1781 entry daha
  • tek başına her şeyi yapan ve insanlara da* utanmadan bunun daha güzel olduğunu söyleyen ben, tatili deneme şansına hiç sahip olmamıştım.

    ilk kez bunu denedim. hayret ediyorum kendime ama bana göre olmadığını görüyorum.

    körfez manzaralı, çok şık ve konforlu, yalnız olduğum için de kazık bir fiyat ödediğim otel odasının balkonunda bir başıma oturmak, sessizliği dinlemek elbette güzel. ama ben bunları evimdeyken de yapıyorum zaten.

    dün sabahın köründe otele geldim. 14.00 olan check-in zamanını nasıl geçireceğimi düşünüyordum ki, işletmeci bey "14.00" mevzuunu hatırlatıp hemen ardından ekranda bir şeyler kontrol etti ve gülerek şanslı olduğumu, odamın hazır olduğunu, yerleşip kahvaltıya inebileceğimi söyledi. ne mutluluk! zaten gece yolculuğu uyumadan geçirmiştim ve çok yorgundum. kahvaltıdan sonra perdeleri açtığım odada denize baka baka uyudum.

    kalkınca da hazırlanıp yakınlardaki bir plaja gittim. otelden çıktığım an, yabancı yerlerde beliren, hiç sevmediğim duygular nüksetti gene.

    ben istanbul'da çok ama çok rahatım. hani alışamayan, kimyası tutmayan insana çok ağır gelir istanbul. gelmeyecek gibi de değil ama benimki tutmuş işte. bana orası kolay ve rahat geliyor. hani insan en çok evinde rahat eder ya, işte o koca şehir benim evim adeta. başka bir şehirde öyle rahat olamıyorum. her ama her şey kafama takılıyor.

    mesela dün plaja gitmek için dolmuşa binmem gerektiği söylendi. evet 3.5 km yol. ıstanbul'da olsa ne dolmuşu? yürür giderim, etrafı da öğrenmiş olurum ama buralar öyle işlek caddelerin birinin bitip birinin başladığı türden değil. yolların planı karmaşık. labirent gibi. hadi yanlış bir yere girdin diyelim, uğraş dur. ıstanbul öyle bana göre dizayn edilmiş ki adeta, yön bulma sorunumu unutuyorum oradayken.

    dolmuşu bekleyeceğim yere şöyle bir baktım. yanlış yer mi acaba diye düşünüp bir süre sersem sersem dolandım. bu sırada bana uyan o dolmuşu kaçırdım. sonra anladım ki doğru yerdeymişim ama tereddüt yüzünden vakit ve fırsat kaybetmişim. nedeni de bilinç altından hâlâ istanbul kıyaslaması yapıyor oluşum. orada böyle bir kırsal yerde vasıta bekleme ekşınının imkânsız olması durumu var aklımda ve ona takılmışım istemeden. hangi otobüsün kaç dakika sonra geleceğini gösteren tabelayı özlediğimi farkettim.

    denize gidince de elimi kolumu nereye koyacağımı şaşırdım. âdeta sığamadım. çantamda cüzdan, telefon, her şeyim var. bırakıp denize girmek çok tuhaf geldi ama yaptım. neyse ki bir şey olmadı. denizdeyken çocuklar olsaydı keşke dedim. suyla oynarlardı. ben de onları gözetlerdim.

    millete bakıyorum. valla o kadar rahat görünüyordu ki insanlar. bense sessizce takılacak bir sürü şey buluyorum. yazmak isterdim ama lafı edilmez şeyler ve hiç edebiyat parçalayasım yok. yanımda birileri olsa takılmayacağım her şeye takılıyorum. garip, uyuz bir his işte.

    geçen yıl birlikte tatile gittiğim kızkardeşimin rahatlığını, yön bulma becerisini, korkmadan her sokağa, caddeye dalışını, maps filan da kullanmamasını, çocukların hiç kafamı şişirmeden eğleniyor oluşunu aradım. yalan yok.

    normal insanlar için mühim olmayabilir ama benim için göz kamaştırıcı bir şey "farklı coğrafyalarda rahat hissetme hali". yanınızda öyle biri olunca size de iyi etki ediyor bu.

    evet kaybolmadım, evet buralar çok güzel, evet bugünü denize hiç bulaşmadan tamamen gezerek geçireceğim ama ben az sayıda insanlı ve birbirimize karışmadığımız tatilleri sevdiğimi itiraf ediyorum.
1649 entry daha
hesabın var mı? giriş yap