• çekildiği ülkeye ve altın ayı kazandığı şehre yerleşmem ve buradaki göçmen olgusuna ilişkin bir miktar fikir edinmem üzerine az önce yaklaşık 15 sene sonra artık ergen olarak değil bir yetişkinin olarak yeniden izlediğim ve inanılmaz derecede çarpıldığım, allak bullak olduğum ve kesinlikle şaheser niteliğinde olduğuna kanaat getirdiğim bir fatih akın filmi. en iyi filmi. en sonsuz olacak filmi.

    hani raw derler ya, çiğ ya da ham, hayatımda izlediğim en ham/çiğ filmdi bu. bundan kaynaklı film yüzüme gerçekliği tokat gibi çarptı her saniyesiyle. o kadar gerçek bir film ki ve hikaye o kadar mükemmel akıyor ki, allak bullak oldum. beni benden alan onlarca sahne, replik, hissiyat… gelmiş geçmiş en iyi entry'yi de yazsan bu film hakkında, eksik kalır. ama hakkında yüzlerce çok iyi nitelikte entry'ler girilmiş olmasına rağmen yinede bende hayranlık uyandıran bazı gerçeklikleri yazabileceğim sadece. çünkü bu filme söz yetmez.

    — toksik bir ilişki klişeliğinin beton gibi gerçekliği

    — cahit'in dibine kadar kaybetmiş bir adam olmasının bakışlarından, yüzünden, yürüyüşünden, o her halinden akan gerçekliği

    — sibel'in “yaşamak istiyorum, sikişmek istiyorum, bir kişiyle de değil cahit…”motivasyonuyla kendini sürdüğü durumun gerçekliği

    — nevri dönüp hiç beklenmeyen bir anda şişeyi kırıp, bileklerini cart diye kestiğinde ortalığa fışkıran kanının ve o anların gerçekliği

    — göçmen geleneklerinin ve prototip bir türk ailesinin her türlü abartısız gerçekliği

    aidiyet duygusunun göçmenlik özelindeki git-gelliğinin ve karmaşasının gerçekliği

    — semra'nın elit bir hayata sahip olmak için içinde olduğu durumun gerçekliği

    — cahit ve sibel'in yavaş yavaş yükselen bir tansiyonla birbirlerine yıkıcı biçimde aşık olmalarının gerçekliği

    — izbe bir barda iğrenç bir tecavüz sahnesinin ve kan revan bir sokak kavgasının +18 gerçekliği

    — otobüs şöförünün hangi rasyonelle sibel ve cahit'i otobüsten def ettiğinin gerçekliği

    sezen aksu eşliğinde hazırlanan o dolmaların ve rakı sofrasının ve ardından klozetle sonlanan o akşamın gerçekliği

    — hamburg'daki taksim club'de ebru gündeş'in fırtınalar koparsa kopsun şarkısı çaldığı esnada cahit ve sibel'in kapıdan içeri yürürken cahit'in kolunu sibel'in omzuna sarıp “biraz önce çekip gittiğim için üzgünüm” demesinin ve orada filizlenen o sevdanın gerçekliği

    — baştan sona filmdeki tüm apaçık sevişme sahnelerindeki şehvetin ve erotizmin gerçekliği

    — artık eskilerde kalmış o samimi beyoğlu sokakları ve o zamanlardaki yaşamının gerçekliği

    — son sahnenin ve verilmiş olan kararın acı ama yadsınamaz gerçekliği

    diye uzar gider bu liste…

    bu film bir şaheserdir. bu yüzden alanının en iyisi berlinale altın ayı ile en iyi film ödülünü almıştır. hem de yönetmeni bu filmi çektiğinde 30 yaşındayken! avrupa'da ve türkiye'de olumlu anlamda çok ses getirmiş bu filmi sadece ilk gösterildiği 2004 senesinde izlediyseniz, aradan geçen bunca yıldan sonra, yeniden bir daha izleyin. bambaşka bir kafayla ne kadar mükemmel bir film olduğunu anlayacaksınız.
  • gegen die wand'in aslinda tam da oturmayan tercumesi. zira gegen die wand'da die wand* akkusativ halindedir; yani isin icinde bir yon, bir hareket vardir, karakterler duvarin karsisina gecip oturmus degil, duvara toslama eylemi icerisindedirler.

    bu baglamda filmin ingilizce adi olan head on'un daha iyi, hatta almancasindan da daha iyi bir isim oldugunu belirtmeden gecmeyelim.
  • efsanevi turk filmi. aşık olup hayatı sikilmeyen anlayamaz.
  • oyunculuklara söylenecek tek kelime yok bence ( sibelin annesi hariç, kadının sanki replikleri duvarda yazıyorda okuyor gibi sinirimi bozdu odun gibiydi. çoğu kişi öyle düşünüyor heralde.) birol ünel ve sibel kekilli nin uyumu iyiydi. hele ki güven kıraç ya karakter olmasına rağmen filmin enerjisine çok büyük katkısı ver bence. bunun yanı sıra senaryo asla zorlama değil. akıcı ve dramatize edilmemiş. gerçekten güzel iş çıkarılmış. benden kesinlikle geçer not aldı.

    --- spoiler ---

    en beğendiğim sahnelerden biri okey masası sahnesinde ki ''becerme'' muhabetti. cidden harika bir noktaya değinilmiş. türk toplumunun kanayan yaralarından biri. bu gerizekalılar kendilerine geneleve gitme hakkı görüyorlar. bırakın kadının başka biriyle birlikte olmasını oradaki laf bile kavgaya sebep olabilecek potansiyelde onlar için (bkz: oksimoron) (bkz: ataerkil)

    --- spoiler ---
  • harika bir fatih akın filmidir.

    -----spoiler-----

    herkes birbirlerinin hayatlarını mahvettiklerini söylese de, cahit ve sibel'in birbirlerine duydukları aşkla hayata tutunmaya çalışmalarının hikayesidir aslında film.

    - abi o olmasaydı ben bunu yapamazdım. yapamazdım!
    - neyi yapamazdın?
    - hayatta kalmayı!
    https://www.youtube.com/watch?v=zdtjbpz3fom

    bir de ağla sevdam ile başlayan sahnede ağlamayan biri yoktur diye düşünüyorum.
    https://www.youtube.com/watch?v=jy4l9xbquu0

    -----spoiler-----
  • dünya gözüyle operasını da izlediğimiz eser. düğün sahnesi çok güzeldi özellikle. ama bir oyun ikişer saatten iki perde olur mu? bu oyunu pazartesi akşamına koyan zihniyeti alnından öpmek istedim.
  • "when i am king, you will be first against the wall" - paranoid android
    buradaki anlami duvara karsi dizilip kursunlanacak kisilerden biri olmaktir.
  • filmin orijinal ismi olan gegen die wand başlığında çok daha fazla, güzel ve derin yorumlar bulabilirsiniz. bu başlıkta bazı arkadaşlar beğenmemiş ama ben tam aksi düşünüyorum. filmi çekildiğinden 17 sene sonra ilk defa izledim az önce. aynı anda etkileyici, sürükleyici, düşündürücü ve güldürücü. izlerken hem köklerinizi, hem de hayat amacınızı sorguladığınız ve hangisine aitseniz bir an da olsa karşıdakinin yerine kendinizi koyabildiğiniz bir yapım. kült filmler arasında yerini alması gayet normal ve bunu sonuna kadar hakediyor.

    son olarak, birol ünel üstattan oyunculuğunu ölümsüzleştirdiği bir performans görüyoruz. ışıklar içinde uyu cahit tomruk.
  • hayatın nasıl bir nane olduğunu anlatan, gülümsetirken ağlatan, gerçek mi gerçek bir fatih akın filmi
hesabın var mı? giriş yap