8 entry daha
  • inançsız bir insanım ve bu adamın kırmızı asa dediği seriyi izledim.

    kendisine modern gazali diyebilirim. ona çok benzer düşünceleri var. gazali nasıl islam’ın altın cağı denilen döneme istemeyerek olumsuz bir etki bıraktıysa, kendisi de aynı şekilde isteyerek veya istemeyerek bilim düşmanlığı yapmakta. gazali döneminin üzerinde, çok önemli bir düşünür olmasına rağmen bir bilim adamı değil. zamanında felsefe ile uğraşmış ve düşüncelerini sunmuş. kendisi müslüman olmasa düşünceleri modern bilime karşıymış gibi konuşulmazdı. fakat sırf bizim zeki insan sıkıntımızdan dolayı böyle bir tane çıkınca adamın düşüncelerine yapışıp kalmışız ve alakasız yönlere çekip duruyoruz. yakın zamanda dini kesimler tarafında kendisine alim denilen birçok kişi de, buna sait nursi’de dahil, benzer düşünceleri yazıp durmuş. kimisi tamamen aynı şeyleri tekrar etmiş, kimisi kur’an hadis harmanlayıp yazmış. islam camiası da özellikle son yüzyıllarda böyle çok yazan çizen insana alışkın olmadığı için bu sefer de onlara yapışmış. sürekli aynı şeyleri evirip çevirip yazıp söyleyip devam ediyoruz. gündemimizi bir türlü değiştiremediğimiz için, ne felsefede adam akıllı ilerliyoruz ne de bilimde.

    bir ateist olarak ben de eleştirimi yapayım. belki kendisi veya onu takip edenler buraları okuyordur.

    anladığım kadarıyla kendisinin savunduğu şey, bilimin doğa olaylarının nedenlerine yaptığı açıklamaların aslında hiçbir şeyi açıklamadığı. bizim sadece doğada belirli ardışıklalar gözlemleyip bunlar arasında bir neden-sonuç ilişkisi kurduğumuz ama aslında bunların sadece korelasyon olduğu. akıl yoluyla ulaşılabilecek en mantıklı mutlak nedenin de yaratıcı olduğu.

    şimdi buradaki en önemli sıkıntı, bu iddianın bilime hiçbir katkısı olmadığı yani bilim tarafından yok kabul edilmesinin son derece mantıklı olduğu. mesela, biz bilimde oksijen ve hidrojen atomlarına su molekülünün nedeni diyebiliriz. osman bulut buna itiraz eder ve der ki hayır, nedeni allah’tır. peki, bu önermenin suyun oluşumuna ve bizim ona bağlı yaptığımız kimyasal hesaplara olumlu olumsuz bir etkisi var mı? yok. o zaman bu önerme bilimde yok kabul edilir bu kadar basit.

    bir başka örnek, yaprağı düşüren nedir? bilim buna yerçekimi der ve gerekli hesaplamaları yapar. osman bulut buna “hayır bilim sadece açıklama yapar ama mutlak nedeni vermez” der. mutlak neden allah’tır. peki, bu önermenin benim fiziksel hesaplarıma olumlu olumsuz bir etkisi var mı? yok. o zaman bu önerme bilimde yoktur. bilim mutlak gerçekliği açıklamaz. böyle bir iddiası da yok zaten. ama bütün seride adam, bilimin o yaprağın düşmesine etki eden bir dış güç “olmadığını” iddia ettiğini söylüyor. hayır, bilim böyle bir şey söylemiyor. bir dış güç olduğunu iddia eden sensin. bilim sadece diyor ki, bir yaratıcının varlığı bizim yaprağın düşmesi ile ilgili yaptığımız açıklamayı bir ileriye götürmüyor. o zaman bilim yapmak için yaratıcıya ihtiyaç yok. bu kadar.

    yani bilimsel metot neden natüralist cevabi aslında bu, çünkü başka türlü yürümez. eğer natüralist çizgiden çıkarsan, bilimin teorilerine bir katkı yapmıyorsun. fakat bu demek değil ki çıkamazsın. kurallar sana uymuyorsa, ortada kuralsız sınırsız felsefe diye bir alan var zaten. yani bilimi eleştireceğine bu alanı kullanıp fayda üretip aslında bilimin o kadar da faydalı olmadığına değinebilirsin. aslında o da çok yapıldı son öncülerinden biri mesela feyerabend. o da benzer bir kafadaydı. aklında farklı bir fikir varsa, istediğin önermeyi sen de sunabilirsin ama bilim felsefesinde de bu konular defalarca yazıldı çizildi zaten. sürekli ayni argümanlara verilen farklı örneklerden öteye gitmiyor olay. kuru bir eleştiri. yani ne yapalım da modern bilimi ileri götürelim dediğimizde bir öneri yok. peki, kabul ettik allah her şeyin mutlak nedeni, eeee ne kattı bu bilime? bitkilerin büyümesini kur'an güya açıklıyormuş. videolardan birinde aynen böyle diyor. kuranın açıklaması ne peki? bitkiyi büyüten allah’tır. bu açıklıyor mu şimdi hem nasıl hem niçin sorusunu?

    yani bilimin kuralları sorgulanamaz, metodu yanlışlanamaz diye bir şey yok. buyur yanlışla, ama somut bir şeyle gel yani yeni teorin bana bilgi versin, reddiye değil. bugün biz bilimi somut bir şeyler elde etmek için kullanıyoruz. bilimin amacı bu, biz bilimsel metodu bu yüzden geliştirdik. haliyle sunduğun yeni metot somut bilgi vermesi lazım. evren 4 boyutun içinde ve biz olguları bu 4 boyut içinde açıklamak zorundayız, 5. boyuttaki hiçbir şey bu olgulara etki edemediği için varlığı bilime bir fayda veya zarar sağlamıyor.

    olay bilimde sadece bir yaratıcıya atıf yapmamak değil, sonuca etkisini gözlemlemediğin hiçbir şeye atıf yapmamak. yaratıcı da bunun içine giriyor doğal olarak. mesela laboratuvarda bir deney yaptığında deneye etki eden parametreleri rapora yazarsın. ama deneyin yapıldığı laboratuvarın duvarları da mavi renge boyalıydı diye bir atıf yapmazsın değil mi? neden? çünkü sonuca etkisi yok. haliyle allah’a da atıf yapılmaması bilimde gayet normal. bilimin allah düşmanlığı falan yaptığı yok. yazılan her bilimsel makalenin sonuna zümer suresi 62. ayeti mi yazalım? bu mu adamın derdi anlamadım. yani allah’ın varlığına ulaşmak senin için çok önemli olabilir, sana birçok olumlu şey katıyor olabilir, bilim buna engel değil ki. ama bu olay bilim için önemsiz. bunu bilimin içine katma çabası saçma çünkü bu konunun bilimle alakası yok. bu arada bu bir zorunluluk değil, yani içinde tanrı geçen bilimsel makaleler otomatik olarak elenmiyor. sanki durum oymuş gibi bir eleştiri de var. yani einstein sanki görelilik kuramını tanrı'ya atıf yaparak açıklasa bilim camiası kabul etmeyecekmiş de “ya bu adam allah falan diyor biz newton’la devam edelim.” diyecekmiş gibi. alakası yok. sen bilimsel bir gerçeklik bul, o gerçeklik mevcut kuramı bir ileriye götürsün onun yanında istersen 3. ramses’e bile atıf yapabilirsin. dediğim gibi bilim açısından bir önem teşkil etmesede, tanrı'ya atıf yasak falan değil. videolarda öyle bir hava var ki, sanki maxwell'in elektromanyetik dalga denklemlerini yanlışlayıp, geliştirdiler de bunu allah'a bağladıkları için bilimde kabul görmediler. olay su aslında;

    osman bulut: elektrik akımının sebebi elektron değil, allah’tır. elektron işte korelasyon falan yapar şudur budur.

    bilim: eeee gerisi? nedir formülün, teorin? nasıl üretelim bundan sonra bobinlerimizi akülerimizi bilmem neyimizi?

    osman bulut: gerisi yok iste öyle.

    bilim: bu bilimsel bir delil değil.

    osman bulut kırmızı asa: bilimde eğer 5. boyuta atıf yaparsanız direk reddedilir ve bilim dişi olmakla suçlanırsınız. işte biz bu algıyı yıkmaya geldik.

    ya bırak allah’ını seversen. yani sen yeter ki yerçekimini einstein'dan daha iyi açıklayan bir teori bul. sonra de ki, bu böyle ama bu aslında allah’ın varlığına delil. bilim seni de yazar bilim insanlarının yanına merak etme.

    olay islam çerçevesinde sadece allah’ın varlığı da değil zaten. öyle olsa deist olursun. ıslamda allah vardır dediğin zaman doğal olarak hz. süleyman’ın uçtuğuna, hz. isa’nın ölüp dirildiğine, hz. musa’nın denizi yardığına veya hz. ibrahim’in ateşte yanmadığına falan da inanıyorsun. (inanmayanlar da vardır belki bilemem genel konuşuyorum) yani allah’ın istediğinde doğa olaylarına müdahale edebileceğine inanıyorsun. bu doğal olarak bilimin referansına ters. yani bilim bir ölçüm yapar ve bu iş için bir şeyleri referans almak zorunda, ki bazı birimler ile birtakım hesaplamalar yapsın. sen eğer hiçbir delilin yokken o referanslar aslında öyle olmak zorunda değil dersen tabii ki bilimde ilgi görmezsin. bu inançlarla bilim yapmak çok zordur. bakın imkânsız demiyorum zira yapan çok başarılı müslüman bilim insanları var. fakat çoğu, din sayesinde değil, dine rağmen yapıyorlar. bu düşünce tartışmaya açık tabii ki, yani dinin bilim için itici bir motivasyon olduğunu da savunabilirsiniz. mutlaka örnekleri de vardır ama istisnalar kaideyi henüz bozmuyor. bu kafa ile bozacak gibi de durmuyor.

    bir başka sıkıntı da bilimin doğa kanunlarının gelecekte devamına inancı ile bir tanrı inancını aynı kefeye koyması. kelime olarak bakarsak evet ikisi de inanç. aslında evet doğru, gelecege dair elde edilen her bilgi bir inançtır, ama ikincisi temelsiz bir inanç. bu konuya verdiği evrenden örnekler ise baya enteresan. mesela biri şu, bir topu havaya attığımızda onu yerçekimi kanunu düşürüyor inancı ile bir kağıda bir yazıyı türkçe kuralları yazıyor inancı aynıymış. nasıl kağıtta bir yazı gördüğümüzde onu bir insanın yazdığını biliyorsak, topu yere düşürenin de başka bir varlık olduğunu bilmemiz gerekirmiş. çünkü yer çekiminin bunu yapmaya kudreti yokmuş. tamam diyelim ki haklısın allah bunu seçmiş olsun. o zaman aksini de seçebiliyor olması lazım ama biz bunu gözlemleyemiyoruz. kağıda yazıyı yazan kişi isterse türkçe kurallarına uymamayı seçebilir ama topu aynı ortamda milyon kere atsan da o top yere düşecek. türkçe kuralları insan yapımıdır ve insan müdahalesi ile değişir. yer çekimi ise değişmez sadece daha iyi açıklanır belki. yani verdiğin bilginin burada bir değeri yok benim için neden kabul edeyim? yarın bir gün top düşmezse o zaman konuşuruz. sen inancın gereği peygamberin uçtuğuna, yani allah’ın doğa yasalarını zaman zaman ihlal ettiğine inandığın için bu iki inancı aynı kefeye koyuyorsun ama durum öyle değil. bu inanç ile bilimin bir topu ne kadar atarsan at o top düşecek inancı aynı inanç değil. biri temelsiz, digeri ise bir gözleme dayanan öngörü. video serisi bunun gibi evren ve allah ilişkisine uymayan birçok saçma analoji denemeleri ile dolu.

    başka bir örnekte mesela devenin tam olması gibi yaratıldığını bunu deveyi o şekilde yaratmayı yaratmamaya tercih eden birinden dolayı olduğunu söylüyor ama tam olması gerektiği gibi yaratılmayan bir deve piyasada yok. yine aynı şekilde insanın dili neden topuğunda değil de olması gerektiği gibi ağzında, bunu biri seçmiştir diye başka bir argüman var. hassas ayar argümanınına benziyor bu argüman. benzer başka başka örnekleri verilip duruyor. bu argümanin hassas ayar argümanına benzer şekilde en büyük sıkıntısı ise, kıyas yapacak bir zıttı olmaması yani ortada tamamen atış serbest durumu var. mesela; bir başka örnekte sağlıklı insanın kan değerlerinin hep olması gerektiği gibi olduğunu, işte atıyorum şeker yüksek olsaydı bir sürü sıkıntı çekeçeğimizi, bunu allah'ın ayarlamış olduğunu söylüyor. fakat kan değerleri normalin çok dışında olduğu halde sağlıklı olan insan örneği olmadığı için, ortada kıyas olmadığı halde kıyas süsü verilmiş bir durum var. o zaman karşıdaki de diyebilir ki, allah madem seçerek yaptı, neden kan değerinde bir sınır var. koyma şeker dengesi falan problem çıkmasın. şeker hastalığı diye bir şey komple olmasın bu daha iyi değil mi? yani bir sınır koyup o sınırlara sıkıştıracağına kaldır sınırları hiç problem yaşamayalım? yani anlatmak istediğim durum, ortada hassas olmayan ayar diye bir olgu yok ki iyi mi kötü mü bilelim. her ayar bakış açına göre hassastır zaten. tek yaptığımız şöyle olsaydı böyle olsaydı diye olaylar kurgulamak. olumlu sonuçlarda doğurabilir olumsuzda. adam diyor ki mesela ellerimizde 5 parmak var ya 2 parmaklı olsaydık ne olurdu allah’a şükredelim. ben de diyorum ki gözüm bozuk. benim gözlerim de şahin gözü olsaydı ne olurdu allah’a isyan edeyim. atış serbest ya illaki bulursun şükredecek bir şey. bakın ben şükretmeyin demiyorum bu arada, gayet tabii inançlıysanız veya size iyi geliyorsa şükredin. ayrıca bu söylediklerimin hiçbiri allah’ın olmadığının, olaylara etki etmediğinin, bir şeyleri seçmediğinin delili değil. benim anlatmak istediğim kurduğun mantık yanlış.

    zaten mantık ile doğruya ulaşmak da ne kadar doğru o tartışılır. zira mantık önermelerin kendi içinde tutarlı olup olmadığını yani arasındaki ilişkiyi inceler. ulaşılan sonucun doğruluğu veya yanlışlığını değil. yani bir önermenin mantıklı olması doğru olduğuna delil değildir.

    başka bir sıkıntı nedensellik kuramı. bu kuram zaten insan ürünü bir şey. yani bir şey bir şeyin hangi durumlarda bilimsel nedenidir bunun tanımını da bilim yapıyor zaten ve videolarda sürekli söylendiği gibi sadece ardışık ilişki falan değil. böyle bir durumda bu bunun bilimsel nedeni değildir demek çok saçma zaten kuralı koyan bilim. peki, nedir bu kurallar? son dönemlerde popülerliğini yitirip alternatif kurallar tartışılsa bile benc hâlâ en önemlisi yanlışlanabilirlik. yani bilimde mutlak doğru olmadığı. ikincisi, bilimde bir neden sonuç ilişkisi kurulacaksa, nedenin de sonucun da gözlem kapsamında olabiliyor olması. yani atomlar bir gözlem midir? evet, o zaman bilimde bir şeyin nedeni olabilir. allah gözlem kapsamında mıdır? hayır. o zaman bilimsel hiçbir şeyin nedeni olamaz. gözlem nedir peki? 5 duyu organımız ile doğrudan veya dolaylı olarak algılayabilmek. doğrudan demek direk gözlem işte dokunmak görmek vs. dolaylı ise bir cihaz yardımı ile görmek. mesela bilmem kaç bin ışık yılı uzaktaki gezegeni, hareketinin oluşturduğu dalgalar ve bir cihaz vasıtası ile saptamak. üçüncüsü ise ardışıklık, neden ve sonuç arasında ardışık ilişki olmak zorunda. bu arada bu ardışıklık da quantum fiziği ile birlikte artık tartışılmaya başlandı ama şimdilik kabul edilebilir. eger bu üçü sağlanıyorsa biz bir şeye bilimsel neden diyebiliriz. ama bu mutlak doğru değildir, yanılıyor olabilir o yüzden yanlışlanabilirlik çok önemli. yani kuralını bilimin koyduğu bir şeye hayır öyle değildir demek saçma. kuralı ben koyuyorum, hayırdır?

    peki diyorsun ki kuralı neden bilim koyuyor ve ben bu kurallara neden uymak zorundayım. zorunda değilsin, sen eğer kendi kurallarınla bilgiyi elde etmenin daha iyi bir yolunu biliyorsan, buyur biz de seni takip edelim ama şimdilik kurallar bu şekilde, yapacak bir şey yok. fakat yukarıda bahsettiğim gibi bu kurallar da mutlak değil. yeni gelişmelerle tartışılır ve değişir, yeterki daha işe yarar kurallar olsun. serinin en temel sıkıntılarından biri de bu, sadece reddiye üzerine kurulu olduğu için alternatif de sunmuyor.
    bu sınırlar ve kurallar kırmızı asa'da eleştirilmiş ama bilimin bu kadar güçlü olmasının temelleri bunlar. yani bir olguya bilimsel bir gerçek diyebilmek için görüldüğü üzere bir dize kurala uyması gerekiyor yani ciddi bir caba gerekiyor. o yüzden aslında bilim son derece dar sınırlı ve mütevazidir ve yine o yüzden son derece etkilidir.

    bir başka video’da ise bilim adamlarının evrenin doğru okuyamadığından, evrenden çıkarılacak sonucun allah’ın varlığı olduğundan bahsediyor. bilimsel metotla allah’ın varlığı doğal olarak ulaşılmadığı için ateist bilim adamları da evreni doğru anlamıyor oluyor. yani bilim adamları her ne kadar doğru bilgi veriyor olsalar da, allah’a ulaşmadıkları için cahillikten kurtulamıyorlar. bu bana cübbeli ahmet’in nasa’yı eleştirdiği videoyu hatırlattı merak edenler bulsun izlesin. burada öyle bir algı yaratıyor ki, dinleyenler bilimin derdinin allah’ın yokluğunu kanıtlamak olduğunu sanar. bilim yapan insanların o sonuca ulaşmaları bilimin sorunu değil, zira bilim allah’ın varlığı konusunda bir yorum hiçbir zaman yapmadı yapmaz da. bu konu felsefenin konusu ama videolar bilimin metoduyla alakalı. yani adamın derdi şu, bilim bize sonunda allah’a ulaşabileceğimiz şekilde anlatılsın. iyide o zaman o bilim olmuyor işte.

    bu biraz şeye benziyor. bir çiftçi var ve tarlasını ekecek ama kurak bir dönem. bir gün ateist bir meteorolojisi mühendisi geliyor ve diyor ki ben hesabımı yaptım, 1 hafta sonra yağmur yağacak ve 2 gün sürecek ona göre hazırlıklarını yap. çiftçi adamın dediğini yapıyor ve mahsulünü alıyor. ateist bilim adamı memnun, çiftçi memnun adama teşekkür ediyor. sonra osman bulut geliyor diyor ki o yağmur o adamın dediği gibi yağmıyor. o sadece gözlemlerini anlatıp birtakım öngörüler yapıyor. asıl neden allah falan filan ama iste ürün yok icraat yok. senin yapman gereken burada 1000 senedir konuşulan şeyleri tekrar etmek değil, müslüman meteoroloji mühendisi yetiştirmek. o çiftçiye müslüman adam yardım ederse sen ideolojini otomatik olarak yayarsın zaten. o kadar gazali lafı ediyorsun, örnek alsana adamı! "müslüman doktor yetiştirmek, fakih yetiştirmekten daha hayırlıdır" demiyor mu adam? buna yakın bir sözü var gerçekten filozofların tutarsızlığı kitabında biryerde.

    ateizm ve deizmin yayılmasının temel sebebi ateistlerin veya deistlerin propaganda yapması değil. yoksa propagandanın allah’ını medreseler, diyanet, vakıflar zart zurt yapıyor zaten. ateist veya deistlerin sosyal medya hesaplarına onlarca şikâyet geliyor her gün. her kanalın bir hocası mutlaka var. modern islamcı caner taslaman her dakika yayında. geçende korona’yı yorumluyordu kıyamet alameti midir falan diye. yani propaganda ile bu iş düşünüldüğü kadar iyi olmuyor. bu arada caner taslaman’a karşı olumsuz bir tavrım yok benim çoğu ateiste nazaran, zira adam en azından modern, eğitimli, seküler bir yasantısı var. keşke bütün müslümanlar öyle olsa. sakalı şeyine kadar uzanan sarıklı cübbeli adamlardan kat kat iyi yani. (burada aşırı islamcı, cihatçı öfkeli grupları kastediyorum, kendi halinde sakallı cübbeliler alınmasın, ama siz de sakalınızı arada düzeltin, at hırsızı gibi gezmeyin)
    ateizm ve deizmin yayılmasının temel sebebi bu görüşleri savunan adamların daha kaliteli olması ve 7/24 din din demek yerine entellektuel birikimlerini başka alanlara kaydırabilmeleri, bu çok net. bir liseli evrimle alakalı bir konuda bir yandan celal şengör’e bakıyor, diğer yandan cübbeli ahmet’e bakıyor. konu hakkında hiçbir bilgisi olmasa bile doğru bilgiyi kimden alacağını anlıyor. bu noktaya kadar bak bir propaganda yok. sonra diyor ki, “ya kimmiş bu celal bir bakayım”. bakıyor ve adamın yaptığı işleri görüyor, açıyor bakıyor adamın bilmem nerede almanca konferans verdiğini görüyor ama bütün bunların yanında adamın ateist olduğunu da görüyor. adamın dengi müslümana bakıyor kalitesizlik aktığını görüyor ve diyor ki “tamam abicim ben celal’in haklı olduğuna inanıyorum”. yani olay dinler tarihini yalayıp yutup, din felsefesinin içinden geçip taraf seçme olayı değil. kaliteli insan yetiştirmek. bilimin ideolojisini insanlara empoze etmesi gibi bir durum yok. sadece kaliteli insan yetiştiriyor o kadar. insanlar kendilerine en fazla fayda veren, bilgi veren bilim insanlarının görüşlerine doğru kayıyor.

    bilim hiçbir zaman allah’in yokluğunu veya islamin hak din olmadığını iddia etmeyecek. o yüzden bilime eleştiri getirmek islam toplumuna hiçbir fayda vermez. günümüzde bilgiyi elde etmenin en geçerli yolu bilimdir ve bilimi en iyi yapan ideolojisini dolaylı yoldan yayar. ateizmin ve deizmin bilimde yaygın olması bir gerçek olmasının yanında, ateizmin en güçlü argümanıdır. bu videolar ile seni izleyen gençlere bilimin işe yaramadığını ister istemez dayatıyorsun ve hayatında bilim nedir, felsefe nedir, bilmeyenler de haliyle yiyor. videolarının birinde aynen su cümleyi duydum “ben bilimin aslında hiçbir şeyi açıklamadığını 20 li yaşlarımda öğrenebildim ancak” cümleye bak hey yavrum hey.

    inançlıysanız bilime 1-0 geride başlarsınız bu doğru, çünkü bilimde inancınıza ters düsen şeyler mutlaka olacaktır fakat bu bilim yaparken inanç gömleğini çıkarıp naturalism gömleğini giymeye engel değil. teoride her ne kadar inanç bilim yapmak için engel olmasa da, günümüzde islam toplumlarının hali ortada. başta dediğim gibi inançlı insan zaten 1-0 geri başlıyor. osman bulut bu skoru handikaba götürmeye kararlı.

    tüm dünya’nın ateist, deist olması mümkün değil. bu kısa bir süreçte ütopik bir hayal. iyi mi olur o da ayrı bir tartışma konusu. doğal olarak inançlı insanların eğitilmesi, rasyonel düşünebilen kaliteli inançlı insan yetiştirilmesi herkesin derdi. bunun için de onlara örnek olacak kendi inançlarına sahip başka insanlar lazım.

    yani sonuç olarak demek istediğim şu. bilgisiz bir toplum er ya da geç yok olur ve günümüzde bilgi edinmenin en etkili yolu bilimdir. inanç eğer var olmak istiyorsa, inançlı insanlar bilim yapmak zorunda ve ateistleri kendi silahı olan bilimle vurmak zorunda. aksi halde bu olay önce islam modernizmine, ardından da deizm ve ateizme gidecek. belki 100 belki 500 yıl sonra, ama bu kaçınılmaz.

    edit:şurada biraz daha detaylı yazdım.

    edit 2: imla
25 entry daha
hesabın var mı? giriş yap