787 entry daha
  • yukarıda bir yazar çok güzel bir örnek vermiş:

    (bkz: 1899)

    dizi, kerboros isimli transatlantiğin londra-new york seferindeki gizemli olayları anlatmaktadır. gemi güzel bir metafordur. kapalı bir mekandır ve kendi içerisinde mikro kozmoz yaratır.

    gemide 1700 civarı yolcu bulunmaktadır. bunların %10'unu eşcinsel kabul edersek 170 eşcinsel yolcunun bulunması gerekir. dizideki gey karakter sayısı ise 3'tür.

    danimarkalı krester,
    ispanyol angel
    portekizli ramiro

    gemideki 3 gey yolcu sizin için bir şey ifade etmiyor, ama woke veya sjw diye gömdüğünüz tayfa için var. neden?

    19. yy'a kadar batıda eşcinsel ilişki suçtu ve cezası idamdı. tıpkı ışıd'ın eşcinselleri damdan atması gibi. bu idamların en kitlesel olanı hollanda'da oldu: utrecht sodomi davaları. salem cadı mahkemelerine denktir.

    18.yy'da bir katedralin kubbesi çöker, hayvanlar salgın hastalıkta telef olur, ülkede sel felaketi vardır, hollanda'nın meşhur bentleri çöker ve bu ise yeni su baskınlarına neden olur. bunun üzerine eşcinseller günah keçisi ilan edilir ve hollandalılar eşcinsel avına çıkar.

    utrecht sodomi davaları

    18.yy kapanırken fransız devrimi oluyor. fransız devrimi ile kabul edilen 1791 tarihli fransız cesza kanunu ile eşcinsel ilişki suç olmaktan çıkarılıyor. aslında eşcinsellerle ilgili özel bir durum yoktur. zina da suç olmaktan çıkartılıyor. yeni ceza kanunu'nun parlamentodaki tanımı şu şekilde yapılmıştır:

    -mitolojik öykülere dayalı fiktif suçlar yerine kamuya karşı işlenen gerçek suçları cezalandıran kanun.

    napolyon savaşlarından sonra ise dünya iki kutba ayrılır: fransız ekolünden gelenler ve gelmeyenler. hollanda fransız ekolündendir. bu yüzden eşcinsel hakları dendiğinde aklınıza ilk hollanda geliyor.

    kavalalılarla başlayan mısır modernleşmesi ve ardından osmanlı modernleşmesi fransız ekolü üzerinden yürümüştür. nitekim tanzimat döneminde kabul edilen ceza kanunu'nda eşcinsellik bir suç olarak tanımlanmamıştır.

    osmanlı ceza kanunu, tek seferde yazılmamış, paketler halinde kabul edilmiştir. ilk paket memurlarla ilgilidir. çünkü toplumsal yozlaşmaya eşcinseller değil, yolsuzluğa batmış memurlar neden olur.

    ananı siken kadıysa, kimi kime şikayet edeceksin!

    fransız parlamentosunda ne denmişti: kamuya karşı işlenen gerçek suç

    ingiltere ve almanya gibi ülkelerinde, eşcinselliğin suç olmaktan çıkarılması ise 1968 sonrasına ve cinsel devrim yıllarına denk gelir. nitekim almanya'da nazi toplama kampları boşaltıldığında, eşcinseller serbest bırakılmadı, cezaevlerine gönderildi.

    19.yy sırasında, fransız ekolünden gelmeyen ülkelerde idam cezaları kademeli olarak hapis cezasına çevrilir. en meşhur dava, oscar wilde davasıdır. ağırlaştırılmış kürek cezasına çarptırılır. hapisten çıktıktan sonra fransa'da sürgünde yaşar ve orada sefalet içinde ölür.

    batı ülkelerinin arasında, eşcinsel hakları konusunda dengesizliğin olması, eşcinselliğin yasak olduğu ülkelerden, fransız ekolünden gelen ülkelere doğru bir göçün olmasına neden oldu. hatta inanmayacaksınız ama mısır ve osmanlı da bu göçten nasibini alan ülkelerdi.

    mr lyle

    penny dreadfull dizisinin flamboyant karakteri mr lyle, eşcinsel olduğunun deşifre olması üzerine apar topar mısır'a kaçar. mısır'a göç etme kararını şöyle açıklar:

    - kendi şahsıma münhasır varoluşumun mısır'da hoşgörü ile karşılandığını duydum.

    bu adamlar, kaşlı gözlü döşü kıllı hamam tellaklarının altına yatmak için osmanlı'ya gelmiyordu. kendi ülkesinde eşcinsellik yasak olduğu için kaçıyordu.

    19.yy sonunda danimarka ve portekiz'de eşcinsel ilişki hala suçtu!

    zaten dizinin başında da bunu açık eder:

    amerika'ya göçün motivasyonu

    ***

    şimdi burada şöyle bir açmaz var. 19.yy gey mülteciler ile ilgili bir film yapılsa izlemeyeceksiniz. sundance film festivalinde gösterilecek sonra arşive kalkacak. 19.yy'da geçen başka bir dizinin içerisine yedirilince de bu sefer, tarihi bağlam yeterince ayrıntılı işlenmemiş oluyor. bağlamı bilmeyenler için, sanki zorla gey karakter eklenmiş gibi oluyor.

    aslında mevzu şu:
    eşcinseller tarih boyunca hep vardı. ancak öyküleri anlatılmıyordu. mesela, 20.yy başında hollywood sansür yasalarından dolayı eşcinselliğin temsili yasaktı. bu yüzden ben-hur filminde ben-hur ve sevgilisinin öpüşme sahnesi şarap içme sahnesi olarak değiştirilmiştir. charles heston muhafazakar bir adamdır ve ona bu sahnenin aslında bir öpüşme sahnesi olduğu söylenmemiştir. ancak rol arkadaşına sahnenin anlamı anlatılmıştır. bu yüzden rol arkadaşı aşk dolu bakarken, heston öküz gibi bakmaktadır.

    ben hur öpüşme sahnesi

    ayrıntılı izleme için:

    (bkz: the celluloid closet)

    edit:

    "ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacak, bunların içinden bir fırkası ehl-i necat olacaktır."

    bu hadise inanan, 1.7 milyar müslüman yaşıyor bu dünyada.

    suriye'de her şey futbol maçı ile patlak verdi. müslümanlar birbirlerinin ciğeri söktü ve çiğ çiğ yedi. suriye aile bakanlığına göre, 28 milyon olan suriye'nin nüfusu 21 milyona indi. nüfusun %25'i mülteci durumuna düştü. suriye iç savaşında hayatını kaybedenlere ait veriler aşağıdaki gibidir.

    suriye iç savaşı ölüm rakamları

    popülasyonu sadece kelle sayısı olarak da görmemek lazım. misal suriye savaşında en ağır darbeyi alan kentlerden biri halep oldu. halep taş işçiliği ile ünlü bir şehirdir. o taş ustaları ya öldüler ya da mülteci durumuna düştüler.

    popülasyon diye sayıklayan arkadaşlar,

    bu saydıklarım, vietnam gibi dünyanın öte ucunda olmadı. hemen yanı başımızda, komşumuzda oldu.

    bakar kör müsünüz hayal aleminde mi yaşıyorsunuz anlamadım ki?
49 entry daha
hesabın var mı? giriş yap