• her şey yolunda imiş, sorunlar yokmuş gibi davranmaktan, güçlü durmaya çalışmaktan, sürekli planlamaktan, düşünmekten, bir şeyleri ayarlamaya çalışmaktan yoruldum.
    eskisi kadar sabırlı değilim. işimi yaparken dikkat dağınıklığı ile hatalar -büyük hatalar değil- yapıyorum ve kendime çok kızıyorum.

    ağlayamıyorum, donuk ve duygusuz hissediyorum.

    ölüm beni çok etkiler, kimin cenazesinde olursam olayım ağlarım. ama bir de doğumun beni çok etkilediğini keşfettim. geçen gün hastanede iken doğumhanenin camekânlı kısmından dünyayı henüz yeni teşrif etmiş bebişi görünce gözlerim doluverdi.
    inşallah bendeki de doğum sancılarıdır da dünyanın havasını yeniden tatmak nasip olur, ağlayarak da olsa o ilk nefesi içine çeken bebek gibi olurum inşallah.
  • eğer yarın ki sınavı geçemezsen okulum uzayacak ve ben bunu aileme söyleyebilir miyim bilmiyorum. bana dua edin şans dileyin iyi niyette bulunun evrene enerji gönderin... çok ihtiyacım var...
  • when a man lies he murders some part of the world
    these are the pale deaths
    which men miscall their lives
    all this ı cannot bear to witness any longer
    cannot the kingdom of salvation
    take me home...

    ''to live'' is ''to die''
  • biraz bebek sevip,güzel bir kaç şiir okuyup,bir kaç kedinin başını okşayıp,huzurlu bir akşam üzeri dalga seslerini dinlemeye ihtiyacım var sözlük.
    sakinleşmem gerek.
  • annem yavaş yavaş ölüyor. o ölürken bile metanetini korurken ben çocuklar gibi her gün ağlıyorum. sanki o değil ben ölüyorum
  • buraya bu kadar sık yazıyor olmaktan mutlu değilim; ancak bir tür günlük, iç dökme defteri görevi görmeye başladı burası benim için, iyiden iyiye. kendi kendime konuşmaktan kaçıp, buraya bırakıyorum tortularımı.

    bugün, nedendir bilmem, burası yerine başka bir yerde bırakmayı tercih ettim - pişmân olup da silmem birkaç saat aldı. neden burası daha iyi geliyor, emin değilim; bir yandan kalabalığın içinde kaybolabiliyor oluşu, bir yandan da görüldüğünde -ve de dokunulduğumda- dahi anonim -ve de kısmen dokunulamaz- oluşumu koruyabilmem mi? öyleyse, neden, dokunulma ihtiyâcı duyuyorum, hâlâ; öte yandan, bundan korkuyorsam?.. bu çelişkinin olabilirliğini çoktan kabûllendim de, mantığını hâlâ anlayabilmiş değilim, henüz.

    şöyle yazmıştım:

    "yoruldum. can sıkan kısmı, umursamasını, yanında dinlenebileceğimi umduğum herhangi birinin bunu umursadığından şüpheliyim. hâlâ tamâmen pes etmemiş olmamla, kendimi şaşırtıyorum: bundan iki ay kadar önce, temmuz başlarında, enerjimin tükeneceğini hesaplıyordum, oysaki. bunun daha ne kadar bu şekilde gidebileceğinden ise, emin değilim.

    bir adım, sonra bir adım, sonra bir adım daha... günler, haftalar, aylar bu şekilde geçiyor: sâdece birkaç adım için daha, sabrede sabrede... merâk ediyorum: atabileceğim kaç adım kaldı acabâ? bir yere varabilecek miyim, yoksa yolun orta yerinde düşüp kalacak mıyım?

    kendi kendime, kendim için endişelenir bir hâle büründüm; oysaki, kendim için endişelenme işini başkalarına bırakabilmeliydim. bu da bir çeşit lüksmüş, öğrenmiş oldum. bakalım; daha öğrenebileceğim neler var?"

    gardımı indirdiğim, yüreğime dokunmasını istediğim, hattâ buna ihtiyâcım olan kişilerin çoğu, öyle ya da böyle, kendi hayâtlarında, kendi dertleriyle uğraşagidiyorlar. yapabildiğim tek şey ise, "anlıyorum" diyebilmek; bunu diyemediğimde ise, kişiyle bağlarımın zayıflaması -hattâ kopması- ile sonuçlanıyor olanlar. herkes kendince yardımcı olmaya çalışıyordur belki; öyleyse, niye olamıyorlar? ve gerçekten anlayabiliyorsam, neden, içimde bastırmakta olduğum bir sitem, gittikçe büyümekte?

    belki de sorun, gerçekten, #95109854'te yazdığım gibi, iyileşemeyecek kadar hasta olmamdır; ne yaparsam yapayım, ne yaparlarsa yapsınlar, iyileşemeyecek olmam... ve belki de, yapmam gereken, biraz daha cesur olmaktır; kendimi âzâd edebilmem için - özgür kalabilmek için; eğer bir özüm kalmış ise, hâlâ, tabii.
  • şu aralar çalıştığım yerin koskocaman, uzun koridorları bomboş. bu fırsattan istifade ben de kulaklığımı takıp, sanki bir klibin içindeymişcesine şarkı söyleyerek dans edip; koridorları yürüyüp, merdivenleri hoplaya zıplaya inmeyi çok seviyorum...
  • babamın hayatımdaki en derin ve kabuk bağlamayan yara olduğunu fark ettim az önce.

    annem trafik kazası yapmış yanındaki dört arkadaşıyla birlikte. sağındaki araba sıkıştırmış, o da kaçayım derken bahçeye uçmuş arabayla. şükür kimsede bir şey yok, sadece bir arkadaşının alnına dikiş atılmış.

    başka şehirdeyim, duyar duymaz aklımı yitirdim. hemen aradım, annemin ve diğerlerinin iyi olduğunu duydum, bir kaç saniyelik bir rahatlama yaşadım. sonra araba ne durumda dedim, çok hasarlı dedi annem.

    o an babamın abuk subuk hareketleri geldi aklıma. kesin kadının burnundan getirecek, demediği laf kalmayacak. tansiyonunu çıkarıp çıkarıp indirine kadar söylenecek. herkesin yanında anlatacak, aşağılayacak belki. beceriksizsin diyecek, bir daha arabayı almak falan yok diyecek. bok vardı da her gün alıp işe gidiyorsun arabayı diyecek, diyecek de diyecek. çenesiyle kadını bezdirecek eminim.

    arabanın başında çekici bekliyormuş şimdi babam, arayıp anneme kızma bak, kadın zaten üzülmüş korkmuş, allah’a şükür ona bir şey olmamış demek istiyorum, bu yaşımda korkumdan ben arayamıyorum. onun sesindeki o saçma tribi duyunca kendimi kaybederim, kötü laflar ederim diye korkuyorum.

    oysa aradığımda ‘kızım allah’a şükür annene bir şey olmamış, mal dediğin şeyin ne önemi var, sen üzülme hallederiz beraber’ demesini ne çok isterdim. ne çok isterdim anneme ‘sen üzülme, herkesin başına gelir, canına bir şey olmasın’ demesini. bir kere ortalığı aleve vermek yerine, sakinleştirmesini, huzur vermesini...

    ama yok...sanki çocukmuşum, bir hata yapmışım ve babam beni delicesine azarlayacakmış gibi bir his içindeyim. başka bir şehirdeyim ama başka bir evdeki stresi iliklerime kadar hissediyorum.

    hata yapmaktan çok korkuyorum baba, çok... sadece kendim değil, başkalarının hata yapmasından da korkuyorum, geriliyorum. hepsi senin yüzünden, en ufak bir hatamızı bile gözardı edememen yüzünden. hata olmayan davranışlarımızı bile hata görmen yüzünden.
  • şu an limitime geldiğimi anlıyorum.

    sanırım her bok karı kız mevzusundan geliyor başıma ama kendimi de alamıyorum bu olaydan. bilmiyorum oğlum neden böyle şeyler hissediyorum? neden birden böyle bir şeyler hissetmeye başladım? neden her şeye çok tepki vermeye başladım?

    hiçbir şey bilmiyorum oğlum, delirmek üzereyim!
  • ya arkadas millette gordum, hamile pilatesine basladim. neymis millet gidiyormus hep kafama tukuriyim. zaten olmusum varil gibi, pilates benim neyime. bide derse erken geldim, kiraathaneden bozma bir pastane de cay iciyorum. 90 kilo oldum. evet bunu sesli soyleyemem kimseye. 7 aylik hamile ve 90 kiloyum suan. utanmadan da pilatese gidiyorum. insan olan insan gibi kilo alir hamileliginde... tesekkurler genetik
hesabın var mı? giriş yap