• (bkz: ne isaya ne musaya yaranabilmek)
    hindularla zaten iyi degiliz.
    umudumuz, budistler.
    (bkz: ay hadi insallah)

    mukremin citirin bir sozu ile gunu bitirelim.
    "allahim orda ne kadar sabir varsa hepsini gonder zira burda ihtiyacim olacak ".
  • nefret doluyum sözlük. bazen burnumdan verdiğim nefesin dünyayı ikiye ayırarak ilerlediğini düşünüyorum. ne ara böyle oldum neye kime kızdın bilmiyorum zaten elle tutulur bsy de yok. ama her an en ufak değişikliğe bile sinirim bozulup kin duyabilirim. hangi ara bu kadar kötü biri oldum bilmiyorum. çok doluyum. duygusal olarak da değil. içimde bsyler birikmiş ama ne olduğunu bilmiyorum. her şeye sinirliyim ama neye bilmeden. tek bildiğim dünyada en çok kendime sinirliyim öfkeliyim kin besliyorum. nedenini bilmeden.
  • bir şans bile vermenin zor olduğunu gösterdin bana. bir umut bile açsın istemedin kalbimde. umuttan bile yoksun bıraktın sevgimi. teşekkürler sevdiğim adam. yine de teşekkürler. bir zamanlar yaşattığın yalan hisler için.
  • ne zaman oldu bilmiyorum.
    buraya nasıl geldiğimle ilgili en ufak bir fikrim yok.
    zincirin bazı halkaları, filmin bazı kareleri eksik sanki.
    büyük acılarımı da büyük anılarımı da silmiş sanki hafızam.

    bir de şeyi bilmiyorum:
    kaybetmekten korkmayacak biri olmak mı daha zor yoksa kaybedecek bir şeyinin olmaması mı?
  • fırsat bulursam önümde yürüyen insanların kürkümsü tüylü yumuşak kapşonlarına dokunuyorum..
  • son zamanlarda mutluluk üzerine çok düşünür oldum. mutluluğun geçici bir hissiyat olduğuna ve peşinde koşmanın, hayat amacı edinmenin gereksiz olduğuna karar verdim.

    hayatımdan memnun muyum? evet.
    peki mutlu hissediyor muyum? hayır.
    mutsuz hissediyor muyum? o da hayır.

    stabil bir hayat sahibi olmanın getirdiği huzuru seviyorum. sporumu yapıyorum, sağlıklı besleniyorum. okumak istediğim kitapları okuyorum. canım sıkılınca çıkıp denize nazır saatlerce yürüyorum. dalıp gidiyorum düşüncelerime. yanımdan küçük çocuklar geçiyor bazen gülümsüyorlar bana o zaman mutlu oluyorum. ben de gülümsüyorum onlara. durup hayvanları seviyorum bazen, mutlu hissediyoruz karşılıklı.
    yeterli olması gerekiyor. yine de kendimi şu soruyu sorarken buluyorum; eksik bir şey mi var hayatımda? söyle sözlük eksik bir şey mi var?
  • kaç yaşına geldim, hâlâ kakaolu süt ve çaya banılmış pötibör peşindeyim.
    bugün mutfakta dikilmiş, pipetten kana kana capri-sun içerken üstüne bir de radyoda yeke yeke çalmaya başladı.
    zaten dışarıda kar da var. sabah henüz bozulmamış bembeyaz örtünün üzerine ilk ayak izlerini bırakmanın keyfini de yaşadım.
    sanırım bugün 8 yaşındayım.
  • ortaokul zamanlarım idi. o sene de okula yeni transfer olmuşum. ilk zamanlar yeni okul adaptasyonu falan çok zor. dersler farklı işlenmiş,hocalar farklı.
    bir gün müzik dersindeyiz. herkes flüt çalmayı bildiği için hoca sözlü yapmaya karar verdi bir anda. tabi benim flütüm bile olmamış o zamana kadar. eski okuldaki hocamız bütün sene saz çalmış, biz de şarkı söylemişiz.
    velhasıl kelam şansa tabi ki benim adım çıkıverdi hocanın ağzından. şu parçayı çal bakalım dedi.
    hay şansıma dedim ama bozuntuya vermeden çalmaya çalıştım. tabi bilmediğim için saçma sapan sesler çıkmaya başladı ortaya. baktım olacak gibi değil o yüzden bıraktım flütü kenara, şarkıyı söylemeye başladım. hoca kızım ne yapıyorsun, ne oluyor falan demeye ve tabi ki bütün sınıf gülmeye başladı ama ben kimseyi dinlemedim, şarkıyı bitirene kadar devam ettim.
    bittiğinde hoca ne mi yaptı? tabi ki 0'ı yapıştırdı. ama yoluma not verip beni koro grubuna aldı. sonra da müzikte yürüdüm gittim demek isterdim ama olmadı.*
  • lise 2'ye giderken devamsızlığım baya arttığı için sınıf defterinden yok yazıldığım 2 günü yırtıp atmıştım, müdür diğer gün gelip sorgulayınca sesimi bile çıkartmadım o da tüm sınıfı disipline yolladı. sınıf arkadaşlarım görmüyodur şuan bunu ama olur da görürlerse haklarını helal etsinler.
  • şirkette müdürümü çok üzüyorum sözlük. pos hesaplarını ve kasa hesabını tutturamadığım zaman adam uğraşmak zorunda kalıyor. bazen fırça da atıyor ama yüzüm düşünce bu sefer asma lan suratını deyip gönlümü alıyor.

    çok borcu olduğu için her şeyinden kısmaya alışmış adam.

    cuma akşamı bir jest yapayım dedim buna. akşam şirkette mesai bitip herkes çıkınca ( saat 18.00 olunca şirkette bir allah'ın kulu kalmaz amk. işleri zamanında bitirme konusunda hepsi profesör!) üst sokaktaki tekele gidip müdüre 5 tane bira, bir paket badem ve bir pakette tuzlu fıstık aldım.

    geldim şirkete bıraktım poşeti önüne. bunlar ne lan dedi. içimden geldi aldım abi dedim. önce kızdı bayağı; ne gerek var bunlara, sen çok mu zenginsin diye. çok hoşuna gitti ama, birayı da seviyor kerata. yavaş yavaş içmeye başladı, bilgisayarda rahmetli ankaralı namık abimizden ringo ringo şişeler, çankırılı şaban'dan neriman oğuz yılmaz'dan topal şarkıları sırayla çalıyor.

    herkes mutlu. onca dert, keder, borç-harç, mazide kalan aşklar, değerini bilemediklerimiz ve daha nice şeylere rağmen 1 saat kadar olsa da kafamızı dağıttık. tabi ben içmedim.

    hak eden insanları sevin, onları önemseyin. değer verdiğinizi belli edin.

    en ufak bir problemde sizi satan, müdüre ispiyonlayan kancıklardan da uzak durun.
hesabın var mı? giriş yap