• insanoğlunun sahip olduğu en önemli yeteneklerden biridir zamanla alışmak. öyle olmasa ne ölüme dayanırdı insan yüreği ne de ayrılığa.
  • kendine güven denilen yüksek kalenin surlarından aşağı düşerken beni itenin aslında aşkın olduğunu uçurumun dibinde anladım ancak.gözlerimi karanlığa açtığımda herşey anlamını yitirmiş gibiydi.gözlerimin yeşilinden gözlerinin yeşiline akan ışık selinin önüne çektiğin setle beni hapsettiğin karanlıklar ve korkuydu artık tek hissettiğim...artık yaşarmış gibi yaparken yalnızlığım eşliğinde sadece geçen zamanla gelen mutlu olma çabası elimdeki.zamanın ilaç olmasını beklerken içimde açtığın yaraya, daha da beslemesi senden uzak kaldıkça buz kesen kalbimin artık beni bırakmak istemesi miydi?yoksa zaman geçtikçe herşey unutulmuyor muydu?tüm seni sevmeler, gözyaşları, ruh acımaları hafızamın bana oynadığı bir oyun muydu?sevmenin zamanı olur muydu?aşk zamana yenik düşer miydi?seni sevmekten vazgeçmek için seni hissetmemek,sesini duymamak,tenine dokunmamak yeterli miydi?tüm bu sorular arasında kendimden geçerken yine seni seviyorum derken gözlerim doluyor diyen titreyen sesin çınlıyor kulaklarımda...mutsuzluğumun aynasında kendimi izlerken gözlerimden süzülen kanlı yaşlar kalbimde aşkınla beslediğim güllerin arasından geçerken vücuduma batan dikenlerden süzülen kendi kanımdı.günler, aylar, yıllar geçiyor ama ben hala sana kanamaya devam ediyorum.aşka kanmaya devam ediyorum...zaman geçiyor ama delip de geçiyor ve ben hala alışamıyorum...
  • çok acayip bir his zamanla alışmak. virüs mevzusundan günlük olaylara her durumda kendini gösteriyor olması gerçekten çok acayip.

    şubat sonu mart başı herkes virüs hepimizi öldürecek, teker teker öleceğiz diye korkup herhangi bir zorunluluğu yoksa dışarı adımını atmazken, marketten aldıklarına boy abdesti aldırmadan kullanmazken * şimdi herkesin tatilde olması sanırım bunun bir numaralı göstergesi. virüse, ona yakalanma riskine, ölme ya da ölmeme ihtimaline o kadar alıştık ki üç ayda, düşünmüyoruz bile sanırım pek çoğumuz artık. ne olacaksa olsun ve gitsin. aslında sanırım o kadar bile düşünmüyoruz bunu. sıradan hayatlarımıza döndük eskisi gibi, hem de virüs mart ayında olduğundan çok daha güçlü iken. elbette bunun ekonomik sebepleri de var, uzun süre sokağa çıkmamak sürdürülebilir değil ama insanların virüs algısından bahsediyorum aslında. 2 ayda geldiğimiz nokta virüsle yaşamaya alışmaktan çok daha ötesi gibi geliyor bugün bana.

    şu hayatta en sevdiğim insanlardan biri yoğun bakımda iki aydır. öğrendiğimde üç gün ben de komaya girdim ağlamaktan. içim çekildi. ölecek mi, eskisi gibi olacak mı, felç mi kalacak, çocukları ne olacak, ben bu kadar uzaktan nasıl göreceğim onu son kez soruları yedi durdu beynimi. hala şu hayatta en sevdiğim insanlardan biri, gram eksilmedi sevgim, ama onun yoğun bakımda oluşuna, kendinde olmayışına, gitme riskine, bir daha eskisi gibi olamayabileceği riskine alıştırdı zaman. hem de iki ay gibi kısa sürede. bazen bu hissi taşıyor olmaktan utanıyorum hatta. gülüyor olmaktan, geziyor olmaktan, o yoğun bakımda bilinçsizce yatarken bilincimin her kıvrımıyla düşünebiliyor olmaktan.

    şöyle bir düşününce yaşayabilmek için alışmak gerek sanırım. öbür türlüsü içinden çıkılamaz bir dehlizden farksız olurdu çünkü.
  • insana verilmiş en büyük nimetlerden biridir..
  • askerde nöbet tutarken bir ağaç gövdesinde okuduğum anlamlı bir yazıyı bana hatırlatan durum: "zaman unutturmaz aliştirir"
  • ama bir de şu vardır (bkz: alışmak tehlikeli ve yasaktır)...
  • alışmak kavramının-çok da dogru olmayan- pekiştirilmiş hali olarak nitelendirilebilir; zira alışmak hemen olacak birşey degildir, dogası geregi zaman gerektirir.
  • ne ağlarsın benim zülfü siyahım
    bu da gelir bu da geçer ağlama
    ...
    ne de olsa kışın sonu bahardır
    bu da gelir bu da geçer ağlama
  • uzeri toz kapli gecimisi gunun birinde, yada gecenin bir yarisi silkelerken kazara kaldirginiz yaranin kabugudur zamanla alismak.
    zamanin "herseyin ilaci" oldugunun farkli bir soylemidir sadece.. oysa ki yaranin kendisi oradadir.. uzun yillar akittigi kan pihtilasmistir ya da akitacak kaniniz kalmamistir.. kabullenmek, boyun egmek degildir soylenecek olan, tum bunlara karsi ayakta dimdik durdugunuzun kanitidir.
hesabın var mı? giriş yap