22 entry daha
  • doğuştan kaybedenler kulübü üyelerinin hayatlarını anlatan bir tayfun pirselimoğlu filmi.

    pirselimoğlu, adana-istanbul arasında kamyonculuk yaparak yaşamaya çalışan kimsesiz rıza' nın mecburen kaldığı (arka)istanbul' da yaşa(yama)dıklarını anlatan film(i) boyunca izleyiciyi, şu gündemimizi sarıp sarmalayan ve sanki hep iyi/zengin yaşanıyormuş gibilemelerle dolu günlük hayatı(mızı)n içinden çıkartıp aşağıda, alt tabakada yaşayan ve toplumumuzun büyük bir bölümünü oluşturanların bir nevi siyah türklerin yani komileri, hamalları, şoförleri, işportacıları, kaçakları ve sahipsizleriyle gerçek hayatın nasıl yaşandığının içine sokuyor. aslında birçok tarafıyla bir türkiye(li) günceli çiziyor. o, tüm saldırganlığıyla kıçımıza kadar girmiş olan tüketim toplumunun içinde kendini mutluymuş gibi hisseden ve "alttakinin canı çıksın"ı hayatına şiar edinen gerzeklerin suratına ucuz hayatı(mızı) bir tokat gibi çarpıyor.

    filmin ana teması olarak kullanılan bu hayat(lar)ın abartısız ve sivriliklerden uzak anlatımı; bilgisel/paylaşımsal aurası dar olan ve bu sebepten de yalnız olan karakterlerinin iletişim(sizlik)lerine de aynen yansıyor.
    insanımızın ve belki de tüm gezegendeki alt tabaka insanlığın yaptığı gibi anlatmak istediklerini, hissettiklerini susarak sadece gözleriyle ve beden diliyle dışavurmaya çalışan karakterlerin hikayesinde izleyici haliyle neler olup bittiğini/biteceğini kendinden biliyorsa algılayabiliyor.
    yoksa zaten - ben izlerken bazılarının yaptığı gibi- sinema salonunu terk edip gidiyor!

    bizi bizle vurmaya çalışan pirselimoğlu, doğuştan mağlup olduğundan çaresizleşerek girdiği çıkmazlardan çıkamayan karakterlerinin iyi(lik) ile kötü(lük) arasındaki gitgellerini ve bu gitgellerin sebep ve sonuç ilişkilerini, sürekli iç hesaplaşmalarıyla yaşamak zorunda kalmalarını anlatırken sonuçta kimin iyi kimin kötü olduğuna karar vermek de seyircinin vicdanına kalıyor!

    birçok tarafıyla nereye gittiği tam olarak belli olmayan günümüz yaşantısının içinde, insanımızın o banka reklamlarındaki gibi birbirine yardım eden, paylaşmasını bilen/seven toplumumuza aitmiş gibi gösterilen tüm insani değerleri(mizi)n nasıl yokolup gittiğini, "bir başka hayat(lar) daha var"ı bize gösterdiği için pirselimoğlu' nu takdir etmek gerekiyor.
    yoksa, paylaşımsallıktan uzaklaştıkça şiddete yaklaşan memleketimizde bir vurdulu kırdılı film çekip parsayı toplamasını da bilirdi diye düşünüyorum.

    kısacası, izleyicinin kalbini burkan,kendi iç hesaplaşmalarıyla karşı karşıya bırakan "rıza" beni; "gün gelecek kısa çöp uzundan hakkını alacak"a getirdi. o vakit bu dramları anlatan filmlere ihtiyaç duyulmadığında yani pirselimoğlu da eminim ki kadrajının hakkını verdiğini düşünerek, neredeyse oradan dudağında bir gülümsemeyle gittikçe güzelleşen hayata bakarak, bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine yaşamaya başlayacak olan insanlığa el sallayacaktır!

    ve son olarak;

    --- spoiler ---

    kim iyi ki?
    bu hayat hiç değişmeyecek ki!

    --- spoiler ---
48 entry daha
hesabın var mı? giriş yap