• dutgiller familyasından bir ağaç türüdür. çin' den dünyaya yayılmıştır. beyaz dut, ekşi kara dut ve mor dut / kırmızı dut olmak üzere başlıca üç çeşidi vardır. sağlık açısından en yararlı olanı, ekşi kara duttur. dut, tümüyle organik olan tek üründür. böceklenmeyen, parazitlenmeyen tek meyvedir. çünkü; hiçbir zararlı böceği veya paraziti yoktur. bu nedenle tarım ilacı asla gerekmez ve kullanılmaz.

    dut; taze dut, dut kurusu, dut suyu, dut şurubu, dut reçeli ve dut pekmezi olarak tüketilebilir.

    ilginizi çektiyse, devamını aşağıdaki linkten okuyun.

    http://www.tusul.com/…ali-bitkiler--ne-neye-iyi-gel ir

    zöge: hiç mi hiç anlamadım bu entry' nin niye kötülendiğini. kime, neresine battı? neden beğenmedi? sizce de önemli değil mi, zirai ilaç kullanılmayan bir ürün olması? biliyor muydunuz bunu?

    meğer neymiş efendim, ekşi sözlük' te girilen bütün entry' ler edebiyat şaheseri imiş ya, bu olmadı demek.
  • tabiat her baharda yeniden doğuyor ve büyümeye başlıyor. dut onun ergenliği, ilk menisi. bir anda, bir zaman, kimseye sormadan çıkıyor. sabah uyandığında yatağını ıslak bulan ve buna anlam veremeyen ergen doğa. dut sulu, mis kokulu, lezzetli, şeker küpü. genç ve sağlıklı bir ergenin enerji ve hayat yüklü, kaliteli menisi gibi. bir sene dut çok olursa o yaz sıcak geçmez, ayrıca eşkina temmuz ayını bitirmeden yumurtasını dökmüş olur. bir sene dut az olursa o sene her karagöz akınının iki gün sonrasında bıldırcın curnatası olur ve bostan bozumu üç hafta sürer. ayçiçek yaprağı sararmadan leylekler güneye göç etmek için yerinden kalkmaz ve zürafalar vardı. ilk zamanlar narin, biçimsiz, kırılgan, kolay ezilen eşsiz meyveler verecek doğa. sonradan gittikçe yaşlanacak, ustalaşacak, en komplike ürünlerini verecek.

    köylü bağlarını kurar uzun bir tarla boyunca. kazıklar arasında gerili teller üstünde üzüm yaprakları ilerler, büyür, içlerinde bir enerji, yakında küçücük üzüm salkımları yaprakların altında peydahlanır. ama şimdi, geniş yaprakların yarattığı gölgelerde bir tilki yere pusmuş sabırla bekler. bağın hemen yanında dut ve kiraz ağaçları vardır ve altında insanlar dut yerler, çocuklar top oynar. insanlar oradan çekilmelidir ki tilki yere düşen dutlardan yesin. kendisi köyden kimseyi tanımazken köydeki herkes tilkiye adıyla seslenir. bunun nasıl olabildiğini merak eder tilki.

    yaşlı adam, evlatlarının bir arada yaşadığı geniş topraklara aileye yeni bir kız çocuk geldiğinde bir kiraz, erkek çocuk geldiğinde bir dut fidesi diker. o ağacın ilk meyvesini ağacın sahibi olan çocuk yer. oğlan yürümeyi öğrendikten sonraki ilk yazla birlikte ilk dutunu yer ama küçük kızın meyve yemek için en az beş senesi vardır. o coğrafyada kız çocukları bekler, öncelikler hep erkeklerindir.

    zürafalar ıhm, yok zürafalar değil. kargalar dutlara gelir çünkü dutları yemek çok kolay. duta her şey gelir ki, duta böcekler gelir, belki karga dut yemeye değil, böcek yemeye gelmektedir. dutun üst dallarındaki dutları ağacı sallamak suretiyle düşürürüz ve düşen dutu havada yakalamaya çalışmak ağacın sahibi çocuğun sevdiği bir oyundur ama zürafalar ıhm zürafalar olsa ağacı sallamazdık çünkü onlar üst dallardaki dutları hep yerdi.

    dutların olgunlaşması benim yılımın bitmeye başlamasının ilk adımı. dutlar olacak, emiliania huxleyi'nin ölü kabukları deniz zeminine düşecek, lüfer gelecek, kuvvetli lodos olacak, takalar limandan ayrılıp aşağı denizlere gidecek, akyel esecek, deniz soğuyacak, levrek gelecek, evin karşısındaki sarmaşıkta ilk sarı yapraklar, arka ormanlarda ilk çulluk, ağacı gagalayan ağaçkakan ve sarmaşık başında göçmen kuş bekleyen kedi ve sarmaşıktaki tüm yapraklar artık kıpkırmızılar. onlar dökülürken yıl da bitiyor. zürafalar da ıhm, onlar da afrika'ya gittiler hep.
  • dut hiç popüler bir meyve, efendime söyleyeyim bir erik bir karpuz gibi iletilere falan konu, olamadı değil mi. yazık oldu harcadılar dutu. adından mı kaybetti acaba. dut. evet biraz tuhaf. bir de dut size de yaşlı amcaları hatırlatmıyor mu. hani, beni yemiyorsunuz ama, çok da fifi; benden geçti zaten, der gibi.çok önceden küsmüş sanki insanlığa dut. ben biraz uyuyayım. sonra size dutla ilgili yazdığım bir şiiri okuyacağım.
  • kara dut biraz beklediğinde suyunu kolay salar. bu suyu banarak güzel resimler yapabilirsiniz ya da ya da mektup yazabilirsiniz.. yanına el yapımı kağıt önerilir. resminiz seyredene bilmediği bir hoşluk verir, ya okuyan efendim ya okuyan...
  • süper bir meyvedir. bahçemizde iki tane dut ağacımız var, ayıptır yazması, hayatım boyunca her yıl hiç aksatmadan ortalama bir türk insanının tükettiğinden fazla tüketirim. bu iddiamın temeli de, dut meyvesinin, diğer meyvelere göre taşınma ve dolayısıyla pazarda bulunma imkânlarının kısıtlı oluşudur. çok naif bir meyve olduğu için dalından toplandığından kısa bir süre sonra tüketilmesi gerekir. öyle yola falan gelemez. hemen salar kendini, bayılır mayılır, folloş olur.

    bu özelliğinden dolayı da meyveler içinde hediye götürüldüğünde en çok sevindiren meyvedir gözlemlerime göre. sözkonusu bahçemizde başka meyveler de var, erik, üzüm vs. yıllardır sağa sola eşe dosta götürürüz bunlardan tadımlık. hiçbirinden aldığımız tepkiler dut kadar candan olmamıştır. dalından silkeleyip bir saat içinde bir yakınınıza götürüp "yeni topladım" dediğinizde yüzünde güller açar. geçenlerde kayınvalideme giderken hemen silkeledik, arabaya atladık, yakın yol, yarım saat içinde elimizde dutla kapıda bitiverdik. öyle candan bir "allah razı olsun" deyişi vardı ki, anlatılmaz. afiyet şeker olsun. zaten insanlara hediye götürmenin mevzusu da işte bu candan memnuniyeti duymaktır. yoksa kimse bir tabak meyve için ölmüyor, onunla başka bir insan da olmuyor. damakta kalan tattır önemli olan ki o tat da meyvenin tadı değil, insanlığın, yakınlığın tadıdır.

    vaktiyle bir alman vatandaşa dut tattırdım. isminin ne olduğunu sordu, dut dedim..o da bana dedi ki "dut ist gut"

    edit: bu kadar sevilmesinin bir nedeni de, hemen herkesin, özellikle yaşlılarımızın çocukluğuna dair bir anı barındırmasıdır. hemen hepsinin bahçesinde veya komşunun bahçesinde dut ağacı vardır, tadı damağındadır. kimisi kurutmuştur, kimisinin annesi pekmezi yapmıştır. ayrıca eskiden istanbul'da da dutluk gayetlen fazlaymış. özellikle boğaz semtleri. yetiştirilmesi de pek dertli olmadığından olsa gerek, herkesin yakın olduğu bir meyve..daha gider bu konu böyle bik bik bik.
  • en cok sevdigim meyve türü...eskiden bahcemizde bi sürü dut agaci vardi..altina carsaf serer...agaci sallardikk
    kurusuda talisida cok güzel oluyo...ama kara dut lekesi oldumuda cikmiyo
  • dut dediğin öyle pazardan alıp yenmez beyim, yukarıya çıkıp dalından yemek gerekir. bir küçük göbek engelse ağaca çıkmaya, bil ki ağaç tepesinde seyirtecek yeni nesiller yapmanın zamanı gelmiştir.
  • onun ben yerlerde melül melül yatışına kıyamammm kıyamammm... yerlerden alıp başımın üstüne kor, gezdiririm ben onu. bak burası sultanahmet, bak burası yerebatan sarnıcı diye diye yaşatırım ona her yeri. akşam olanda başımın üstündeki yeri kavak yelleri ise, kurcalamayın daha fazla abi. ben onu yemedim. biz onunla biriz artık. ben dut.
  • çok sevdiğim ama her gördüğümde beni üzen meyve. çok sevdiğim bir erkek arkadaşım vardı yıllar önce. o çok severdi. amerika'ya gitmeden son bi kere daha yesin diye antalya'nın 45 derece sıcağında deli gibi arayıp bulmuştum. aynı gün babam ve oğlum filminin soundtrack albümünü de çok aramıştım hatta. sırf arayıp bulamadığını söyledi diye. kıyamazdım ona hiç. onu son görüşümde yemişti bulduğum dutu.
  • modern tabirle meyvelerin en "underrated"larından, en hor görülenlerinden biri ne yazık ki. kimsenin en sevdiği meyve dut değildir yahut kimse pazardan dut almaz neredeyse. bağların çok yaygın olduğu anadolu şehirlerinde, bu mevzubahis bağlarda bembeyaz, supsulu ve tombulundan, kapkara ve insanın mimikleriyle adeta bir vantrilok gibi oynayacak kadar ekşisine, istemediğiniz kadar dut bulabilirsiniz.

    esasında dut, kanımca, saklanmaya pek uygun olmayan yapısından dolayı çok tercih edilmez. toplaması zorlu değildir pek, sadece arada birtakım tırtıl ve kulağakaçan -forficula auricularia- ile tatlı bir macera yaşayabilirsiniz.*toplama fileleri meşhurdur dutların, tercihen kısa bir kişi altına geçip münasip bir deliğe doğru iter dut, yaprak ve böcek karışımını. ardından bunlar genelde komşulara dağıtılır zira büyükçe bir dut ağacı tahmin edemeyeceğiniz kadar meyve verebilir. ardından pekmezleri yapılır yahut bir çırpıda bitirilir bu dutlar. çekirdek gibidir dut, başladınız mı bırakamazsınız. çekirdek demişken, çekirdeksiz oluşu da yeme konforunu, kişi fark etmese de, bir hayli etkiler olumlu yönde. yiyici, dakikalar içinde birkaç dal bitirebilir farkında olmadan. ayrıca ilaçlanmaz da dut. bildiğim kadarıyla kolay kolay parazitlenmez de yani. yıkamadan yiyebilirsiniz yahu bu meyveyi!

    "berry" barındıran sözcükleri marka yapma sevdasından da nasibini almış dutlar. ingilizcesi, mulberry, aynı zamanda pahalı bir moda ve çanta markasına isim verir. 1971'de ingiltere'de kurulmuş bir şirkettir o da.

    ayrıca kurusu da yaşı kadar lezizdir dutların. hafiftirir, ne olduğunu anlamadan bitirebilirsiniz onun da koca bir kasesini. birçok kuruyemişle şahane bir ikili oluşturduğunu da unutmadan ekleyeyim. yine de iki türlüsünü de abartmamaya dikkat etmeli, her ne kadar doğal da olsa bolca şeker ihtiva ettiğini akıldan çıkarmamak gerek yani.

    ağacı da basit değildir dutun. bir ömür verir, değişimler yaratır. düşünün, kendine müptela etmiştir bazı hayvanları. ipek böceklerinin minik metamorfozuna şahit olurlar. üzücüdür bu, koynunda beslediğin ufacık tırtılların yuvadan uçması, hakikaten uçması, dutlara bir anne şeklinde bakmamı sağlar benim. yani dutun ruhu vardır, ruhu!

    ona olan ilginizi de karşılıksız bırakmaz dut, birkaç tane karadut yiyedurun, elinizin her yeri mosmor olur anında. bu, dutun "madem aldın meyvemi, al sana zor sileceğin bir hatıra benden." demesinin bir yoludur adeta.

    kısaca; dut, anti-aristokrat ve anti-kapitalist bir yapı ve çevreden gelen bir romantizm barındırır içinde. doğallık ve günümüz endüstrisine uzaklıktan gelir bu. dut, hiçbir zaman modern bir meyve olamamıştır, marketlere düşememiştir. bu da eskiyi hatırlatır herhalde bize, kabarmasını çok sevdiğimiz nostalji damarımızı kabartır. dut, yıllardır aynıdır ve değişmemiştir çünkü.

    (bkz: dut ağacı)
    (bkz: dut kurusu)
    (bkz: ekşi kara dut)
hesabın var mı? giriş yap