugün enerji için çıkan savaşlar ve oluşan göçler yarın su kaynakları için çıkacak.

    yarın belki yeni lebensraum fikirleri ortaya çıkacak.

    insan popülasyonu olarak birbirimizi yemeyi bırakıp insanlığı ileri götürmek istiyorsak popülasyon üzerindeki baskıyı azaltmak zorundayız.

    bu da dünya nüfusunun düşmesini zorunlu kılıyor.

    ya bunu bilinçli olarak biz düşüreceğiz ya da belli bir noktada dengesiz kaynak -> talep ilişkisi bizi büyük bir savaşa ve kitlesel bir çöküşe sürükleyip bir fallout yaratacak.

    baktığınızda bugün pandemi de çin'de tesadüfen ortaya çıkmadı.

    neden danimarka değil de çin?

    doğanın size sunduğu kaynaklardan daha fazlasına ihtiyaç duyduğunuzda, kontrolsüzce büyüdüğünüzde doğa sizi öldürecek.

    bu bir doğa yasası.

    bugün dünyadaki bütün ama bütün sorunların temelinde en azından bu sorunların çözümünün zorlaşmasının altında yatan temel gerekçe yüksek dünya nüfusudur.

    türkiye'de her sorunun kaynağı nasıl siyasete dayanıyorsa dünyadaki sorunlar da yüksek dünya nüfusuna dayanıyor.

    bir diğer iyi örnek te küresel ısınma.

    kısaca,

    ya biz bu nüfusu düşüreceğiz, ya 3. dünya savaşı çıkaracak ve nüfusu böyle düşürüceğiz, ya da doğa bizi yavaş yavaş fakat eksponansiyel artan bir şekilde öldürecek.

    dünya nüfusunu düşürmediğimiz sürece öyle ya da böyle öleceğiz ve daha sefil hayatlar yaşayacağız. bu bir doğa yasası. malesef çok az aydın kimse bunu dillendiriyor.

    bugün türkiye'de yatan politik problemlerin de altında yüksek nüfus yatıyor. şurada yazmıştım: (bkz: ramazan davulcusu/@alt epidermis)
  • ben de bu tipim. her gün 150 binden fazla insan ölüyor zaten. fakirlere de ikiden fazla çocuk yaptırılmazsa nüfus on yıl içinde bile epey azalır.
  • haklı tiptir, kuraklık kapıda mesela. kaynaklar tükenince kıymeti anlaşılacaktır. ha kime sorsan başkası azalsın veya çoğalmasın der kendine konduramaz ama bu nüfusla bu dünya gitmez buz gibi bir gerçek bu.
hesabın var mı? giriş yap