87 entry daha
  • öyle bir maç ki hala aynı abuk surat ifadesiyle boş boş bakıyorum etrafa. fırtına gibi başlayan bir galatasaray rüzgarın şiddetini hissettirmesine bile vakit vermeden iki pozisyonu harcıyor arkasından iliç'le golü buluyor. derken bu olimpiyat stadında oynama sevdasının getirileri bir bir hissedilmeye başlanıyor. topu rakip yarı alana taşıyamıyor galatasaray saçma sapan bir rüzgar yüzünden. yarım buçuk pozisyon vererek dayanıyor ilk yarının sonuna kadar. devre arasında moralimiz düzgün. ikinci yarı rüzgarla beraber galatasaray rakip kaleye daha kolay gidecek, rakip yarı alanda pres yapıp zaten rüzgarın bastırdığı rakibi daha da sindirecek diye düşünüyoruz. mondragon'un yaptığı abuk hatayı hakemin de körlüğünden faydalanıp kırmızı kartla sonuçlanmadığı için aklımın bir kenarında tutuyorum. yanımdaki babama dönüp mondragon'un iyi başlamadığı maçlarda dikişi bir türlü tutturamayışını hatırlıyorum şom oğlu şom ağzımla. neyse diyorum ikinci yarı başlasın hele.

    ikinci yarı başlıyor. orta alan ikilisi ayhan ve inamoto'nun uyumu devam ediyor. takımda sırıtan oyuncu yok. moraller yüksek. tüm oyuncular belli bir performansın altına düşmeden ve oyun disiplininden kopmadan oynuyorlar. psv'yi kendi yarı alanında tutup ileri doğru top şişirmeye zorluyoruz. derken o uzun toplardan biri bir türlü galatasaray yarı alanından çıkmayıveriyor, sağ kanada açılıyor kromkamp maçın başından beri arda'yı dövüp kart görmemenin verdiği cesaretle yırtıcı bir şekilde giriyor ceza sahasına. olsun diyoruz açı bir hayli dar. kronkamp vuruyor, mondragon yumurtluyor ben yıkılıyorum. babam "sen söylemiştin" diyor. olsun diyorum daha yarım saat var fakat o da ne? galatasaray'ın geçen sezon 4 0 mağlup olduğu fenerbahçe maçındaki gibi bir anda tüm futbolcular maçı bırakıyorlar. inanmakta güçlük çekiyorum. alt tarafı berabere olmuş skor. rüzgar arkanda saldıracaksın ikinci belki de üçüncü golü bulacaksın çünkü rakipte futbol oynamaya dair en ufak bir emare yok o dakikaya kadar.

    değişiklik lazım diyoruz. motivasyonu artıracak bir değişim lazım diyoruz. kulübeye bakıyoruz. gerets de kör değil. cihanı sağ beke alıp maçın başından beri ileri çıkma hevesinin peşinde koşan sabri'ye istediğini veriyor. necati'nin futbol oynamadığı dönemde biriktirdiği hırsından ve hakan'ın tecrübesinden yararlanmak istiyor. tek bir hata yapıyor o da iliç'i çıkarmak. neyse diyoruz galatasaray yine de bu hamlelerle gereken golü bulur. nitekim tekrar yüklenerek bir köşe vuruşu kazanıyoruz. köşe vuruşunda o an sahada ayağına top gelmemesi için tek dua edilecek adam olan bomboş durumdaki varynen'e geliyor. o da bomboş durumdaki kone'ye bir ara pası atıyor. belki mondi kendine gelmiştir diyoruz fakat hayal kırıklığına uğramamız uzun sürmüyor. ankaragücü maçında da ofsayt diye elini kaldırıp mesleğini unutan mondragon bu sefer yine sağ eli havada, yanından süzülen topa müdahale etmek için kımıldamıyor bile. deliriyorum ama skor tabelası acı söylüyor 2-1 mağlubuz.

    yine de umut var. oyuna giren gol ayakları belki değiştirebilir bir anda kötüye giden yazgıyı. fatih terim'in "ileri top şişirmek lazım" şeklindeki yüzeysel taktiğine umarım kapılmayız diyorum. zira topu aut çizgisinin gerisine yollamak için fazla çaba sarf etmek gerekmiyor. dokunulduğu an dışarı gidiyor top bu saçma sapan rüzgar sayesinde. fakat bir anda göçüp giden moral bir daha yerine gelmiyor. taraftardan da umut yok. zira onlar da kimbilir yine kaç saatlik bir eziyetten sonra ulaştıkları sahada biz televizyon başındakilerden daha sinirliler. maçın göz göre göre hiçbir şey yapmayan bir rakibe teslim edilmesi karşısında bizden çok daha öfkeliler. kendini kontrol yetisi salt o an mutlu olmaya bağlı olan çeşitli organizmalar da bu psikolojik travma karşısında kayıtsız kalmayıp akla hayale gelmeyecek şeyler yapıyorlar sahaya girip. chelsea barcelona maçının yankılarının çok büyük olmasını dileyip dünyanın gözünü bu maça çeviremeyecek kadar meşgul olduğunu hayal ederek teselli bulabiliyoruz anca.

    ali sami yen'de kevgire çevrilebilecek bir psv'nin saçma sapan masallarla makyajlanıp ilk rüzgarda dağılan olimpiyat stadından 3 puanla ayrılmasını izliyorum. onlar da inanamıyorlar. kısa bir film şeridi geçiyor gözlerimin önünden. seyrantepe, rüzgar panelleri, özhan canaydın'ın valiyle birlikte yaptığı taraftar gazlamaları görüntüler birbirine karışıyor.
31 entry daha
hesabın var mı? giriş yap