1 entry daha
  • büyük besteci gustav mahler'in tamamladığı son eserdir. numarası konulmamış bir senfoni olarak, her zamanki gibi büyük kadrolu orkestranın alto ve tenor solo gerektirir. ancak, orkestranın kullanımı artık uç noktada soyut ve ustalıklıdır. mahler, orkestranın tını renkleriyle oynamaktadır, insan sesi ise havada süzülen sözlerle dinleyenin yüreğine dokunmaktadır. eserin adı türkçeye "toprağın şarkısı" diye çevrilir. buradan da anlaşılacağı gibi, mahler, toprağa kavuşmak istemektedir artık.

    1. bölüm: yeryüzünün içki şarkısı: müzik tarihinde yazılmış en acıklı içki şarkısı budur. hani insanın hayatında öyle bir dönem gelir ki, herşey berbattır, iğrençtir ve daha kötüsü olamaz, böyle bir durumda içip sarhoş olmak ister, işte mahler'in şu an durumu aynen böyledir. "hayat karanlıktır, ölüm karanlıktır" sözlerinin takıntılı bir şekilde duyulduğu bölüm, umutsuzluğun son haddindedir.

    2. bölüm: sonbaharda bir yalnız: eserin en melankolik bölümü budur. bir ormanda, kurumuş yaprakların üzerinde ağır ağır, düşüncelere dalmış nereye gideceğimizi bilmeden tek başımıza yürüdüğümüzü hissettirir bize. bir göl görmekteyiz sanki, üzerini sis kaplamış, tüm renkler soluk...

    3. bölüm: gençlik üzerine: muhtemelen şu an dünya üzerinde gençlik kimse tarafından böyle saf ve güzel yaşanmamaktadır! yaşlılığın henüz bizi rahatsız etmediği, yaşamdan alınabilecek tüm tatları içimize sindirmenin verdiği mutluluk ve hafiflik vardır bu bölümde.

    4. bölüm: güzellik üzerine: çiçekçi bir kızın saf mutluluğunu ve sahip olduğu güzelliği iyimser ve hayat dolu bir enerjiyle yansıtan bu müzik, pastoral bir havadadır, ilk bölümlerin karamsarlığını üzerimizden (geçici bir süre için) alır.

    5. bölüm: baharda bir sarhoş: eserin scherzo niteliğini taşıyan bölümü budur. bu sefer mutluluktan sarhoşuz! hayatta kötü bir şeyler varsa bile kimin umurundadır ki? hayata bir defa geliyoruz, bunu da acı çekerek mi yaşamak gerekir?!? elbette hayır! orkestranın havai fişek parıldamalarını andıran eşliği üstüne tenor solonun mutluluk dolu bir coşkuyla söylediği sözler, yüzümüzde bir gülümsemeye neden olur.

    6. bölüm: veda: eserin kalbi bu bölümdedir. veda teması, insanlık tarihinde hiç kimse tarafından böyle işlenmemiştir. artık dünyaya verilebilir hiç bir şeyin, yaşanacak hiç bir duygunun kalmadığı, herşeyin gerçekten de bittiği an... alto solonun monologları, arada orkestranın tamamlayıcı unsur olarak duyurdukları bir cenaze müziği; eserin en uzun süreli bölümü olarak geçen 29 dakika içerisinde, dinleyeni kendi benliğinden koparır. alto solonun söylediği son sözler "ewig..." (sonsuza kadar) havada eriyip giderken, tüm acıların sonsuza kadar bittiğini deneyimleriz... mahler, bu bölüm hakkında şu sözleri söylemiştir yakın dostu ve ünlü şef bruno walter'e: "ya insanlar bu müziği dinledikten sonra intihar etmeye karar verirlerse?"...

    bu eserin kanımca en iyi kaydı ise otto klemperer'e aittir. eserin ilk seslendirilişini yöneten ve kayıtlarını yapan bruno walter'in yorumuna da büyük saygım olmasına rağmen klemperer, dinlerken beni benlikten koparıyor...

    (not: "veda" başlıklı son bölümü bir haftadır takıntılı bir şekilde dinlemekteyim, eğer ki depresif bir döneme girerseniz, bu müziği dinlemeye karar vermeden önce, yeteri kadar güçlü müsünüz değil misiniz, onun ayırdına kesinlikle varın, çünkü ciddi anlamda bırakacağı etki konusunda uyarı yukarıda yer almaktadır.)
1 entry daha
hesabın var mı? giriş yap