5 entry daha
  • sinemanın babası kabul edilen georges melies'in bu ünvanı neden aldığından bihaber kişilerin beğenmesininin normal karşılanabileceği bir filmdir. bilmeyenler için özetleyelim: 1900'ların başında ilk ilkel kameralarla görüntüler kaydedilebiliyordu. ancak bunlar genelde mama yiyen bebekler, sokakata yürüyen adamlar, trenler gibi her hangi bir öykü anlatma iddiasında bulunmayan sahnelerdi. bu dönemde sinemanın temelini oluşturan, öykü anlatımını, kurmacayı ilk defa sinema filmlerinde kullanan melies bu sebepten sinemanın babası kabul edilir.

    lady chatterley'e dönecek olursak, evet kendisi kocasının sakatlığı sebebiyle cinsel tatminsizlik yaşayan ve bu açlığını içinde bulunduğu maddi imkanlar sayesinde normal bir dişi bireyin erkekte arayacağı maddi yeterlilik gibi kısıtlamalar olmadan sadece içgüdülerini dinleyerek(yani fiziksel açıdan güçlü bir erkek arayarak) dindirmeye çalışan bir karakterdir. psikolojik bir sendrom* haline gelebilecek kadar ilginç olan bu konu tabii ki bir sinema filmi konusu olabilir lakin bu konu işlenirken senaryonun temeli, kadının kocasını aldatırken hissedeceği huzursuzlukla yeni bulduğu aşkın getirdiği tatmin duygusu arasındaki ikilem olmalıdır. arada kocasının karısından şüphelenmesi gibi bir durum da filme içinde bulunmayan bir tutam heyecan katabilirdi. ancak yönetmenimiz bu eksende hareket etmek yerine kısa bir tanışma faslından sonra seyirciye bol bol çiftimizin değişik mekanlarda değişik pozisyonlarda sevişme sahnelerini uzunca bir şekilde izlettirmiş, kardeşim benim derdim bu olsa evde güzel bir marc dorcel yapımı izlerdim düşüncesinin zihinlerde belirmesini sağlamıştır.

    ayrıca kadının yaşadığı ikilem sonucu oluşan düğüm filmin sonunda çözülmemiş sonuç olarak yönetmenimiz, en başta bahsettiğim melies öncesi filmlerden pek de farkı olmayan 158 dakikalık gereksiz bir film ortaya çıkarmıştır.
5 entry daha
hesabın var mı? giriş yap