2 entry daha
  • boşluğuma gelmiş yumruktur. tabi bütüne nereden bakarsan bak bütün değildir. onu görebiliyorsan nasıl bütün olabilir?

    send away the tigers: iyi bir açılış parçası. 'everything must go' günlerini anımsatıyor ama tek farkla; daha az hüzünlü, yani buruk bir hüzünden çok hüzünlü bir gülümseme gibi. "işte durum bu dostum." der gibi. (8)

    underdogs: bu parçayı bir türlü sevemedim. sözler çok sığ. müziğin bir tüt taklitler yumağı olduğunu düşünürsek daha iyi tınlaması olası. şimdilik kurumuş bir göktaşı gibi. (6)

    your love alone is not enough: herhalde tüm zamanların en iyi b-side'larından biri. eğer bir b-side olsaydı. bu noktada "albüme bir şekilde oturmuyor." denilerek çıkartılan, yeni çıkacak qotsa albümünden, bir josh-trent işbirliği aklıma geliyor. "you know what you did." günün sonunda "era vulgaris" ta ki birçok şarkıdan daha hisli olacağı kesin, her ne kadar şu haliyle wildhearts'ın son albümü gibi dursa da-şarkı içinde şarkı içinde şarkı... b-side demişken, ilk single olan your love alone is not enough'ın b-side'larından "love letter to the future" belki daha iyi gidebilirdi. (7)

    indian summer: manic'i manic yapan her şeyden biraz var bu şarkıda. zamanda yolculuğun sahan da yumurtası gibi. en iyi motiflerin mecburi kolâjı ve az karabiber-ayrıca tüm albümü tamlayan, bir tür tema açıklığına da sahip bu parça. neredeyse klasik. (9)

    the second great depression: this my truth' albümünün ikinci yarısındaki keskin ağırlıktan muzdarip bir parça. aslında tutucu bir yanı var. indian summer'da ki melodi/armoni çatışmasının dışında kalmayı seçmiş, az rüzgârlı bir kıyı kasabası. (8)

    rendition: winterlovers'daki o "büyük sound" ile uzaktan bir akrabalığı var bu şarkının. orkestrasyonun yanlış yönlendirdiği küçük bir çocuk gibi. kuru bir yetmiş sonu punk sesi var. buzzcocks'u sıra dışılıkla vurmaya çalışan bir dürbünlü tüfek gibi. (7)

    autumsong: harika bir parça. 'send away the tigers' döneminin en kendine has parçası. zamanla kulağa daha iyi gelecek. belirli bir dönemi damgalar gibi... kesinlikle ikinci single olmalı. (10)

    i'm just a patsy: fazlasıyla kulağa dost bir parça. bu yüzden çabuk tükenmek gibi bir riskle karşı, karşıya kalabilir. yinede albümün dokusunu iyi ifade ediyor. (8)

    imperial bodybags: hızlı ama güvenli. üstü açık, spor bi arabada tuhaf bir vicdani çatışma yüzünden takılan emniyet kemeri gibi. (8)

    winterlovers: "albüm bitti, kendine iyi bak şarkısı." konserlerde çalınması da oldukça sorunlu gibi. yine de nicky ve sean'un james'in bayağı bir önüne geçtiğini görmek, yani şarkı bitmeden-ilginç. bunun bilinçli bir tercih olduğunu sanmıyorum. titiz bir iletişim var burada. (7)

    working class hero (bonus track): albüm bittikten yaklaşık otuz saniye sonra giriyor, yani aslında bir secret track. aranjmanın farklı birinin elinden çıktığı derhal belli oluyor. daha özgür, daha kontrolsüz bir yanı var şarkının. ama bir lennon coverı yapmak? hadiiii. bu tür sanatçının dokunuşu yüzünden farklı bir büyüsü olan şarkılara bulaşmak ciddi risktir. üstelik bu cover, chino'nun jealous guy yorumu kadar fütursuzda değil. (6)

    nihayetinde iyi bir albüm; "send away the tigers"/ belki biraz fazla piyasa, tüm hızına rağmen belki düşüncesi biraz yorgun. ama bildiği işi yapıyor ve bindiği dalı kesmiyor. "know your enemy"'den daha bütün,"lifeblood"'dan daha gerçek. bir "generation terrorists" değil ve kim ne derse desin, öyle olmaya çalışmıyor.
2 entry daha
hesabın var mı? giriş yap