37 entry daha
  • çok acayip bir his zamanla alışmak. virüs mevzusundan günlük olaylara her durumda kendini gösteriyor olması gerçekten çok acayip.

    şubat sonu mart başı herkes virüs hepimizi öldürecek, teker teker öleceğiz diye korkup herhangi bir zorunluluğu yoksa dışarı adımını atmazken, marketten aldıklarına boy abdesti aldırmadan kullanmazken * şimdi herkesin tatilde olması sanırım bunun bir numaralı göstergesi. virüse, ona yakalanma riskine, ölme ya da ölmeme ihtimaline o kadar alıştık ki üç ayda, düşünmüyoruz bile sanırım pek çoğumuz artık. ne olacaksa olsun ve gitsin. aslında sanırım o kadar bile düşünmüyoruz bunu. sıradan hayatlarımıza döndük eskisi gibi, hem de virüs mart ayında olduğundan çok daha güçlü iken. elbette bunun ekonomik sebepleri de var, uzun süre sokağa çıkmamak sürdürülebilir değil ama insanların virüs algısından bahsediyorum aslında. 2 ayda geldiğimiz nokta virüsle yaşamaya alışmaktan çok daha ötesi gibi geliyor bugün bana.

    şu hayatta en sevdiğim insanlardan biri yoğun bakımda iki aydır. öğrendiğimde üç gün ben de komaya girdim ağlamaktan. içim çekildi. ölecek mi, eskisi gibi olacak mı, felç mi kalacak, çocukları ne olacak, ben bu kadar uzaktan nasıl göreceğim onu son kez soruları yedi durdu beynimi. hala şu hayatta en sevdiğim insanlardan biri, gram eksilmedi sevgim, ama onun yoğun bakımda oluşuna, kendinde olmayışına, gitme riskine, bir daha eskisi gibi olamayabileceği riskine alıştırdı zaman. hem de iki ay gibi kısa sürede. bazen bu hissi taşıyor olmaktan utanıyorum hatta. gülüyor olmaktan, geziyor olmaktan, o yoğun bakımda bilinçsizce yatarken bilincimin her kıvrımıyla düşünebiliyor olmaktan.

    şöyle bir düşününce yaşayabilmek için alışmak gerek sanırım. öbür türlüsü içinden çıkılamaz bir dehlizden farksız olurdu çünkü.
1 entry daha
hesabın var mı? giriş yap