1 entry daha
  • kendisiyle uzun süre içli dışlı olduğum günlüklerdir. kısa bir değerlendirmemi sizlerle de paylaşmak isterim.

    sylvia plath günlük tutmaya on iki yaşında başlar. ölümünün üç gün öncesine değin de yazmayı sürdürür. günlükleri şiirlerinden sonra en önemli yapıtı olarak kabul edilir. yayınlanan en son eseridir.

    çok okuyan, başarılı ve zeki biri olarak plath, kendi iç sesine kulak verir, bu sesi günlüğü aracılığıyla açığa çıkarır. tutkulu bir yazı işçisidir. iyi yazmanın çokça okumaktan ve düzenli olarak yazmaktan geçtiğini düşünür. bu nedenle yazıya ısınmak için ilk olarak günlük yazar.

    ted hughes, sylvia plath’in günceleri’ndeki önsözünde plath’in “gerçek kendi” olmayı başardığı yegâne yer olduğu için çok önemli olduğunu ifade eder: “plath, burada, birbiriyle savaşan kendi’leriyle savaşımını gün gün, yalnızca kendisi için yazmıştır. onun, kendisini dürüstçe görmeye çalıştığı, kendisini yıkıp yeniden yaparak kendine yol açtığı özyaşamöyküsüdür bu: bitmiş olmaktan uzak, ama karmaşık ve kesinlikle doğru. bu güncelerde kestirebildiğimiz sylvia plath onun günlük yaşamındaki gerçek kişiye en çok yaklaşabildiğimiz sylvia plath’tir”

    gerçekten de plath, günlüklerinde diğer insanlara göstermediği “ben”ini ortaya koyar ve samimi bir dille tüm yaşamını paylaşır. zaaflarını, kıskançlıklarını, öfkesini, nefretini satırlara aktarır, kendisinde ve yazınında kusurlu gördüğü her şeyi yazar.

    sylvia plath’in günlükleri, ülkemizde iki farklı yayınevi tarafından çıkarıldı. ilki 1998 yılında ted hughes’in önsözü ve şadan karadeniz’in çevirisiyle oğlak yayınları tarafından basıldı. bu tasnifte ted hughes’in günlüğün bazı bölümlerini çıkardığı görülür. genişletilmiş yeni çevirisi ise merve sevtap ılgın tarafından yapılarak kırmızı kedi yayınları’nca 2014 yılında basıldı. johnny panik ve rüyaların kutsal kitabı adlı öykü kitabında ise “defterlerden alıntılar” başlığıyla günlüklerinde yer alan dört öyküye yer verilir. bu bölümdeki günlük biçimindeki öykülerinden ve 1961-1962 defter kayıtlarından olan, “rose ve percy b. (1961/62), charlie pollard ve arıcılar (haziran 1962) merve sevtap ılgın çevirisinde bulunmamaktadır.

    sylvia plath’in günlükleri, smith koleji’ni kazandığı 1950 yazında başlar ve ilk şiir kitabının bir kısmını yazdığı, sanatçılara rahat bir çalışma ortamı sunan yaddo’ya katıldıkları 15 kasım 1959’da son bulur. seçme kayıtlardan oluştuğu ve düzenli tutulmadığı için bazı dönemlerin birbirini takip etmediği görülür. smith koleji’nin nielson kitaplığı’nda bulunan tüm günlüklerin ancak üçte biri kitaplaştırıldığı belirtilmiştir. plath’in ölümünden üç gün öncesine kadar günlük kayıtlarının olduğunu söyleyen hughes, bu kayıtlardan birinin zaman içinde kaybolduğunu, sonuncusunu ise çocuklarının okumasını istemediği için kendisinin imha ettiğini dile getirir.

    günlüklerin içeriğine baktığımızda bir yazı atölyesiyle karşılaşırız: öykü taslakları, şiir imgeleri, yapıtlarında kullanmak istediği mekânların, insanların ayrıntılı betimlemeleri, arkadaşlarına gönderdiği mektupların ilk biçimleri vs. her an, herkes onun için malzeme işlevi görür. bu malzemeyi olduğu gibi kayıt altına aldığı yer ise günlükleridir.

    ilk gençlik yıllarından bu yana günlük tutan bir yazar olarak sylvia plath, günlüklerinde yaşamında gerçekleşen olayları aktardığı, zihinsel sıkıntılarını paylaştığı oldukça kişisel metinler ortaya koyar. günlüğü 1950-56 ve 1956-59 yılları olmak üzere iki döneme ayrılır. ilk döneme öğrencilik yılları, aile yaşantısı, erkek arkadaşları damgasını vururken 1956-59 yıllarını kapsayan ikinci dönemde ise evlilik hayatı, parasal sıkıntılar, şair olma yolunda yapılan çalışmalar vardır. her iki dönemin öne çıkan, değişmeyen özelliği, yazar olma tutkusuyla hareket eden bir edebiyat öğrencisinin, yazı işçisinin yaşadığı ruhsal sıkıntılar ve bu sıkıntılardan kurtulma çabasıdır. 1953 yılındaki intihar teşebbüsünün anlaşılması için günlüğü en önemli kaynaklardan biridir. yaşamına 1963 yılında kendi elleriyle son vermiş bir yazar olarak plath’in hayata tutunamamasının temel nedenleri; babasız büyümenin yarattığı travma, otoriter bir anneye sahip olması, ait olduğu topluma ayak uyduramaması, başarı odaklı yetiştirilmenin sonucunda başarısızlığa tahammül edememesinin sebep olduğu depresyondur. uzun yıllar tedavi görerek ruhundaki yaraları iyileştirmeye çalışır fakat başarılı olamaz. sylvia plath’in günlüklerinden hareketle çelişkiler yaşayan bir yazar olduğunu söyleyebiliriz. çünkü; her fırsatta nefretini beyan ettiği annesi aynı zamanda kendisi tarafından onaylanmayı istediği ilk kişidir. modern dünyada erkeklerin sınırsız özgürlüklerinin kadından esirgenmiş olduğundan şikâyet eder; fakat yaşamı boyunca hayatında erkeklere özel bir yer ayırır. günlüğüne hâkim olan ana duygu öfkedir. yazmak en büyük tutkusu ve varoluşunun simgesidir.
3 entry daha
hesabın var mı? giriş yap