• bir gün arabayla bir arkadaşımı tamamen onun işi için uzak bir mesafedeki istediği yere görürdüm ve o gün yaklaşık bir haftalık yakıt tüketimime denk gelecek miktarda benzin harcadım. maddi olarak sıkıntılı zamanlar geçirdiğimi bilen arkadaşım kendisince jest mi yapmaya çalıştı hala bilmiyorum ama dönerken şu muhabbet geçti aramızda.

    - bugün ne kadarlık benzin harcadın?
    - yaklaşık 50 tl kadar. (belki ödemeye kalkışır diye azaltarak söyledim)
    - aaa tamam o zaman ben sana 20 lira vereyim.

    o an kalakaldım. lafını hiç etmemiş olsa sorgulamazdım bile, ama konuyu kendi açıp bir de o şekilde sonlanınca muhabbet, ne diyeceğimi bilemedim.
  • büyük kardeşi whatsapp "lazım" olunca işini kardeşinin tabletinden hallediyormuş hahahahah. lan olum yıl olmuş 2017 whatsapp su gibi yemek gibi bir şey lazım olması mı kalmış bu işin. büyük kardeşinin pek arkadaşı olmayabilir ama çalışmıyor mu bu kişi? hiç mi yok bi sirket whatsapp grubu? cimrilikten arkadaşları tek tek bırakmış garibimi
  • alt komşumuz vardı taa eski evimizde, ev iyi güneş alırdı ve bu teyzenin her daim balkon demirlerinin kenarına iliştirişmiş 2-3 güğümü olurdu. sıcak suyu böyle sağlıyordu. ha ayrıca bütün bina onlarındı bizler ve diğerleri kiracıydık.
  • ortaokul yıllarında bir arkadaşımız annesiyle babasının aralarının bozuk olduğunu anlatırken babasının cimriliğinden dert yanmıştı:

    - gün içinde annem, kardeşim, ben tuvaletteki işlerimizi hallediyoruz. en son babam girdikten sonra sifonu çekiyor.

    evlerinde basbayağı ''sıçma döngüsü'' varmış lan resmen!

    daha da fenası aynı eleman bir başka yakın arkadaşıyla aynı kızın peşinden koşmuştu bir dönem ''hasip ile nasip'' misali. diğer çakal da gidip bu sifon muhabbetini kıza anlatmıştı. neslihan mıydı neydi kızın adı da; gelip bize sormuştu ''emir'in babası çok cimriymiş. doğru mu?'' diye.
  • belki cimrilikten değil de yokluktandır ama yine de anlatmam gerek:
    1994 yılı.
    lokanta işletiyorum.
    fiyatlarımız oldukça uygun ve genellikle öğrenciler tarafından tercih ediliyoruz.
    zayıf, öğrenci kılıklı bir delikanlı yerine oturdu ve yarım (1/2 porsiyon) çorba söyledi.
    yemeklerin yanında verdiğimiz ekmekler için para talep etmiyoruz ve ekmek selelerine birer ekmeği dilimleyip yerleştiriyoruz.
    delikanlı kaşık kullanmadan ekmeği çorbaya banarak bir sele ekmeği bitirdi ve 2. ekmeği istedi.
    yine banarak onu da yeyip bitirdikten sonra 3. ekmeği de isteyince ben ve çalışanlarım "bunu da yiyebilecek mi?" diye pür dikkat delikanlıyı izlemeye başladık.
    3. selenin yarısında çorba bitti.
    "bir çay alabilir miyim?" deyip ücretsiz ikramımız çayı da içtikten sonra memnuniyeti yüzünden okunarak yarım çorba parasını ödeyip gitti.
    işin tuhafı ödediği para yediği ekmeklerin masrafını bile karşılamıyordu.
    üstelik ikramımız turşu biber, vs. de cabası.
    o müşteriden para kazanmak bir tarafa zarar etsem de yaklaşık 25 sene sonra yarım çorbayla 2,5 ekmek yiyen müşterimi anlatmanın sağladığı manevi tatmin de benim kazancım oldu.
  • efsanevi değil belki ama sinir bozucu birkaç örnek vereyim. bu adam benim çok yakınım.

    - şimdiki eşi, o zamanki nişanlısına marketten 25 kuruşluk su aldığı için kızıyor. 5 dakika sonra eve gideceklermiş, ne gereği varmış
    - evlendikleri ilk zamanlar kadına 20 lira verip , tüm mutfak masraflarını karşılamasını istiyordu. kadın 2 – 3 gün sonra para bitti deyince,o kadar parayı! ne yaptığını soruyordu. kadın çalışmaya başladı da kurtuldu.
    - kadın maaşının belli bir kısmını (500 tl – 1000 tl , ne kadar kaldıysa artık) buna verir. ay sonuna doğru 50 lira istediğinde, borç olarak verir. yani kadın o ay 500 lira verecekse, 550 tl verir buna.
    - evlenene kadar annesiyle yaşadı bu adam. bırakın eve katkı yapmayı, ekmek alırken bile 1 lirasını istiyordu kadından. ara sıra ablası ve annesi bunlara ziyarete gelir, bunun arabası ile uzak yakın bir yerlere giderler. cebinden tek kuruş çıkmaz, ne yol masrafı, ne de yemek. hasbel kader çok uzak bir yerlere, yatılı gidildiyse, belki 100 – 150 liralık yakıtı bu alır, onu da günlerce dert eder. he bu arada yakıtın belli bir kısmını da şirketin verdiği yan haklarla alıyor.
    - bir keresinde antep’e gitmesi gerekti, kendi işi için. direk antep’e gitmek yerine kayseri’deki kuzenine gitti önce. oradan kızın arabasıyla antep’e git- gel yaptılar. bütün masrafları kıza ödetti. sadece yol parası 200 lira tutmuştu!
    - arkadaş, eş- dost , vs. kim olursa olsun, toplu olarak bir yere gidildiğinde hesabı ödediği hiç görülmemiştir. çoğunlukla başkasına kilitlemiş, en fazla kendi yediğini içtiğini ödemiştir.

    daha pek çok şey var ama aklıma gelen bunlar. bu adam maalesef benim arkadaşlar. bu saydıklarımdan bazıları cimrilikten de öte, resmen insanlardan faydalanmak. burada yazılanlar sayesinde bunun iyice farkına vardım. daha önce de yazılmış ama tekrar etmek istiyorum, bu kesinlikle psikolojik bir rahatsızlık. bu konuyu aşmak için psikoloğumla görüşüyorum , belirli bir aşamaya geldim sayılır. çevrenizde size bu şekilde davranan insanlar varsa mutlaka onları uyarın. belki de rahatsız olduklarının farkında değillerdir.
  • şu anda kitap okumak için her zaman oturduğum cafeye geldim (d.bakır)..en sessiz ve sakin köşeme geçtim.
    ön masaya 3 kadın ve 1 erkek oturup bu başlıktaki bir entry üzerine konuşup tüm dikkatimi dağıtmaya başladı.
    milletin cimrilik hikayesi bizim kitap okuma zenginliğimize bile bela arkadaş..
  • özellikle üniversite döneminde tadılan mini çakallık listemden aklımda kalanlar,

    -dışarıda yemek yerken yerken döner vs kola mola almadan su ile idare etme
    -okul kantininden tost alınırken güya hafif olsun kokmasın izlenimi verilerek alınan kaşarlı tost
    -arkadaşlarla oturulan mekanda bira sevmem profili çizip bir birayla bütün akşamı geçirme
    -ve tabi ki mc menüsünün mayonezini başka soslarla değiştirerek her türlü ekstradan kaçmak şeklinde uzayan kıstaslarımla özetleyebilirim.
  • küçüğüz daha... yaşım 11'di sanırım. internet kafeye gidip oyun felan oynuyoruz. işte jeton alıp bu tekkeni felan adını bilmediğim zımbırtıdan oynuyoruz. bir gün yine toplandık 4 arkadaş her zaman ki gibi nete gidiyoruz counter oynucaz. dönemin efsane oyunu. abileri tutup kolundan gta da şifre yazdıran son nesil...
    oturduk koltuğa işte benim ortağım bana param yok dedi. neyse ben öderim dedim. çıkışta kola ısmarlıcaktım sana net ısmarlayayım dedim. adı mehmet ali. neyse oynadık eğlendik evlere dağıldık. ben nereden bileyim mehmet ali'nin kanında cimrilik dolaşıyor. neredeyse her gün gidiyoruz. adamın parası var adam bilerek evde bırakıyor bizle internete geliyor param yok diyor bu sefer başka biri ödüyor. maksat ortam bozulmasın. 3 kişi de oyun oynanmıyor. işte sonra gitmeden önce soruyoruz "mehmet ali paran var mı?" diye. var olduğu an gidiyorduk. ulan bir gün hepimiz de birer lira para var bu salak yine para getirmemiş. bizim haberimiz yok tabi. oturduk oyunu bitirdik. herkes parayı ödeyecek bu mal birden demez mi "param yok." kan beynimize sıçradı ortada kaldık resmen. nasıl sövüyoruz 3 kişi. salak salak gülüyor bu da. bizde internet kafenin sahibi devrim abiydi ona dedik abi biz veriyoruz bu mal da para yok istediğini yap diyip çıktık. bir baktık arkamızdan koşa koşa geliyor. affetti devrim abi dedi. biz hala sövüyoruz. gururlu çocuklarız mahcup kaldık adama. bir hafta gitmedik. bu salak yerine de arkadaşımızın kardeşini götürmeye başlayınca işler değişti. bir baktık mehmet ali bize ısmarlıyor. cimrilikten kurtuldu ibne.

    not: 1 liraya bir buçuk saat oynuyorduk.
  • elazığ yöresinde kullanılan 'sıçmıki acıkghmaya' temali hikayeler bu kategoriye girebilir.
hesabın var mı? giriş yap