45 entry daha
  • birtakım erkek arkadaşlarım var.
    geneleve gitmişler.
    büyük bir kısmı da ilk cinsel deneyimini genelevlerde yaşamış.
    yakın arkadaşlarıyla aynı kadınlarla defalarca sevişmişler.
    üstüne para vererek.
    bu kadınların adları var.
    adları olan bu kadınlarla,
    yakın arkadaşlarıyla ve defalarca, sevişmişler.
    "o kadar dertlenme , senin de oğlun olursa o da gidecek." diyen tüm arkadaşlarıma diyeceklerim var.
    --
    ben bir kızla tanışmıştım.
    erkek arkadaşından çok şikayetçiydi.
    bu çocuk bu kızla sevişemiyordu, çekiniyordu.
    kız bunun nedenini sorup sorguladığındaysa
    "sana o gözle bakamıyorum. sen benim için çok değerlisin." cevabını alıyordu.
    arkadaşım tuhaf bir gülümsemeyle, erkek arkadaşına,
    "e o kadar değerliysem sevişsene benimle." dediğini anlatmıştı. ben bunu duyduğumda gülmeye başlamıştım, hikayeyi yaşamış arkadaşımsa bana dik dik bakmıştı. haklı.
    neyse aynı arkadaşım, erkek arkadaşının kendisiyle sevişememe'sine rağmen (dikkat edin sevişmiyor değil, bu eylemi kız arkadaşıyla fiziksel olarak gerçekleştiremiyor), erkek arkadaşlarıyla zaman zaman geneleve gittiğini,
    zaman zaman da bu kadınları kendi evinde ağırladığını anlatmıştı.
    "öğrendiğim zaman ayrıldım." demişti bana.
    "ama aldatıldığım için değil."
    --
    sevişmek kimileri için çok kötü bir şey.
    benim cinsellikle derdim, toplu taşımada, sokakta yürürken, orda burda sözlü/fiziksel tacizlere maruz kalmaya başladığım zaman ortaya çıkmıştı. sonra da töre cinayetlerine sinirlenip, birkaç sivil toplum örgütünde bulmuştum kendimi.ama sonra büyüdükçe ve daha da çok insan tanıdıkça, insanların hayatla ilgili tuhaf dertleri olduğunu fark ettim. bu dertlerin kimileri bende de vardı, kendimi sevmedim, değiştirmeye çalıştım. ama bazıları da yoktu.
    olmayanlardan biri de "sevişme"yle ilgili tuhaf, takıntılı, sakıncalı bir tavır.
    öyle ki sevdiğin biriyle sevişmemelisin,
    ama biri seninle sevişsin diye para verebilirsin.
    seni öpsün ve sana dokunsun diye bir kadına para vermenin,
    erkeklere hiç de "aciz" gelmediğini anladığımda çok şaşırmıştım.
    yani ben şimdi evime birini çağırsam,
    ve ona desem ki,
    "ya benim canım çok sevişmek/sevilmek istiyor. ama bunu yapacağım kişiyi kendim seçemedim.
    birini benimle sevişmeye ve beni sevmeye ikna edemedim.
    o yüzden şimdi ben sana biraz para versem? sen de beni öpsen ve sevsen?
    sevişsek?
    ben zevkten dört köşe olsam?
    ben çok zevk almak istedim ama bunu yapacağım insanı seçemedim.
    seçilmedim de.
    o yüzden hadi sevişelim,
    ha bu arada arkadaşım da sırada bekliyor. elbet sıra ona da gelmeli."
    --
    ben kendileriyle sevişmesinler ve bakirelikleri bozulmasın diye erkek arkadaşlarını genelevlere yollayan kızlarla da tanışmıştım. burdaki "lar" ekinin altını çiziyorum.
    tanıştığım sırada üniversite 1. sınıftaydık yani cok cok uzun zaman önceden bahsediyorum.
    bu duruma karşı üretilebilecek sayısız feminist arguman bir yana,nasıl olup da erkek arkadaşlarını kıskanmadıklarını anlamamıştım. ben olsam kıskançlıktan çıldırırdım herhalde.[hele de o yıllar da sımdı vız gelır tırıs gecıyor o başka ]
    bu kızlardan bir tanesi:
    "aman saçmalama. orospudan mı kıskanıcam erkek arkadaşımı." demişti.
    "e ama o sevgilinle sevişiyoor. sen sevişmiyorsun. şu an erkek arkadaşın mutluluktan dört köşe!" demiştim.
    bahsettiğim kız arkadaşım, bu konuşma üzerine benimle 2 aya yakın konuşmamıştı.
    ama gerçekten anlamamıştım.
    sadece sevilsinler ve dokunulsunlar diye para veren erkekleri değil,
    ama bekaretleri bozulmasın diye erkek arkadaşlarını geneleve gönderen kızları,
    ve başka kadınlar onlarla seviştiğinde kıskanmamalarını.
    anlamamıştım.
    --
    peki ya genelevde çalışan kadınlar?
    travestiler örneğin,
    ve onların iyi para kazandıkları için bu işte olduklarını iddia etmemiz.
    hiç travesti kütüphaneci gördünüz mü siz?
    ya da travesti başbakan,
    ya da bakkal örneğin?
    olur muydu sizce?
    travesti leyla abladan ekmek alır mıydınız siz?
    peki ya 3 çocuğu olup da genelevde çalışan kadınlar?
    peki ya beyaz kadın ticareti?
    kaçırılıp beden ticaretinin bir parçası olan 16 yaşında kızlar?
    hepsi mülakatla, başvuruyla, istekle mi alındılar o genelevlere?
    "doktorlukla fahişelik arasında kaldım, fahişelikte daha iyi para varmış onu seçtim." rasyonel tercihi,
    parayla seviştirilen her kadın için doğru mu?
    yoksa tehditlerle mi bir parçası oldular bu işin?
    "kadın ticareti"nin özellikle yaşadığımız coğrafyada çok yaygın olduğunu düşünürsek,
    audili, mercedesli, koç yünivörsiti, sabancı diplomalı erkeklerimizin,
    hadi şimdi değil ama bir zamanlar bir parçası olduklarını bildiğim bu süreçten, eğer öyleyse ki olduğunu bildiklerim var, rahatsız olmalarını beklemek çok mu?..
113 entry daha
hesabın var mı? giriş yap