42 entry daha
  • ben istedim ki yeni evime yerleşme aşamasında çocuklarıma bakan anama atama destek olayım. onları iki erkek çocukla çaresizlikler içerisinde bırakmayayım.

    çünkü emin gibi bi şeyim. kronik depresyonundan dolayı hiçbir çocuğunu gönüllü doğurmamış ve küçüklüğümüzde bizden köşe bucak kaçan anam, evlatlarımın okula gitmesini müteakip yataklara düşüp bana yüksek sesle lanetler okuyor.

    evime yarım yamalak yerleşip döndüm. daha açmadığım kutular var ancak yönetime darbe yapıp çocuklarımın hakimiyetini almam lazım. anneme iki ay daha ihtiyacım var. enerjisini erkenden tüketip bebeklerimi sokağa atması, ardından yine depresyona girmesi arzu ettiğimiz bir şey değil.

    ilk vuruş beni karşılayan babamdan geldi: "e, sen şimdi niye geldin, işin mi var burada?"

    eve girer girmez annemdeki yılgınlık, bıkkınlık ve bezmişliği görmek için uzun uzun gözlerine baktım. her şey normal gibiydi. gelir gelmez bi şey yansıtmak istemedi diye düşündüm. zaten yorgunum.

    ilk gün her şey kontrol altındaydı. kokuşmuş diktatörlükten yılmış bi halka ilaç gibi gelen seçilmiş lider edasıyla yeni yaptırımlar yaptım hemen.
    tablet süresi azaltıldı. tv açıkken resim yapmak yasaklandı. yatış saati öne alındı.

    diş fırçalama faslından sonra küçük oğlumun "annecim seni çok özlemiştik ama evimize ne zaman döneceksin?" diye sormasını önemsemedim. küçük çocuk işte, nereden bilsin! çekirdek aile, geniş aile kavramından bihaber diye teselli buldum.

    ertesi gün, büyük oğlumun yönetime karşı ayaklanması sırasındaki isyanı hala kulaklarımda: "sen yokken her şey daha iyiydi. sen cumhurbaşkanı gibi kızıyorsun her şeye. ananem bize geceleri kitap bile okuyor. daha sevgi dolu."

    kitap mı okuyormuş? her gece hem de?

    diğer akşam gözlemlemeye karar verdim. invizibıl hend gibi biraz bakalım, neymiş iyi olan. belki müdahale etmemem gerekiyordur diye düşündüm.

    iki nesil arasındaki müthiş uyum gözlerimi yaşarttı. annem adeta kendini adamış. çocuklar resim yaparken, tüm akşam masanın kenarındaki pufta oturup onları seyrediyor. ne çizdiklerini soruyor. çocuklar arasında bir gerginlik olduğunda hemen yeni bir oyun çıkarıp ortamı sakinleştiriyor. susadıklarını ağız şapırtılarından hissedip kalkıp getiriyor. şu kadın*o çocuklara en son ne zaman su verdiğini hatırlamaz.

    babamı anlatmaya gerek yok. çocukların bana ait olduğunu ve tasarruf hakkının sadece ama sadece bende olduğunu büyük kavgaların sonunda bu yaz öğrendi. saat 10'da dur yere tutkal isteyen bir çocuğa neden diye sormadan nöbetçi kırtasiye arayan bi dedeyi anlamaya çalışmak manasız.

    "oh" dedim "anne ya siz iyisiniz sanırım böyle."

    -iyiyiz iyiyiz, sen de bu kadar sık gelme istersen, işine gücüne bak. sen gelince düzenleri değişiyor çocukların.

    ortadaki huzur bozan kişi olduğumu anlamam 3 gün sürse de nihayetinde uyandım. enayi gibi buna alınganlık gösterecek, hırs yapıp çocuklarımı tekrar kazanmaya çalışacak halim yoktu. bundan gayri çocuklarıma, annemin menopoza 2 kala doğurduğu tekne kazıntısı kardeşlerim gibi bakmanın en hayırlı yaklaşım olacağı kesindi.

    şimdi bir elimde telefon, diğer elimde kumanda ara tatilde eve dönen ergen üniversiteli abla gibi somurtuk somurtuk köşe koltuğunun ayak uzatmalı bölümünde oturuyorum. eğer aşırı lazımsam çocukların ödevlerine çok azcık yardım ediyorum.

    bu ilerici ve vizyonist duruşum annemlerin espri malzemesi oldu. babam sabah evden çıkarken "çocuklarını okula götüreyim de şey olmasın" dedi.

    annem de çamaşları yıkamış, elinde sepetle yanıma geldi, çamaşır katlayacak.
    -çocuklarının çamaşırları yıkandı, katlayayım baari.
    +aynen yaa
    -poğaçayla süt koydum beslenmesine.
    +...
    -babası alacak mıymış bu hafta?
    +bilmem, bi sormak lazım. benim haberim yok.
    -şu katladıklarımdan bi çanta ayarlayalım da gönderelim.
    +aman boşver ya, iki külot bikaç tane de çorap koy, yeter!
    -ben mi yapıcaam?
    +ben mi yapıcaam!!?!1
4 entry daha
hesabın var mı? giriş yap