26 entry daha
  • bugün neredeyse ana akım diyebileceğimiz sosyal bilim paradigmalarının pek sevdiği kelimedir rıza- ya da 'consent'. her fırsatta insan hakları söyleminin demodeliğinden dem vurup, önemli olanın kişinin rızası olduğunu söyler dururlar.

    örneğin son yıllarda avrupa'da müslüman göçmenler arasında zorla evlendirme meselesi bir sorun olarak ortaya konulduğunda, bu paradigmanın takipçisi sosyal bilimciler hemen zorla evlendirme ile görücü usulü evlilik arasında bir ayrım yapma telaşına düştüler. burada da temel kriter kişinin seçme özgürlüğü idi. görücü usulü evlenmede tarafların rızalarının alınmış olduğu varsayıldığından bunun kesinlikle bir zorla evlendirme sayılmayacağını söylediler. burada görücü usulü evlendirilen kadının ya da erkeğin evet demiş olması rızanın alındığının göstergesi sayldı. ama özellikle de kadının bu evliliği kabul etmeme şansı, hatta böyle bir ihtimale dair fikri olup olmadığı ile pek ilgilenilmedi. gerek ideolojik, gerek toplumsal gerekse ekonomik şartlardan ötürü görücü usulünün kabul edilmiş olabileceği de düşünülmedi.

    şimdi bu noktada insanların seçme özgürlüğünü kullanıyor olup olmadıklarına dair yargı, bu yargıyı belirleyecek kriterler tartışma konusudur. kişi rızasını özgürce dile getirdiğini düşünüyor veya iddia ediyorsa bu seçime dair geliştirilen değer yargılarının seçimi yapana dışsal olduğu için gayrimeşru vs. olduğu düşünülür. kişinin dile getirdiği seçim kriteri içeriğinden bağımsız bir biçimde daha değerli görülebilir. örneğin bu perspektiften "ben bilmem beyim bilir" ya da "din alimlerinden iyi mi bileceğim" ifadeleri özgür bireyin seçimleri olarak da yorumlanabilir. bira içtiği için kırbaç cezasına çarptırılan malezyalı kadının rızası da bu açıdan saygıyla karşılanmalıdır ki eminim bazıları bunu sorgulamanın bile gereksiz olduğunu düşünür. (bkz: kırbaç cezasına rıza gösteren malezyalı kadın)
44 entry daha
hesabın var mı? giriş yap