• (bkz: golge)**
  • jung`un arketipleri içinde yer alan arketiptir. kişinin içindeki karanlık ve uzlaşmaz tarafları temsil eder. kişi,içinde sakladığı bu karanlıkla çoğu zaman çatışma halindedir. birçok yerde hayvan motifleriyle ifadeye dökülür.
  • ahmet hamdi tanpınar 'ın evin sahibi hikayesindeki "yılan" motifi, gölge arketipi ni anlamak ve üstüne düşünmek için iyi bir örnektir.
  • "huzur"da, mümtaz'ın bitevî karşısına çıkartılan, ve 'yılan' motifiyle belirtilen arketiptir.

    bu arketip, sadece "huzur"da değil, "abdullah efendinin rüyaları"nda da sıkça görülür. bunun nedeni, sadece kurgu olarak hikayeye monte edilmiş bir durumdan ziyade, tanpınar'ın kendi yaşamıyla olan ilişkisidir. tanpınar, roman ve hikayelerinde, kendi hayatından yola çıkarak ilerler; eserleri onun bilinçaltının yüzeye çıkan yansımalarıdır.

    konuya dönecek olursak, huzur'daki yılan motifi, mümtaz'ın bastırmak istediği ama başarılı olamadığı karanlık ve şeytanî bilinçaltı kalıntılarının ortaya çıkarılması olup, roman boyunca canlı kılınmak istenen çatışmanın korku ve endişe tarafını temsil etmektedir. motif, kimi yerlerde doğrudan adı verilerek, kimi yerlerde de onun özelliklerine çağrışım yapılarak belirtilir. örnek olarak:

    "yol , güneşin altında harap evleri, açık kapıları, dışarıya sarkmış cumbaları , çamaşır serili balkonlarıyla harap ve bitmeyecek korkusunu verecek kadar uzun, bembeyaz, aydınlıkta adeta derisi soyulmuş gibi uzanıyordu."

    "yol, güneşin altında, onun tarafından hâlâ derisi yüzülerek uzuyordu."

    "(...) bu güneş altında, parlak bir yılan sırtı gibi , bir ucu dikilen sokağa, güneşin yer yer bir cüzam gibi duvarlara, evlere katılmak."
  • carl gustav jung tarafından ortaya konulan, insana evrimin en başından kalmış bir mirastır. insan doğasının hayvansal yönü olan bu arketip her insanda mevcuttur. uygarlaşma toplumlarda insanlar tarafından bastırılmaya çalışılsa da insanın canlılığının, doğallığının, yaratıcılığının da kaynağıdır aynı zamanda. aslında insan bu tarafını bastırdıkça tektip bir makineleşme sürecine girmektedir. oysa ne kadar bastırılmış olsa da en zor anlarda ani kararlar verilirken yine gücü eline alandır gölge.
    varlığı bir dert, yokluğu yara!
  • “kişi aydınlık figürleri hayal ederek aydınlanmaz ama karanlığı bilinçli yaparak aydınlanabilir.”
    carl gustav jung

    'gölgeyi ' jung' ın nietzsche’ den ödünç aldığı bir kavram olarak nitelendirmek çok yanlış sayılmaz. burada anlaşılması gereken en önemli nokta jung' ın gölge arketipine bakış açısıdır. jung, insanın dünyaya nesnel varlığını kendisinin kazandırdığını düşünür, insan bunu yaparken önce tamamen kendini tanımalı iyi, kötü, zayıf, güçlü, (gölgeli) vs tüm yanlarının farkına varmalıdır, çünkü ona göre kişi kendi eksikliklerini tamamlamadan, çatışmalarını çözümlemeden, zedelenmişliklerinin ızdırabını dindiremez.
  • (bkz: ehrimen)
    (bkz: erlik)
    (bkz: şeytan)
    (bkz: yin)
    (bkz: eris)
  • carl gustav jung'ın arketiplerinden birisidir. temel içgüdülerimizi içerir. insanın karanlık, hayvansı tarafıdır. bireyin bu kısmını bastırması gereklidir. ego ve gölge işbirliği yaparsa daha canlı, yapmazsa daha sönük karakter oluşur.
    gölge arketipimizi anlamak aslında kolaydır. başkalarında hoşumuza gitmeyen özellikler gölgemizde yer alır. örneğin dedikodu yapan insanlardan hoşlanmamak gibi. bilinçdışı ögeler gibi diğer insanlara yansıtılabilir. freud'un yansıtma mekanizmasına benzer. personanin aksine toplumsal standarlara ve ideal kisilige uymayan bir arketiptir.
  • bizim karanlık yüzümüzdür ve sosyal yönden kabul edilemez temel içgüdülerimizi ve düşüncelerimizi temsil eder.

    güçlü bir duygunun etkisinde kaldıktan sonra "kendimde değildim." tarzında bir savunmaya geçilir. olan şey aslında denetimsiz ve hayvani yanımızın, yani gölge arketipimizin ortaya çıkmasıdır. kökenini evrimden alır

    freud'un id kavramıyla kıyaslandığı olur. şu kesin ki freud'un id kavramı gibi jung'un da gölge kavramı canlılığın ve yaratıcılığın kaynağıdır.p
  • persona ile kol kola girip egoyu bütünleyen, kişiliğin karanlıkta kalan tarafı.
    karanlıkta kalmak kötücül çağrışımlar yapar ancak hep öyle olmak zorunda değil. kişiliğin oluşması safhasında adapte olmaya çalıştığımız dünya ruhsal ve/veya fiziksel olarak bizi zorlamışsa, savunma mekanizmalarımız aslında çok yumoş, tontik, minnoş* olan yanlarımızı da baskılayabilir. sert ya da çoğunluğa ters gelen davranışlarına rağmen “özünde iyi” addedilen insanlar misal...

    gölgeyi id ile tanımlamak pek doğru değil. çünkü id daha hayvani ve ortak olan dürtülerden muhtevi bir bilinç-altı iken, gölge, kişiliğin daha bireysel, daha insani, daha bilinç ile ilintili bir parçası. o kadar ki, gölge özelliklerimiz bazen bilinç seviyesinde bile görülebilir.*
    ayrıca gölgenin bir kısmı bilinçdışında bulunabilse de, bilinçdışının tamamı gölge değildir. çok daha fazlasıdır. gölgenin tamamına bilinçdışı demek, bir ağacın gölgesinde ormanın tamamını gördüğünü zannetmek gibidir yani. işte bunlar hep kavram kargaşası.
hesabın var mı? giriş yap