• türkçe'ye "intikam peşinde" olarak çevrilmiş. yaşasın bir tane daha "intik am peşinde"miz oldu, çok yaratıcısınız çocuklar.

    "karanlığın kenarı" deseniz biz anlamayız, biz salağız çünkü.

    bi gidin lütfen.
  • şu filmin senaryosunu beğenmeyen, hikayesine orijinal demeyen, kurgusunu basit bulan herkesin filmlere yorum yapma hakkını ellerinden almak lazım.

    komplo teorisi, casusluk ve intikam filmlerinin bir harmanı. anlatımı basit değil. oyunculuk iyi. daha ne istiyorsunuz?

    mel gibson'ın kızıyla birlikte tıraş olduğu sahnede baba olmak istedim. galiba yaş geldi, artık evlenmek lazım.
  • "bu sefer şöyle siyasi ve dram ağırlıklı bir şey olsun. mel de yaşlandı zaten, çok koşturamaz" düşünceleriyle yazılmış ve yönetilmiş sanki. payback ayarında bir film beklerken, in the valley of elah'vari bir şey çıktı. kurguya, oyunculuklara falan laf etmiyorum ama "aksiyon" niyetiyle izleyen hayal kırıklığına uğrayabilir. aynı şekilde, çok başarılı bir "siyasi gerilim" örneği de sayılmaz.

    uyarlama senaryo** ile oscar alan senarist william monahan'ın olayı zaten body of lies'dan belliydi. martin campbell'in kıpırdak filmografisi açısından da çok parlak bir madde olmamış.
  • mel gibson'ın insanları kendine has yöntemleri ile, misal böbreklere arkadan arkadan vurarak, acı acı dövdüğü güzel bir aksiyondur.

    --- spoiler ---

    sonlarda, departedı anımsatan ani infaz sahneleri bilhassa türü sevenlerin hoşuna gitmiştir eminim.

    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    amerikan film klişelerinin hepsini bulabileceğiniz filmdir. kilise hariç hepsi vardı diyebilirim( bayrak, üst düzey devlet görevlisi). çok olağan bir konusu olmasına rağmen, mel gibson'ın inanılmaz oyunculuğu filmi izlenir hale getirmiştir. fakat mel gibson'ın da artık yaşlandığını gece çiçeği'nin liderini tokatladığı sahnede görebiliriz. aynı sahnenin benzeri, vatansever isimli filmde arkasından koştuğu ingiliz askerini derede cheoreke baltasıyla öldürdüğü sahnede de vardı. ama o zamanki çevikliğinden eser kalmamış. göbek atarak gidiyor sanki mel gibson yuvarlanan adamın peşinden.

    --- spoiler ---
  • yeniden cevirelim de...

    "edge of darkness, ülkemizde - dile getirmek bile istemediğim kötü bir çeviriyle- “intikam peşinde” olarak gösterime girdi. pek tabii ki bakınız olarak bu filmi gözden kaçırmamız mümkün değildi. peki, niye?

    sebepler basit aslında. içinde mel gibson gibi her filmiyle en kötü ihtimal ortalama bir oyunculuk çıkartan aktör, martin campbell gibi aksiyonu aktarma yetisi yüksek bir yönetmen, william monahan namzetli şimdiye kadar hiç boş senaryo çıkartmamış bir senaristi bulunduruyordu. tüm bu alanında iyi kişileri bir araya getirdiğinizde en kötü ihtimal izlenir bir şey çıkacağı kesin. aslında bu bir bakıma doğru, hatta tamamen doğru; izlenir bir film çıkmış ortaya ama o kadar! daha fazlası kesinlikle yok.

    fragmandan da görülebilen konuyu tekrar etmek gerekirse; emma (bojana novakovic) uzun zamandır görmediği, sivil bir polis olan babası thomas craven’ı (mel gibson) ziyaret etmeye karar verir. baba-kız bardaktan boşanırcasına yağmur yanan bir günde evlerinde vakit geçirirlerken emma rahatsızlanır ve doktora gitmek üzere kapıdan çıktıkları esnada silahlı ve maskeli bir adam tarafından açılan ateş sonucu emma babasının kollarında can verir. herkes hedefte olanın thomas olduğuna emindir, eskiden bulaştığı suçlulardan birisi olabileceği ihtimali en kuvvetli ihtimaldir. craven, kızının katilini bulabilmek için pek de bilmediği kızının hayatını da içine alan bir soruşturma içine girer. craven, katili sonucunda birçok fedakârlık yapması gerekse bile bulabilecek midir?

    daha önce örnekleri çokça gördüğümüz öldürülen/saldırıya uğrayan bir tanıdığın ardından yapılan dedektiflik olayından çok farklı değil senaryo. zaten baştan söylemek gerekiyor önümüzdeki iş bir aksiyon filmi değil. her ne kadar fragman aksini gösteriyor olsa bile bana güvenin bu konuda. iş bu noktadan sonra dramın ve polisiyenin ele alınması gerekiyor. dayandığı iki nokta da bundan ibaret zira. işte sorun aslında biraz da burada başlıyor ama sadece burada bitmiyor."

    devami ve daha fazlasi icin: http://www.bakiniz.com/…ikam-pesinde-film-elestiri/
  • martin campbell'in gayet de güzel kotardığı, mel gibson'ın sevenlerini mutlu ettiği siyasi-gerilim. sadece filmin sonu fazla ilkel.

    aman aman bir film değil ama kötü film de değil. fakat oturup evde izlenecek türden olduğu da bir gerçek. dvd sini alın izleyin. ben öyle yaptım (ara: at yalanı).
  • mel gibson'dan farklı bir behzat ç. yorumu denilebilecek film.

    --- spoiler ---

    cinayet masası dedektifi olan thomas craven'ın öldürülen kızının, küçüklük halinin hayalini görmesi ve onunla konuşması, behzat ç. seven bünyelerde küçük kız ne zaman "yapma babacık" diyecek düşüncesi uyandırıyor.

    sıradan denilebilir vasat denilebilir ancak kesinlikle iyi adamın bütün kötüleri temizlemesi ile eski western filmleri tadı yakalayıp bir ferahlık veriyor seyircisine her ne kadar sonunda kendi de ölse de..

    mel gibson iyi oyuncu arkadaş!

    --- spoiler ---
  • müziklerini eric clapton ve michael kamen ın yaptığı nükleer kirliliği anlatan ingiliz yapımı film
  • wake up and smell the carcass'a açılış yapan, garip, ve carcass'ın eski haliyle ilgisi olmayan carcass şarkısı. nedense pek bir progresif geldi bana. sözlerini de yazayım tam olsun:

    a rising, bleak dawn
    a permanent sunset
    on the human condition
    a boot perpetually treads

    illumination snuffed
    fowards on time will march
    holding as a mirror
    condemning to repeat the past

    endtime
    the realms of a setting sun
    twilight
    a new age has begun
    decline
    decension to a new dark age
    blank time
    an old world not quite so brave

    right on the edge
    of a new dark age
    back on the edge

    we stand... on the edge of darkness

    a fading dusk
    empty, blanketing shade
    a dying sun
    only blackness radiates

    an aeon ends
    a millenium overturned
    time lies in embers
    as barren horizons burn

    end time
    the realms of a setting sun
    twilight
    a new age has begun
    decline
    decension to a new dark age
    blank time
    an old world not quite so brave

    right on the edge
    of a new dark age
    back on the edge

    we stand... on the edge of darkness

    [lead]

    endtime
    the realms of a setting sun
    twilight
    a new age has begun
    decline
    decension to a new dark age
    blank time
    an old world not quite so brave

    right on the edge
    of a new dark age
    back on the edge

    [lead]

    right on the edge
    of a new dark age
    back on the edge
hesabın var mı? giriş yap