23 entry daha
  • her şarkısına bir şiir adadığım albüm. (post-amnesiac disorder)
    adnan yıldız 10/10/2001

    aşagidaki sözler, radiohead’in "amnesiac" albümünün hatırlattırdıkları, unutturdukları ve dürttüklerinden özenle seçilmiştir. amnesiac’la birlikte alındığında etkilidir. ancak, (yaşamın) yan etkilerinden korkmayanlar için, işe yarayabilir.

    1.packt like sardines in a crushd tin box...

    hız. her şeyi bir anda söylemek ister gibi. kurtulmak ister gibi kendi-liğinden. bir yandan da temkinli. müktedir. dolambaçlı...
    sabah uyanır gibi. dişini fırçalar gibi, otobüse koşar gibi... evden niye çıktığını unutur sonra. eve, işe, sinemaya, ona, buna, yatağa... esne, uyanmadan önce tadını çıkar...

    yüzünü unuttuğun biri o. çok sevdiğini hatırlıyorsun. müzik olmuş bak, şiir olmuş, şarkı olmuş.

    2.pyramid song

    nedense piyanoyla başlıyor. iyi ki... seni unutmak isteyen biri oluyor şarkıdaki ses, kırdığın birinin mutsuzluğunu kulağına fısıldıyor. seni suçladığından değil tuşlara inen sert notalar. seni de biliyor, anlıyor, görüyor ama. hep bir “ama” oluyor sonuna kadar. melekler dolaşıyor içinde.

    annen geliyor, elinde sigarası. yavaş yavaş yürüyen, hızlı konuşan herkese adanıyor şarkı... en iyisi. yaptıkları en iyi şarkı şimdiye kadar... thom york, “ben sadece kopyaladım...” diyor... piramidin içine doğru, piyano ve yalnız sese aşklar, yaylılar, ıslak tınılar katılıyor... tepeye doğru, tek bir noktaya doğru... işık oluyor sonunda her şey, ses susuyor...

    canım kahve istiyor.

    3.pulk pull revolving doors

    metro(da). soluk alamıyorsun. bir yabancı. otomatik kapılar. rüzgar esiyor soğuk soğuk. teknolojik rüzgarlar, gri bir yalnızlık duygusu. camda yüzünün yansıması.

    transformasyon. şarkının bütününde bu var. büyüler iniyor yere tane tane. kar. kıpkırmızı(,) kar taneleri...

    başka şehir, başka gezegen, başka bir metroda(.) adamın biri geçiyor şarkının içinden, “pardon!” diyerek... ne kadar mutsuz olduğunu bilmiyor...
    sen?

    4. you and whose army

    eve çağıran bir ses, çocuk olduğun yılları... yer yer yavaşladığını hissettiriyor ki, anla onun yavaş olduğunu. sev onu istiyor. dokun. kızıyor. bağırıyor. anlamıyorsun... en azından o, öyle düşünüyor...
    dolapta duruyor günlerce. biri beni yıkasın, soysun, ısırsın istiyor... kısa bir şarkı bu.

    o da biliyor.

    önemsiz mi? anlamıyorsun ki sen...

    thom york silahları sevmiyor...

    5.i might be wrong

    rahatsız ediyor. her şeyi durdurmak istiyor, hayatı iptal etmek istiyor... terör... teröristi öldürüyor önce içinde... katil oluyor.

    yalanlarına başlıyor...

    seni özleyen biri oluyor, çok çok sonra farkettiğinde. sana bakıyor... için sızlıyor... onu hiç mi özlemedin... hasreti camdan bir bıçak oluyor...

    aynı devinim içinde bir çok hayat barınıyor... aynı ev içinde...
    hiç gece olmuyor... hep akşam. hep akşam rahatsızlığı... duyuyor musun? açıklıyor... duy!

    sonunda ne olacağını ikisi de biliyordu.

    kırıldı...

    6.knives out

    (eller yukarı)

    birazdan ne diyeceğini bildiğimizi sanıyoruz, o içeri girerken... yağmurda ıslanmış... senin masanın yanında duruyor... konuşamıyor...yorgun...

    teslim oluyor gözlerinin içinde. pişman olacak, kırılacak, dökülecek... unutacak... hiç korkmuyor... acı çektiğini anladın mı sesinden... gerçek, yalan, karışıyor yaşama...

    aynı oluyor... kış şarkısı bu... ancak soğukta ısıtır içini... kedi gibi. gidecek ve dönmeyecek geri.

    onun haricindeki herkes mutlu (sanki) şarkıda, hikayede. seni bekliyor... ara! yanına git. sarıl!

    bak, bitti...

    devam etmiyorsa, hala gölgelerinde…

    7. morning bell

    başlamaya bayılıyorlar. herkes gibi... sabah oluyor, ısınıyor, aydınlanıyor... canlanıyor... tek bir nedene bağlanıyor yaşamın bütün resimleri.

    hayat belirtisi.

    hayat.

    kısa sürüyor bu da. anlamadan bitiyor. yaşamadan. kokusu, acısı, sıvısı kalıyor geriye. geride.

    ne zaman başlamıştı ki?

    kalan diğerleri için. çalınıp söylenecek.

    hep.

    8.dollars& cents

    boşluğa düşüyorsun. derin bir hiç varolmamışlıgın ta içine... dışardan biri sana bağırıyor, “be consructive...” diye, ama bu da yeterince deconstructive zaten... ne yapmak istiyor? derdi ne?
    o da bilmez ya... öyle bir anlamsızlık. öylesi bir anlamsızlıkta kavga ediyorlar işte. kendiyle thom york.

    baş dönmesi oluyor şarkı, vuruyor kendine... bunalmış.
    sakinleşmesini bekleme. başkası olacak sakinleşince. gömecek en derine. arada bir ortaya çıkan bir deli gibi seni korkutacak (gözleri) karşılaşınca... hazır mısın?

    hafıza kaybı. kan kaybı. tansiyon. (tıbben göçmüş) baskı...boşlukta atan nabız.

    boğulur gibi... nefesini tutuyor, yanında oksijen olsun istiyor ölürken...

    yürü biraz istersen... iyi gelir...

    9.hunting bears

    dayanamıyorsun. hatırlıyorsun. unutamayacaksın.

    hiç.

    kendini hiç böyle savunmasız hissettin mi?

    kendini hiç böyle çaresiz?

    kendinsin böyle işte...

    içinde olması zor bir ilüzyon...

    taşıması zor bedenini.

    bir yanın uyanık, her şeyin farkında.

    bitsin istiyor.

    acıyan, sızlayan yer(i) orasıdır işte (insanın).

    10.like spinning plates

    eriyor porselen tabaklar. mutfaktasın. sıcak bir yaz gecesi. radyo açık. sesi rahatsız ediyor, cızırtılı. doğudan geliyor. yok artık, gitti artık. kayıp...

    gökyüzüne bakacak kadar cesursun hala... (nasılsa?) senin bildiğin kadarıyla diğerleri masum. bir tek sensin zararlı... soruyorsun kendine, kendin sanarak... uzay, uzak, karanlık... tek tek.
    yolculuk esnasında kemerlerini takarsan düş(e)mezsin. takma.
    birazdan kapı çalar...

    11.life in a glass house

    (sadece burada yer değiştirdi zamirler...)

    bir bardak su duruyor masamın üzerinde. senin su olduğundan şüpheleniyorum.

    yürüyordum bir gün, hep yetişeceğim bir yer vardır ya... şarkıyı ilk kez dinledim. duydum. duramadım. hızlandım. thom york anlatıyordu. anladım onu.

    bir önceki şarkının kaldığı yeri hatırlattı vuruşlarıyla önce. daha önce duyduklarımızın hepsini unutturdu sonra. sanki elektrikler kesildi bu şarki için... olan biteni bütün yüreğiyle taşıyordu. duyumsuyordum ben de. o oldum. onu dinlerken kendimi dinledim uzaktan. hem kimse benim duyduğumu duyamazdı, hem de benim sesim duyulmuyordu...

    seni anlatıyordu.

    o kadar çok ses vardı ki eşlik eden. her biri başka bir zamanı(mızı) hatırlatıyor. hesap zamanı. her şeyi şimdi duyacaksın... özlüyor, sesinden belli. duymuyorsun.

    bardağın içinde o kadar kırılgansın ki, o kadar sakin... ne büyük yanılsama. ne büyük yalan. bizi gören, duyan kim varsa, sadece onların tanıyacağı bir hüzün vardı sesinde... yanılmışım, en güzel şiiri bu...

    not: söylenenler şarkı sözlerinin çevirisi, çağrışımı değil, gerisidir.
32 entry daha
hesabın var mı? giriş yap