5 entry daha
  • 2- roma tarihini genelde tarihçiler dörde ayırarak inceliyorlar:

    a/ krallık öncesi dönem (i.ö. 753 öncesi)
    b/ krallık dönemi (i.ö. 753-509 arası)
    c/ cumhuriyet dönemi (i.ö. 509-27 arası)
    d/ imparatorluk dönemi (i.ö. 27 - i.s. 476)

    a/ krallık öncesi dönem (i.ö. 753 öncesi)

    geleneğe göre italia adı güneyde hüküm süren italus adındaki mitolojiik bir kraldan geliyordu. zamanımızın tarihçilerine göre ise bu ad grek koloni kurucuları tarafından, calabria'nın güneyine yerleşen latin-siciliali bir boya verilmiş ad olan vitelioi 'dan kaynaklanıyordu. buna göre. italya adı "genç boğa halkı" diye adlandırılan bir güney italik kabilesinden gelmektedir, diyebiliriz. bunun nedeni sığır sürülerinin çokluğu ya da sığıra tapınmaları olabilir diye düşünülmektedir. "sığır" anlamına gelen latince "vitulus" kelimesinden "itali" kelimesi çıkmıştır. "vitelioi" sözcüğünün başında yer alan, italia greklerinin dialektiğinde yer alan digamma harfinin düşmesiyle oluşan latince italici adı nedeniyle ülkeye italia adı verilmişti. güney italya bölgesini, ilk karşılaştıkları bu insanlardan yola çıkarak hellenler adlandırmışlardır; yarımada' da oturan diğer kavimler de italia adını hellenlerden alarak kullanmışlardır.

    devletlerin kuruluşunda ve kültürlerin ortaya çıkıp gelişmelerinde coğrafi etkenlerin payı çok büyüktür. bu sebeple ilkin bir kent devleti olarak, ortaya çıkan, sonra bütün italya' ya ardından akdeniz dünyasına egemen olan ve tüm antik dünyada etkili olmuş büyük bir imparatorluk halini alan roma'nın tarihini iyi kavramak için, öncelikle coğrafi koşullarına değinmek gerekir.

    doğuda balkan yarımadası, batıda iberia yarımadası, kuzeyde kıta avrupası ve güneyde afrika arasında, akdeniz'in merkezinde ver alan italya akdeniz'de güneye doğru uzanan üç büyük yarımadadan (ispanya, italya, balkan yarımadaları) ortada bulunanıdır. diğer iki yarımadaya oranla, italya akdeniz'in batısını ve doğusunu rahatlıkla denetleyebilme olanağına sahiptir. boyle bir_olanağa sahip olması sebebiyle de akdeniz'i çevreleyen çeşitli kavim ve devletlerin topraklarını bir birlik altında toplamayı zaman içinde başarmıştır. bu sebeple romalılar akdeniz'e "mare nostrum" (bizim denizimiz) derlerdi. konumu sebebiyle italya en elverişli geçiş noktasını oluşturur; bu sebeple de sadece akdeniz'e kıyısı olan halklar arasında maddi ve kültürel değiş tokuşa açık olmakla kalmaz aynı zamanda gerek kara yoluyla (alp dağlarının geçit sunduğu yerlerde), gerekse deniz yoluyla olan göçler ve kolonileşmeler için de uygundu. italya kuzeyde ariminium (bugünkü kimini) ve pisae (bugünkü pisa) kentlerinden geçen bir hatla sınırlı idi: avrupa kıtasına karşı bir dağ kalesi durumunda olan alp dağları ile kapanmıştı. batıda tyrrhen (etrüsk / mare inferum, tusculum) denizi, doğuda adriyatik denizi (mare superum, hadriaticum) ile çevrilmiştir. güneyde akdeniz'in hemen italya'ya bitişik olan kısmına ion ya da sicilya denizi (mare ionium, siculum) adı verilir. italya yarımadası üç bölgeye ayrılır: 1. kuzey (yukarı) italya (italia superior): alplerle apenninler arasında kalan po bölgesi, liguria, venetia, bunların arasında kalan gallia cisalpina ve istria : liguria günümüzdeki liguria dışında po (padus) ırmağının güneyinde kalan tüm piemonte'yi içeriyordu, önemli kentleri: genim (genova), nicaea (nis), alba pompeia (alba). gallia cisalpina günümüzdeki po ırmağının kuzeyinde kalan piemonte'nin tamamını, lombardia ve emilia'nın büyük bir bölümünü içeriyordu, önemli kentleri: augusta taurinorum (torino), mediolanum (milano), cremona, comum (como), placentia (piacenza), bononia (bologna), ravenna v.s. venetia aşağı yukarı günümüzdeki veneto'yu kapsamaktaydı. önemli kentleri verona, vicetia (vicenza), patavium (padova).

    istria, trieste körfezi ile (sinus tergestinus) quarnaro körfezi (sinus flanatium) arasında uzanan yarımadanın büyük bir bölümünü içeriyordu. önemli kentleri: tergeste (trieste) ve pola. idi.

    2.orta italya bölgesi (italia media) sekiz bölgeden oluşuyordu: etruria, latium ve campania, umbria, picenum, sabina, sabelli kavimleri toprakları, samnium bölgelerinden oluşmaktaydı. etruria: tuscia ya da thyrrenia da denir. günümüzdeki toscana'yı, tüm umbria'yı ve tiber ırmağının batısındaki latium'u kapsıyordu. önemli bazı kentleri: arretium (arezzo), cortona, perusia (perugia), volaterrae (volaterra), florentia (firenze), pisae (pisa) idi. latium: tiber ırmağının güneyindeki aynı isimdeki bölgenin tümünü kapsıyordu. bazı eski yazarlara göre latium adı "latere": saklı durmak'tan geliyordu.çünkü orada oğlu zeus tarafından gökten kovulan saturnus saklanıyordu. daha çok kabul gördüğü üzere, latium "latus (düz)" sıfatından gelmektedir ve "düzlük ülke" anlamındâ kullanılmaktadır. latium, latium vetus ve latium novum (ya da adiectum)'dan oluşuyordu. latium vetus, prisci latini'nin (eski latinler), yani i.ö. 493 'te roma ile antlaşma yapan latinlerin oturduğu bölgeydi; latium novum, aequi, hernici, volsci, ausonia ya da aurunci ülkelerini kapsıyordu. latium vetus'ta önemli kentler: tiber üzerindeki roma, anio nehri üzerindeki tibur (tivoli), praeneste (palestrina), tiber'in ağzındaki ostia v.b. latium novum'da: antium (anzio), formiae (formia), sinuessa (suessa), arpinum (arpino). campania sadece kısa bir kıyı şeridini kapsıyordu. campania çok verimli bir bölgeydi ve hoşa giden bir iklimi vardı. bu sebeple romalı zenginler bu bölgede villa yaptırıyorlardı. önemli kentleri cuma, baiae (baia), neapolis (napoli), pompeii (pompei), salernum (salerao), volturnum (capua) v.b. umbria tiber'in doğusundaki bölgeydi. batıda tiber ırmağı, kuzeyde rubicum (gailia cisalpina), doğuda adriatik denizi ve picenum, güneyde adriatik'e dökülen aesis ve tiber'e karışan nar ırmağı ile sınırlıydı. önemli kentleri ariminum (rimini), sarsina, spoletium (spoleto) v.s. picenum, batıda alpes poeninae, kuzeyde aesis, doğuda adriatik denizi, güneyde vomano ırmağı ile sınırlı bir bölgeydi. sabina, batıda latium ve tiber, kuzeyde nar ırmağı, güneyde sabelli boylarıyla sınırlıydı. sabelli boyları ülkesi, günümüzdeki apenin dağlarının en çok yükseldiği ve geniş bir yayla oluşturduğu merkez abruzzo'yu kapsıyordu. samnium batıda campania, kuzeyde sabelli boyları ülkesi, doğuda adriyatik, güneyde apulia ve lucania ile sınır oluşturuyordu.

    3. güney italya (italia inferior ya da magna graecia) ise adriyatik denizine bakan apulia, calabria bölgeleri ve tiberis nehrine bakan lucania ve bruttium bölgelerinden oluşmaktadır. coğrafi bir kavram olarak italya, cumhuriyet dönemi (i.ö. 500-27) romalıları tarafından yalnızca apenninler yarımadası
    olarak anlaşılıyordu. çünkü yarımadayı kuzeyden güneye doğru apennin dağları kuşatıyordu. bu dağlar sicilya adasında da devam etmektedir. kuzey italya'da tek bir sıra halinde uzanan apenninler orta italya'da bir çok kollara ayrılmaktadır. bazı yerlerde birbirlerine paralel uzanan bu sıradağlar yarımadanın batısı ile doğusu arasındaki bağlantıyı güçleştirmekteydi. dağlar denize dik ve yakın uzandıklarından yarımadanın doğu kıyıları limanlardan
    yoksundu - özellikle ancona ve brundisium arasındaki bölge. ayrıca doğuda, batıda olduğu gibi verimli ovalar ve denizle bağlantıyı sağlayacak nehirler yoktur. bu sebeple doğu kıyılarında denizcilik gelişmemişti. buna karşılık batıda kıyı çok girintili - çıkıntılıdır. çok sayıda liman bulunmasının yanı sıra, sönmüş volkanların oluşturdukları yüksek ovalar vardır. toscana bölgesinin güneyinde, roma'nın da içinde yer aldığı latium bölgesi ekip biçmeye elverişli ovalara sahiptir. daha güneyde yer alan campania bölgesi ise her bakımdan yerleşmeye uygun bir bölgedir. etruria bölgesinde arnus, latium bölgesinde tiberis, campania bölgesinde volturnus nehirleri tyrrhen denizi ile bağlantıyı sağlayan üç önemli ırmaktır. doğal üstünlükleri sebebiyle italya'nın batısı erken çağlardan başlayarak kültür gelişmelerine her zaman için daha açık ve elverişli bir yer olmuştur.
    yukarı italya ovası ancak imparatorluk döneminde (i.ö. 27-î.s. 476) italya kapsamına alınmıştır. kuzeyinde alp dağları, güneyinde apenninler ile çevrili olan kuzey italya kapalı bir ülkedir ve kara iklimi hüküm sürmektedir. ovanın verimli olması sebebiyle ziraat açısından kendi kendine yeterli olan bir bölgeydi burası, alplerin ve apenninlerin kolay geçit vermemesi sebebiyle bu bölgeyi roma ancak cumhuriyet döneminin sonlarına doğru kendi topraklarına katabilmiştir. bu bölgeye caesar dönemine kadar gallia cisalpina (alplerin beri yakasındaki gallia) denmiştir ve gallia'nın bir parçası olarak sayılmıştır. coğrafi açıdan italya'ya ait olan sicilia, sardinia ve corsica adaları roma devrinde italya'ya hiç dahil edilmemişti; her zaman fethedilen eyaletler olarak düşünülmüşlerdi. roma latium bölgesinde, büyük bir ovanın kenarında, doğal olarak iyi korunmuş bir tepenin üzerinde bulunuyordu. tiberis ırmağının ağzında ve denizden 25 km uzaklıktadır.

    italya'da erken demir çağının başladığı i.ö. 1200'lü yıllardan başlayarak italya "ege göçleri" denilen büyük kavimler göçlerinin etkisi altında kalmıştır. aslında bu göç hareketleri ismi ile uyum göstererek sadece ege denizinde kalmamış, ege denizi dışına, küçük asya'ya ve mısır'a da yayılmıştır. anadolu'da hitit devletinin bu göçlerin etkileri sebebiyle yıkıldığı tahmin edilmektedir. firavun iii. ramses zamanını yaşayan mısır ise istilacıların akınlarına karşı kendisini savunmayı ve koruyabilmeyi başarmıştır. i.ö. 1200'den i.ö. 800'e kadar uzanan zaman diliminde, italya'ya giren kavimler birbirleriyle kaynaşır ve karışırlar. buraya i.ö. 1200 civarında italikler gelir. italiklerin italya'ya göçmelerinde etkili olan olay, kuzey doğudan gelen illyialı kavimlerin baskılarıdır. bu baskılarla aynı zamanda, dorlar da yunanistan'a inmişlerdi. italikler italya'ya iki ayrı göç dalgası halinde gelmişlerdir. ilk kez yukarı italya'da görünen italikler bir süre terramara insanlarıyla birlikte yaşamışlar, sonra onlarla birlikte güneye doğru göç ederek latium ve roma'ya kadar gelmişlerdir. ilk italikler ölülerini yakarak gömdükleri için bunlara yakan italikler denmiştir. bunlar kuzeyden güneye doğru yürümeye başladıkları zaman, ilkin alba dağı eteklerine yerleşmişler, bir süre sonra da roma'yı ele geçirmişlerdir. bunların yerli halkla karışmalarından latinler denen halk ortaya çıkar. ikinci italik dalgası italya'ya yine kuzeyden, i.ö. 10. yüzyılın sonlarında olmuştur. ilk zamanlarda ölülerini yakan bu grup italikler sonradan ölülerini gömmeye başladıkları için, gömen italikler adını almışlardır. bunların
    kuzeyinde bulunan buluntu yerinin isminden dolayı villanova kü1türü adı verilmiştir. bu kültürün insanları da sonradan güneye göç etmişler ve orta italya'nın dağlık bölgelerine yerleşmişler hatta roma'ya da gitmişlerdi. hint-avrupalı bir kavim olan italiklerin apenninus yarımadasına hangi yoldan ulaştıkları kesin olarak bilinmemekle birlikte, kuzeyden gelmiş olabilecekleri sanılmaktadır. italikler aralarında, birbirlerinden farklı iki dil konuşuyorlardı. kökenleri aynı olmakla birlikte, italiklerin daha italya'ya göç etmeden önce birbirlerinden ayrılmış olabilecekleri ve dillerinin de farklı bir gelişme göstermiş olabileceği tahmin edilmektedir. bu italik gruplarından birisi latino-falisk grubu (=ölülerini yakan italikler), diğeri ise oskr-sabel-umbr grubudur. (=ölülerini gömen italikler).
    italiklerin gelişinden sonra bunları italya'nın kuzeydoğusunda veneti _ kavmi ve güneyde illyrialılar izlemiştir. söylenceye göre, veneti kavmi italya'ya troia'dan göç eden antenor'un klavuzluğunda gelmiş, patavium'u (padua) kurmuşlardı. italya'ya i.ö. 1200 civarında gelen bu kavimlere i.ö. 1000 yıllarında hint-avrupa kökenli olmayan tyrrhen'ler eklenir ve bunlar toscana bölgesine yerleşirler. yarımadaya kent kültürünü ve demirin kullanılmasını getiren bu kavmin, oradaki yerli halklarla karışarak etrüskleri oluşturduğu sanılmakladır. artık entirimin bu bölümünde etrüskleri incelemeye başlayabilirim.

    b/ krallık dönemi (i.ö. 753-509 arası)

    etrüskler

    bu halkın buranın yerlisi mi yoksa dışarıdan mı gelmiş olduğu hususunda tartışmalar günümüzde hala sürmektedir. üç farklı görüş onları roma'yla ilişkilendirir:

    1- italya'da kuzeyden alpler üzerinden, raetia bölgesinden italya'ya gelmişlerdir.
    2- halikarnassoslu dionysios 'un da yazdığı gibi; italya'da etrüsk kültürünü oluşturanlar i.ö. 3000 yıldan beri burada olan yerlilerdir.
    3- tarihçi herodotos'un da yazdığı gibi (i, 94); etrüskler, asia minor'de lydia kıyılarından yola çıkarak deniz yolu ile italya'ya gelmişler ve daha sonra onlara göre isimlendirilen etruria'ya yerleşmişlerdir.

    tabi bu üç farklı görüşten sadece biri çok yaygın olarak kabul edilmiştir. o da üçüncü görüştür. zira etrüskleri asia minor yani anadolu'ya ve doğuya bağlayan pek çok bağ vardır. örneğin; etrüsklerin ölü gömme adetleri, mezar biçimleri, yarış arabaları, maden işleme teknikleri, kuşların uçuşuna ve parlayan şimşeklere veya hayvan ciğer ve bağırsaklarına bakarak gelecekten haber verme yöntemleri, dilleri ve daha birçok özellikleri etrüsklerin yurtlarının asia minor yani anadolu olduğuna işaret eder. (bak: elif tül tulunay - etrüsk sanatı : http://urun.gittigidiyor.com/…lunay_w0qqidzz1001458)

    eski yunanların tyrrhenoi, romalıların ise tusci veya etrusci adını verdiği etrüskler tiber irmağı'nın kuzeyine yerleşmiş olup bu bölge onların adından dolayı etruria olarak anılıyordu. bu halkın kökeni ve nereden geldikleri tartışmalıdır. urartulara özgü grifon başlı kazanların etruria'da bulunmasından dolayı doğu anadolu'dan, van gölü ve çevresinden geldikleri bile önerilmişti. halikarnassoslu tarihçi dionysios, etrüsklerin italya'nın yerli halkı olduğunu söylerken, tarihin babası olarak ün yapan tarihçi herodotos onların kökenini batı anadolu'daki lydia krallığı'na bağlamaktadır. bir kısım lydialının kıtlık nedeniyle ülkelerini terk ederek önce smyrna'ya (eski izmir) geldiklerini ve buradan gemilerle yukarı italya'daki umbria bölgesine göç ettiklerini ve o bölgede kentler kurduklarını anlatmaktadır. lydialıların bundan böyle adlarını değiştirdiklerini ve italya'ya gelirken kendilerine liderlik eden lydia kralının oğlu tyrsenos'tan dolayı tyrsenler adını aldıklarını söylemektedir. herodotos'un arılattıklarında gerçek payı bulunmaktadır. çünkü, etrüsklerin kehanette bulunurken gök gürültüsünü ve şimşeği, kuşların uçuşunu, kurban edilen hayvanların bağırsak ve ciğerlerini yorumlamaları (disciplina etrusca), bu tür uygulamaların bilindiği anadolu ile bir ilişkileri olduğunu işaret etmektedir.
    etrüskler italya'da köy-kasaba niteliğindeki yerleşmelerin yerine kent niteliğinde yerleşmeler kurmuşlardır, öyle ki etrüsk kentleri zamanla kanalizasyon sistemi, su kemerleri, yollar, kent kapıları ve tapınaklar ile gelişmiş birer yerleşim birimi olmuştur. adlarını verdikleri etruria dışında kuzeyde po ovası'nda ve güneyde campania bölgesinde de kentler kurmuşlardır. önemli etrüsk kentleri arasında arretium, caere, clusium, perusia, veii, tarçınini, vulci, parma, modena ve capua sayılabilir. ancak gerek siyasal gerekse askerî alanda güçlü olmalarına karşın etrüskler hiçbir zaman tek bir devlet çatısı altında toplanamamışlardır. etrüskler tıpkı yunanlıların batı anadolu kıyılarına yaptıkları göçlerde olduğu gibi, 12 kentten meydana gelen bir birlik kurmuşlardır. italya 'ya kent kültürünü sokan etrüsklerdir. o sırada henüz bir köy yaşantısı süren italikleri kolayca hakimiyetleri altına almaları bu yüzden olmuştur. italik köylerini kısa bir zaman içinde, kanalizasyonlar, yollar, kent yapıları, su kemerleri, tapınaklarla döşemişlerdir. kartaca, fenike ve ege ile ticari ilişkiler kurmuşlardır. ancak italya'nın genelinde, -grekler gibi- merkezi bir devlet kuramadıkları için siyasi yapıları pek güçlüydü , denilemez. etrüsklerin siyasi yapılanması, her biri kendi başına bağımsız, aynı zamanda en yüksek kumandan, en yüksek hakim ve din görevlisi olan, asillerin seçtiği, "lucumon" denilen yıllık yüksek görevli tarafından yönetiliyordu. savaş sırasında bir tür kral ya da dictator olan tek bir komutan seçiliyordu. lars adı verilen bu kişi tüm birleşmiş güçlerin en üst komutanlığını sürdürüyordu, daha sonra m.ö. 5. yüzyılda etrüskler kralların yerine yıllık seçilen magistrat'ları (zilath, lat. praelores) getirmişlerdir, aslında etrüskler patrici elenen feodal karakterli soylu sınıfa mensup "aristokrat" bir topluluktu ve italya'nın yerli halklarını egemenlikleri altına almışlardı. ayni tarihlerde, yani mö 6. yüzyıl sonu veya 5. yüzyıl başlarında roma'da da benzer bir siyasal değişiklik olmuş, monarşik idareden (krallık) cumhuriyet idaresine geçilmiştir.

    etrüskler denizci bir kavimdiler. etrüskler’in memleketlerinin (http://ccat.sas.upenn.edu/~ehf/project/etruria.gif) önünde yer alan denize egemendiler. öyle ki denizin adının "tyrrhen" olmasında da bizzat rolleri vardı. (http://www.reference.com/browse/wiki/etruria) etrüsklerin phokaia'dan gelen greklerin korsika'ya yerleşmelerini önlemek için, kartacalılarla anlaşma yaptıklarını ve i.ö. 540 yılında alaia deniz savaşını kazandıklarını biliyoruz.

    m.ö. 6. yüzyıl sonlarından itibaren etrüskler güçlerini kaybetmişler ve yayıldıkları alanlardan eski çekirdek bölgelerine, etruria'ya çekilmek zorunda kalmışlardır. 5. yüzyıl sonlarında kuzeyden galler'in, güneyden roma'nın baskısı sonucu zayıflamışlar ve nihayette o sıralar güçlenen roma, etrüsk kenterini ele geçirerek egemenliklerine son vermiştir.

    ayrıca:
    (bkz: etrüskler/@jimi the kewl)
    http://www.latince.net/kazimmirsan.html
25 entry daha
hesabın var mı? giriş yap