16 entry daha
  • saçlarım yoktu...
    taktığım bandanayı yatarken bile çıkarmıyordum başımdan…
    saçlarım konusundaki gelişmeleri takip etmek içimden gelmiyordu bir türlü.
    fazla ayna yoktu bekar evimde. olan aynaların önünden geçerken de pek oralı değildim.
    neyseki çok süslü biri de değildim . daha zor olabilirdi belki aynalardan ayrılmak.

    küçük yürüyüşlerime çıktığım bir akşamüstü,cadde üzerinde arada soluklanmak için uğradığım çiçekçiye yine uğradım. dükkanın hemen önünde tabureler üzerine oturmuş yaşlı adamlar olurdu çoğu zaman ve onlarla sohbet etmek hoşuma giderdi. tuhaf bir üzüntüye kapıldıklarını hissederdim bana bakışlarından.
    bazen genelde dükkanın içerisinde duran ve pek konuşkan olmayan çırağın yanına girerdim. bir şekilde çiçeklerle iyi anlaşıyordu. hastalanmış çiçeklerini ona getirip iyileştiğinde tekrar alıp evine götüren bir akadaşım vardı. eskiden çalıştığım zamanlarda,bazı öğle aralarında yine buraya gelir bu sessiz çırağın satılması için kapının önüne koyduğu küçük çiçek buketlerini yapmasına yardım ederdik.

    hayran hayran baktığımı görünce tavana sarkaçlı askısıyla asılmış bir çiçekten kesip iki dal verdi bana. saksıdan coşkun dallarla aşağı sarkıyordu çiçek. en uçlarında da yine aşağıya bakan kırmızı çiçekleri vardı.
    uzun güzel saçları olan bir kızın omuzlarından dökülen saçlarına benzettim onu.
    ben elime tutuşturduğu cılız iki yeşil dala bakarken “bir saksıya dik bu çelikleri mutlaka tutacaktır” dedi.

    ziyarete gelenlerin ne zaman getirdiğini, ne zaman solup gittiğini bilmediğim bir çiçeğin balkonda atılıp kalmış saksısını çıkıp aldım. beklemekten taşlaşmış toprağı önce su döküp yumuşattıktan sonra çelikleri içine gömüp beklemeye başladım.
    geçen aylar içerisinde saçlarım yeniden çıkmaya başlamıştı ama bu iki cılız dal ne soluyor ne de yeni dallar veriyordu.
    getirdiğim günkü kadar parlak olan yaprakları hiç değişmemişti.

    kemoterapi sonrası kıvırcık çıkan saçlarımla şekil vermek için mücadele etmem gerekiyordu artık. ne kadar da çoktular. ..
    eski dümdüz saçlarımı arıyordu gözlerim. ayrıca bu kıvırcık saçlarla kendime de benzemiyordum. evin içinde her sıkıntının kaynağı olma sorumluluğunu verdiğim saçlarıma kızgın dolanırken ,gözüme saksı takıldı yine.
    görünmeyen neler oluyor içinde diye hırsla devirip baktım. saçaklanmış kökler dökülen toprağın arasından bembeyaz saçlar gibi sarktılar.
    sinirim yatıştırdıktan sonra itina ile yeniden saksıya yerleştirdim onları.
    kökleri saksıyı doldurmadan yeni dal ve yaprak vermeyeceğini tüm bunları anlattığımda çiçekçinin çırağı söyledi.
    sonrasında dallarından çelik aldığımız çiçek kadar kocaman oldu. yıllarca benimle yaşadı.
    adana'ya taşındığımız da sanırım iklim değişikliğinden olsa gerek kurudu gitti.
    geçen yapı marketlerden birinde satılıyordu aynısından.
    benimki kuruduktan sonra başka bir yerde hiç rastlamamıştım. hemen satın aldım ve eve getirdim. üzerinde kırmızı çiçekleriyle uzun dallarını kırmadan eve getirmeye çalışırken tüm bunları hatırladım yeniden. o günlerden bu yana evlenmiş hayatımı değiştirmiş ,bir tümör daha edinip yeni tedaviler görüp farklı deneyimler yaşamıştım. bu zaman içerisinde nasıl da unutmuştum onu!
    unutmak da hatırlamak da insanoğluna verilmiş armağanlar belki de.
    sağlık kontrollerimin başlayacağı bu stresli günlerde onu bulmak iyi geldi bana.
    kanseri yenmek diye bir şey olmadığını biliyorum.
    ama elimizde olan şeyler için çabalayabiliriz.

    eve gelince çiçekten iki dal kesip başka bir saksıya diktim. bu yeni çiçek kadar büyüdüğünü görebilmeyi umuyorum sadece…
14 entry daha
hesabın var mı? giriş yap