doğa ya da var olan
-
"quantas rerum flectat habenas
natura potens, quibus immensum
legibus orbem provida servet
stringatque ligans inresoluto
5
singula nexu, placet arguto
fidibus lentis promere cantu.
quamvis poeni pulchra leones
vincula gestent manibusque datas
captent escas metuantque trucem
10
soliti verbera ferre magistrum.
si cruor horrida tinxerit ora,
resides olim redeunt animi
fremituque gravi meminere sui.
laxant nodis colla solutis
15
primusque lacer dente cruento
domitor rabidas imbuit iras.
quae canit altis garrula ramis
ales, caveae clauditur antro;
huic licet inlita pocula melle
20
largasque dapes dulci studio
ludens hominum cura ministret.
si tamen arto saliens texto
nemorum gratas viderit umbras,
sparsas pedibus proterit escas,
25
silvas tantum maesta requirit,
silvas dulci voce susurrat.
validis quondam viribus acta
pronum flectit virga cacumen.
hanc si curvans dextra remisit,
30
recto spectat vertice caelum.
cadit hesperias phoebus in undas,
sed secreto tramite rursus
currum solitos vertit ad ortus.
repetunt proprios quaeque recursus
35
redituque suo singula gaudent.
nec manet ulli traditus ordo,
nisi quod fini iunxerit ortum
stabilemque sui fecerit orbem. "
**
"doğanın gücü
nasıl her şeyin dizginlerini elinde tutar,
yasalarıyla, öngörüsüyle,
şu koskoca dünyayı nasıl korur,
çözülmez bağlarla bağlayıp
nasıl da kenetler bunca varlığı,
şu yumuşacık teller eşliğinde,
ahenkli bir şarkıyla anlatmak isterim hevesle.
kartaca arslanları gururla geçirse de üstlerine,
o çok şık zincirleri,
ellerinizle verdiğiniz etleri kapıp yeseler de,
zalim efendilerinden ödleri kopup
sessizce dayansalar da hep yedikleri dayağa,
kan bulaştı mı bir kez o korkunç çenelerine,
sinmiş ruhları nasıl da şahlanır birden,
vahşice kükreyerek dönerler asıl doğalarına;
boyunlarındaki zincirleri kırıp öyle bir fırlarlar ki,
kanlı dişlerini geçirip ilkin efendilerini parçalar,
kudurmuş öfkelerini böylece bastırırlar.
yüksek dallarda türkü tutturan bir kuş,
kapatıldı mı kafesteki daracık odasına,
bal karıştır suyuna istersen,
bol bol yem ver, üstüne titre,
olanca şefkatini göster, oyunlar oyna onla,
zıpladı mı o daracık yuvasından,
koruların o hoş gölgesini bir gördü mü,
ayağıyla dağıtır hemen yemini, çıkar üstüne tepinir,
iç çekip sadece ormanları ister,
o tatlı sesiyle sadece ormanları fısıldar.
güçlü bir el çekti mi aşağı,
başını yere eğer fidan,
bıraktı mı kıvırdığı dalı ellerin,
doğrulur göğü seyreder yeniden,
phoebus, hesperia'nın sularına batar geceleri,
ama gizli yolundan hep geri döner,
her zaman doğduğu yere sürer atlarını yeniden.
arar bulur her şey kendine özgü yolunu,
ancak yuvasına döndü mü mutlu olur.
varlıklara emanet edilen tek değişmez düzen,
başlangıcı sona bağlayan,
kendisine ait çemberi sarsılmaz kılandır."
boethius, philosophiae consolation
çev: çiğdem dürüşken
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap