18 entry daha
  • analitik psikolojinin kurucusu carl jung, insanın kendinde kabul etmekte zorlandığı karanlık yönüne “gölge arketipi” der.
    persona görünen yüzdür. gölge ise görünmeyen yüz. gölge diğer bir deyişle insanın yüzleşmek istemediği karanlık tarafıdır. bilince kabul edilmeyen gölge, dışarıya, diğer insanlara yansıtılır, sorun onlardır, kötü olan da onlardır.
    gölge, saklı bir kişiliktir. insanın hayvan yönünü tanımlar gölge. arketiplerin en güçlü ve en tehlikelilerinden biridir. herkeste vardır, bende gölge yok diyen varlığını kabul etmiyordur. özellikle insanın kendi cinsiyetinden olan kişilerle ilişkilerinde ortaya çıkan en iyi ve en kötü yanlarının kaynağıdır. insanın toplumda varolabilmesi için gölgesindeki eğilimleri ehlileştirmesi gerekir. bunun için önce gölgemizi kabul edip, farketmemiz gerekir. bu ehlileştirme gölgenin isteklerini bastırarak onun gücüne karşı çıkabilecek bir persona geliştirmekle gerçekleşir. hayvansı eğilimini bastırmış kişi ‘uygarlaşmış, erdemli’ sayılabilir. kişi bunun bedelini duygusallığını ve kendiyle diyaloğunu köreltmek zorunda kalarak öder. içgüdüsel yeteneklerden yoksunlaşır. gölgesinden yoksun bir yaşam cılız ve ruhsuzdur. gölge ısrarı sever, personanın baskısına direnir. duymuşsunuzdur, bazen o güne kadar düzenli ve biçimsel yönden başarılı bir yaşam sürdüren birisi ansızın işini dağıtıp tekneyle dünya turuna çıkar. ya da eşini, ailesini terk edip farklı bir yaşam biçimine geçer. böyle kararlar bir anda ortaya çıkmaz. gölgenin bu tür istekleri genelde ara sıra ortaya çıkıp reddedildikten sonra güç kazanır ve eyleme dönüşür. ego ve gölge iş birliği yaptığında insan kendisini yaşam dolu ve canlı hisseder. çünkü ego içgüdüsel dürtülerin yolunu kapatmaz, gölgenin varlığını kabul eder, dürtüleri yönlendirir. bilinç dünyasını zenginleştirir.gölgesini reddetmiş insan sönüktür. içgüdüsel dürtülerinden de yoksun kaldığından güç durumlarla karşılaştığında yalnızlığa ve çaresizliğe kolay teslim olur. gölgenin içindeki saldırgan ve yıkıcı ögeler, bilinçli dünyada işler yolunda gittiği sürece bilinçdışında etkisiz bir durumda kalır. ama insan bir bunalım yaşamaktaysa ya da güçlü bir zorlanmayla karşılaşmışsa, gölge bu durumdan yararlanıp egoyu egemenliğine almaya çalışabilir. çünkü o aslında hiçbir zaman teslim olmaz ve pusuda bekler.
    gölge, kişinin karanlık dehlizdeki görünmeyen yüzüdür.bekler.bekler. zamanı geldiğinde o dehlizden çıkar ve gerçek yüzünü gösterir.menfaati bittiğinde ve menfaatlerin bittiğine emin olduğunda su yüzüne çıkar. elde ettiği iyilikler sona erdiğinde gölge, karanlık dehlizden uyanır ve dışarı çıkar.maskenin arkasından tek tek karaktersizlikler ortaya çıkar. nankörlük.vefasızlık. ahde vefasızlık.hayırsızlık.iftira.hainlik.
    gölgenin ipini koparırmışçasına özgürleşmesinin yaşattığı bayram genellikle kısa sürer, ardında bazı bedeller ödeterek. bazı durumlarda yaşam sürecinin yönünü değiştirecek kadar.

    persona, oyuncuların çeşitli rolleri canlandırırken taktığı maske anlamına gelir. jung, bu kelimeyi, insanın kendisi olmayan bir karakteri yaşaması anlamında kullanmıştır. başka deyişle, toplumun onayını almak için, insanın dış dünyaya karşı takıntığı maskedir. böyle bir maske insanın yaşamını sürdürmesi için zorunludur çünkü toplum bunu talep eder. hoşlanmadığımız kişilerle birlikteyken bu duygumuzu belli etmememizi, insanlarla iyi geçinmemizi sağlar. kişiler çalışma hayatında bunu daha çok kullanırlar ve evlerine gittiklerinde bu maskeyi çıkartırlar. bir insanın birden fazla maskesi olabilir. anne maskesi, iş arkadaşı maskesi, eş/sevgili maskesi, ebeveyn maskesi, arkadaş maskesi, kardeş maskesi… bunlar normaldir. belki çalışmayı hiç istemeyen birisiniz fakat çalışmak durumundasınız. bir işe girdiğinizde ofisin ortasında ‘’lanet olsuuuunnn ben buraya gelmeyi istemiyorum. evimde çocuklarımla vakit geçirmek istiyorummm.’’ diye bağırabiliyor musunuz? hayır cevabını duyar gibiyim, işte bu personadır ve kişinin hayatını idame ettirebilmesi için gereklidir. personanın kişiye sağladığı yararların yanında zararları da olabilir. bir kişi oynadığı role kendini çok kaptırır ve egosu bu durumla özdeşleşirse, kişiliğin diğer bir bölümü kenara itilir. böyle bir durumda insan kendisine yabancılaşır. aşırı gelişmiş personasıyla kişiliğin az gelişmiş bölümleri arasında çatışmadan ötürü sürekli gerilim yaşar. bu özdeşleşmeye şişme (inflation) denir. insanın aşağılık duyguları, yalnızlık ve çevresine yabancılaşma duyguları yaşamasına sebep olur. jung yaptığı çalışmalarla toplumda sivrilmiş insanların nasıl boşluğa ve anlamsızlığa düşebildiklerini anlama imkanı bulmuş.
    bu insanlar bir süre sonra (çoğunlukla terapi desteği ile) şimdiye kadar kendilerini kandırmış olduklarını ve gerçekten ilgilenmedikleri şeylerle ilgilenir göründüklerini fark ederler. kısaca persona, çevremizdekilerin bizi görüp tanıdıkları yanımızdır. çevredeki insanların “çok beyefendi”, “çok hanımefendi”, “çok saygılı”, “çok terbiyeli” , “çok uyumlu”, “herkesle iyi geçinen” vs tanımlamaları aslında gerçek kişiliğe değil, persona’ya atıfta bulunur. yani maskeye bakarak söylediğimiz sözlerdir bunlar.
14 entry daha
hesabın var mı? giriş yap