28 entry daha
  • hocalığını pek bilmem. boğaziçi politika'yı, ondan hiç ders almadan bitirmiş olmayı kendime başarı sayarım. "hocalığını bilmiyosan ne bik bik?" diye soran olursa, "üç beş bir şey duymuşluğum var" derim.

    ama yöneticiliğini bilirim. boğaziçi'nde olduğum sürenin büyük bölümünde bölüm başkanıydı kendisi. şimdi chp'ye yönetici olmuş galiba, kendisinden ümitli olan yazarlar da vardır muhakkak, chp beni pek ilgilendirmiyor ama onların işine yarar belki şu anekdot:

    okula girdim, bir dönem hazırlık okudum, ara proficiency'de sınavı geçtim. normal olarak bölüme başlamam gerekiyor ama duymuşum bir yerlerden, irregular olmak deniyormuş o işe, pek iyi bir şey değilmiş, derslerin karışıyormuş, arkadaşın olmuyormuş falan, herkes "bir dönem dondur boğaziçi'nin keyfine bak" diyor. belli ki herkes de yapıyor, iş bir dilekçe yazmaya bakıyor. "iyi" dedim, bir dilekçe doldurdum, aile büyüklerindeki çeşitli sağlık problemlerini sebep gösterdim, ki doğruydular, belki bu konudaki kendi sorumluluğumu biraz abartmış olabilirim ama kriz yaratacak bir durum yok ortada. binnaz hanım'a göre varmış.

    bir asistan aradı iki gün sonra, "binnaz hoca senle görüşmek istiyor" dedi, iyi dedim gittim odasına. sinirliydi, elinde bir tomar kağıt tutuyordu, neden dondurmak istediğimi sordu. hem dilekçede yazanları, hem de (daha) gerçek sebeplerimi anlattım. "olmaz öyle şey" dedi, nedenini sorunca, "bu bölümün kapısında binlerce insan bekliyor, madem donduracaksın hiç gelmeseydin!" dedi bağırarak. ben durumu idrak etmeye çalışırken, zaten hangi ingilizce'yle hazırlığı geçtiğimi sordu. yıllardır çalıştığı, şimdi de bölüm başkanı olduğu bir üniversitenin merkezi sınavının kanıtladığı ingilizcemle geçtiğimi söyledim.

    saçma tartışmamıza bir süre daha devam ettik, ben sıkılmıştım, o kadar da önemli değildi, "neyse" dedim, "kabul etmiyor musunuz sonuç olarak?". "buna ben karar veremem, yönetim kurulu'nda görüşülecek, ama benim oyum hayır" dedi. teşekkür ettim çıktım.

    bir-iki hafta geçti, ben hiçbir haber alamadım. 1 hafta sonra ders seçimleri var, ben bölüme mi başlıyorum yoksa dönemim dondurulmuş durumda mı bilmiyorum. asistanlara gittim, "noldu benim dondurma?" (bkz: dondurma var mı dondurma) diye sordum. "aa, binnaz hanım senin dosyanı yollatmadı yönetim kurulu'na, hiç görüşülmedi bile" cevabını aldım. (bkz: bu da böyle bir anımdır)

    elbette bu hikâyeden kendisinin yöneticiliği hakkında bir genelleme yapamam. ya da dürüstlüğü hakkında. ya da hafızası hakkında. ya da iyi niyeti hakkında. belki de altı ok'u şahlandıracak odur, ne bileyim.

    siyasi analizleri içinde en sevdiğimse, "bir durumu/olayı marx ve weber karşılaştırması yaparak anlatın, bu iki yaklaşımın avantajlarını/dezavantajlarını değerlendirin" konulu pols 101 paper'ı, ay pardon radikal yazısıdır.
69 entry daha
hesabın var mı? giriş yap