148 entry daha
  • sinema tarihinin en iyi filmlerinden birisi demek hiç de abartı olmaz. marlon brando'nun (don vito corleone) oyunculuğu karşısında insan kendinden geçiyor, bu denli gerçekçi mi oynar insan, yaşam bir sanatçının ruhuna, başka bir yabancının ruhu olarak nasıl akar böylesine, şaşırıyorum, bir kez daha şaşırıyorum ve marlon brando'nun o eşsiz varoluşuna en derin saygılarımı gönderiyorum. bütün bunlara coppola'nın muhteşem yönetmenliği ve daha genç yaşlarındaki al pacino katılınca insanın içi de titriyor dışı da. tüylerin diken diken olması, birçok kez yaşandığında insanda kalıcı izler bırakan bir sanat yapıtı karşısında olduğunuzu anlıyorsunuz. düşünüyorum da karşımızda avrupa sinemasının entelektüel ve varoluşsal sorunlarıyla en derinlerde ve kaotik ortamlarda, büyük sorunlarda ve kavramlarda yüzleşen yönetmenleri var, bergman ya da tarkovski olsun, antonioni olsun, fellini ya da passolini olsun, onların oluşturduğu devasa bir gelenek var ve gerçekten büyün saygı uyandıran, her daim insan ruhunu geliştiren ve açan perspektifler sunuyor. fakat bir de coppola gibi olanlar var, yaşamın yalın ve saf olaysallığını öylece kameraya geçenler ve buna bildik mücadelelerin saflığını ve gerçekliğini tam bir birlik içerisinde -dekorundan, giyim tarzına, şarkılarından, bakışına kadar- sunanlar var. oyuncularla yönetmenin aynı organik gövdenin parçası olduğu o müthiş birliktelikler, yaşamla birliktelikler. insan bu iki büyük farklılık, iki büyük sinema yolu karşısında, bu sinemalar çağında varolduğu için yalnızca şükran duyabilir...
1052 entry daha
hesabın var mı? giriş yap