1 entry daha
  • ergenliğimi sikip atan film. çok afedersiniz kullandığım tabir için, ama öyle. nasıl sikip attığını da gayet net hatırlıyorum, paylaşmak isterim efendim.

    sene 1995 veya 1996 olması lazım. o zamanlar ortaokulun henüz başlarındayım. bir akşam annem bana bir resim ödevi için yardım ediyor*. annem bir kenarda resmi çizedursun, ben resimden sıkılıp televizyonda ne var ne yok diye bakarken yeni bir filmin başlamakta olduğunu farkediyorum (hbb'de olabilir, tam emin değilim). annem resmi tamamlayana kadar beraber izleriz diyerekten kanal değiştirmeyi bırakıp yerime oturuyorum (evimizde uzaktan kumandalı televizyon yok henüz). filmin adı yaşayan ölülerin dönüşü 3. ben bunun bir zombi filmi olduğunu idrak edemiyorum. sebebi de o yıllarda zombi filmleri çok da moda olmasına rağmen, pratikte zombi edebiyatının hiçbir eseriyle karşılaşmamış olmamdan, dolayısıyla yaşayan ölü = zombi denklemini kuramamamdan kaynaklanıyor. zombi filmi olduğunu farketseydim izler miydim, bilemiyorum.

    film başlıyor. belki izleyecek olan vardır, ne olur ne olmaz spoiler koyayım ben.

    --- spoiler ---

    filmde iki punk sevgili var. ilk hatırladığım sahne şu; esas oğlan, esas kızı arkasına oturtmuş, motorsiklet sürüyor. azgın kız, pantolonunun üzerinden oğlanın penisini güzelce avuçluyor, okşuyor. oğlanın dikkati dağılınca motorsiklet yoldan çıkıyor, kaza oluyor. biraz sonra anlıyoruz ki oğlan sağ, kız ise mevta.

    bu handjob sahnesini annemin yanında izliyor olmamdan dolayı utanıyorum. anneme dönüp bakıyorum, annem filmden ziyade resim yapmakla ilgileniyor. yine de utanıyorum ben. ama heyecanla filmi izlemeye dönüyorum.

    oğlanın babası askeriyede ölüleri diriltmek gibi birtakım gizli projelerle uğraşan bir subaydır. oğlunun da bu kıllı işlerden az çok haberi vardır. tesadüfen babasının çalıştığı tesisin anahtarı o akşam oğlandadır. çok sevdiği sevgilisini diriltebilmek için alır kızı götürür tesise. kızı bir gaz odasına koyup basar gazı, kız dirilir. sonra dışarıya çıkarlar, kız acıktığını söyler. bir markete girerler. kız bütün yiyeceklere kıtlıktan çıkmış gibi saldırır. ancak açlığını giderememektedir, ihtiyacı olan şey kandır.

    bundan sonra arada bir kopukluk var.

    başka bir sahnede kız artık zombiye dönüşmekte ve kendi kanının bile tadına bakmak istemektedir, veya acı çekmek istemektedir. bunun için kendini yavaş yavaş bir yarı sado-mazo yarı erotik bir freak'e dönüştürmeye başlar. neler yapmaz ki? file çoraplarının üzerinden bacağına façalar atar, ağzına yüzüne çeşitli piercing'ler, çiviler takar, tırnağının altına arasına sivri birşeyler sokar, boyun derisinin altından kalın bir zinciri içli dışlı geçirir, avcunun içine birşeyler saplayıp ucuna ağırlık bağlar. göğüsleri açıktadır (o zamanlar total recall'daki üç memeli kadını bile görmemişim henüz). sonra da kendisine o halde tecavüz etmek isteyen bir adamı bir güzel katleder. (bak linkini bile buldum hatta: http://www.youtube.com/watch?v=9mu9p-wuaee ). çok fena bir sahne. çok kanlı bir sahne. efsanevi bir sahne.

    iyice korkmaya başlıyorum. ciğerlerim sıkışıyor. çok kan var. annem resmi bitirmiş. gidip sarılıyorum. annem korkmuyor. izlemeye devam ediyoruz anneyle sarmaş dolaş.

    askerler kızı yakalarlar, müşahede ve kontrol altında tutmak amacıyla tesise getirirler. tesiste birçok zombi örneğiyle karşılaşırız. aklımda kalan iki tane var. uzuvları bedeninden ayrıldığı ve masaya bağlandığı halde hala uzuvları deli gibi hareket eden bir zombi ve yalnızca kafa ve omurgadan ibaret (muhtemelen kendini yemiş bitirmiş) bir başka zombi. tesis çalışanlarından biri güzel bir açıklama yapar: belki de buldukları bu gaz ölüleri diriltmeye yaramıyordur, yalnızca biyolojik hareketlenmeye sebep oluyordur.

    o yaratıkları gördükçe iyice kötü oluyorum. birşeyler bilinçaltıma işlemeye başlıyor. teknoloji çok gelişmemiş olsa da onların mekanik oyuncaklar olduğunu ayırt edecek yaşta değilim henüz. amerikan güreşinde bile gerçekten dövüştüklerini zannediyorum o zamanlar. tedirginliğimin zirve yaptığını farkeden annem televizyonu kapatıyor. iyi ki de kapatıyor. beni alıp yatağıma götürüyor. biraz yanımda kalmasını istiyorum. "yoksa filmden mi korktun" diye soruyor. itiraf edemiyorum, "hayır" diyorum ama o herşeyin farkında. gözlerimi kapatmamı söylüyor ama kafam yastıkta, boşluğa bakıyorum. sonra gözlerimi kapatıyorum. biraz sonra annem yanımdan ayrılıyor. ama o gece adam gibi uyuyamıyorum. ateşli olduğum gecelerde yaşadıklarımı yaşıyorum resmen. ertesi sabah uyandığımda uykusuzluk haricinde hiçbir sorun yok. ama gece olup yatağa girince yine o sahneleri görüyorum. bu böyle 2-3 yıl kadar gidiyor. ne zaman ki büyüyüp bu külliyattan başka eserlerle de karşılaşmaya başlıyorum ve bu filmin sıradanlığını fark ediyorum, o zaman beni rahat bırakıyor bu film. ama şimdi bile youtube'daki görüntülerini görünce nabız 150 oluyor bende, entry yazarken rahat olmak için latin şarkılar falan dinliyorum. bilinçaltı işte.

    --- spoiler ---
4 entry daha
hesabın var mı? giriş yap