• avrupa'da aşırı sağ ve sosyal korkular
    emrah usta, zirve üniversitesi öğretim üyesi gökhan bacık ile avrupa'da aşırı sağ eğilim ve avrupa'da göç ile gelen sosyal korkuları konuştu

    emrah usta/ dünya bülteni

    turkish review dergisi yazarı, zaman ve today's zaman gazeteleri yorumcusu, zirve üniversitesi siyaset bilimi ve kamu yönetimi bölümü'nden doç. dr. gökhan bacık ile avrupa'da norveç katliamı sonrasında artan aşırı sağ eğilim ve avrupa'da göç ile gelen sosyal korkulara ilişkin röportaj gerçekleştirdik.

    emrah usta: norveç saldırısı sonrası avrupa'da aşırı sağcılar yine gündeme geldi. bir de göçler sonrası gelişen sosyal korkular var, bu eğilim hakkındaki fikirlerinizi alabilir miyiz?

    gökhan bacık: avrupa'da kontrol edilebilen ve edilemeyen değişkenler mevcut. son on yıldır ideal avrupacılık ruhunun yorulduğu bugünlerde, değerler başta dizayn edilebileceği gibi liderlerinin de konunun ciddiyetine kafa yormaları gerekir. zira bu aşırı dalgalar hitlerin yahudi düşmanlığı ile türkiye'deki rum ahaliye verilen cevapların bu kıtada buna benzer olayların oluşturmasına zemin hazırlayabilir.

    norveçli akademisyen bernt hagtvet, 1994 yılında "avrupa'da aşırılık" başlığıyla yazdığı bir makalede 'avrupa'nın üzerinde bir hayalet dolaştığı, bu hayaletin ne kadar tehlike olduğunu anlamak için onun azınlıklara, yabancılara uyguladığı şiddetten' anlamanın mümkün olduğunu yazmıştı. son olaylarla beraber avrupa'daki aşırı sağ terörün artacağına inanıyor musunuz?

    burada bir kontrol edilebilen değişken bir de edilemeyen değişkenden bahsetmek istiyorum. aşırı sağ terörün seyrini bu iki değişken belirleyecek. kontrol edebileceğimiz değişken ab liderlerinin kararlı tavrı. bu olaydan sonra ab'den çok ciddi sesler geldi. bunlar zamanla yumuşayıp buharşalabilir veya aynı ciddiyetle gelişebilir. ab'nin ve siyasi liderlerin yani hükümetlerin alacağı tutum çok önemli. on yıldır yapılan vurdumduymazlık tekrar edilirse bu terör örnekleri artabilir. malesef bir de kontrol edilemez değişken var ve bu da ekonomik kriz. işlerini kaybeden insanlara güvenlik, yabancı düşmanlığı satmak çok kolaydır. hitler aç insanlara yahudiler işlerinizi aldı demişti. 1920'lerde aynı milliyetçi tepki daha sonra 1929 dünya bunalımıyla türkiye'de dahi rum esnafın kovulmasına yol açmıştır. ekonomik kriz ile ilerleyen dönemlerde sağ alt sınıfları milliyetçi söylemlere iletebileceği gibi başka eylemlere de yöneltebilir.

    avrupa'da artan sağ eğilimlerin merkeze alan politikacıların tehdit oluşturmasının yanı sıra 'ideal avrupacılık' değerlerine de zarar verdiği açık görülüyor. schengen, euro krizleriyle birlikte çalkanan avrupa'nın bu değer(leri) üzerinde ayrışması ilerleyen yıllarda neleri ortaya çıkarabilir?

    burada avrupa bir yol ayrımında olduğunu söylemez yanlış olmaz. özellikle bir nokta önem arz etmektedir. ya 1945 sonrası avrupa yahut yeniden yapılandırabilecek bir avrupa ideali. bu ideali sözel olarak tekrar etmek yetmez. şunu kabul etmek lazım avrupalılık ruhu son on yıldır yorulduğu açık ve net olarak görülmektedir. bu yorgunluk her neredeyse şu anda durdu. özellikle son almanya ve ingiltere başbakanlarının yaptığı çok kültürlülük açıklamaları bunlara gösterilebilecek iyi örnekler arasında. avrupa çok kültürlü bir kıta yaratmak için tekrar bir niyet tazelerse bir ümit ışığından yeniden bahsedebiliriz. diğer yandan, aynı durgunluk tıpkı kendi değerleri ve oluşturduğu yapının yanı sıra, ab dış politikasında gözlemlenebilir. ancak şunu da unutmamak lazım ki, avrupa'nın bize yaptığını biz onlara yapıp bu kıtayı tek düze okumamak lazım. avrupa çok katmanlı bir yapı olduğu gibi, bu olaylardan üzülen büyük kitleler ve önemli sayıda aydınların olduğunu kaçırmamak gerekir.

    norveç'teki terör saldırısıyla birlikte başbakanlıktaki ilk saldırının bomba etkisiyle ortaya çıktığını gören batı medyası, olayı islam ve müslümanlarla ilişkilendirme yolunu seçmiş, yeterli bilgi ve muhakeme yapmaya ihtiyaç duymayıp kolay bir şekilde islam dünyasını hedef göstermişti. bu olayla artık medya'da terör saldırılarının islam ile ilişkilendirme kolacılığı'nın sonu olduğunu düşünüyor musunuz?

    türkiye'den yola çıkarak şöyle bir zihin algılaması yapılabilir. mesela kendi ülkemizde bir patlama olduğu zaman hemen pkk terör örgütü gibi illegal örgütler aklımıza gelmektedir. bu kişilerin ve kurumların zihinsel alışkanlık tutumu var. yani birisi adam öldürdüyse işte o güya islami radikal birisi algılaması mevcut. istanbul'daki el kaide'nin yıllar önce düzenlemiş olduğu saldırılarda büyük bir kitlenin akıllarına pkk örgütü gelmişti. işte kiş ve kurumların buradan çıkarak kendi deneyim ve mevcut değerlendirdikleri yapıda konuyu algılaması söz konusudur. burada tamamen bir psikolojik bir durum var ve bu tür tepkiler üzerinde ısrar edilmezse büyütülmemelidir. hepsi bir yana batı'nın islam'a karşı sürdürdüğü ısrarlı ve çiftte standart tavrının özeleştirisi yapılabilir.

    avrupa'da isveç, fransa, avusturya, danimarka ve belçika başta olmak üzere artan ırkçılık ve radikalizm'in son örneklerini, katilinde etkilendiği hollanda özgürlükçü parti'nin ırkçı söylemleriyle ünlü siyasetçisi geert wilders'dan bulgaristan'ın ataka partisi lideri volen siderov'a kadar konuşulmaktadır. norveç saldırısı ile bu kıtadaki liderlerin tehditkâr konuşmaları, teröre varan aşırı sağ örgütlerin kurulmasına mihenk taşı oluşturabilir mi?

    şimdi kanaatimce aşırılığa yönelik büyük bir tepki var bu o tip kişileri de ürkütür. şimdi bir olay oldu ve bütün aktörler ki ırkçılar da dâhil durumu gözlemliyorlar. olaydan sonraki süreci kim ve kimlerin belirleyeceği ve bir yol haritası çıkaracağı mühim. burada avrupa'daki hükümetler ve ab cesur davranırsa aşırı sağ örgütlerin ekmeği elinden alınır. bu da bu tarz radikal söylemlere yer vermemek adına aşırı örgütlerin kontrolünden geçmektedir. mesela ab kalkıp cesur bir adım atıp "uyguladığımız vize rejimi utanç verici noktaya geldi" der ve türkiye'ye yönelik bir yeni liberal uygulama yaparsa herşey başka olur. türkiye bu grupları dengeleyebilecek kapasitesiyle avrupa'ya yıllar önce verdiği göç ile bunu kanıtladı. temel konu şudur: avrupa bir şekilde çokkültürlü olma halini devam ettirmelidir. sorun ise şu, avrupa nasıl çok kültürlü olur? zaten etnik olarak çok kültürlü ama bunun pekte faydası olduğunun bugüne kadar somut bir örneği atılmadı. avrupa için çokkültürlülük islam demektir. yani başat öğenin bir başka unsur ile dengelenmesi. mesela türkiye için de bu unsur kürt ve gayr-i müslim nüfus olduğu gibi ayrıca hıristiyanlık demektir. başat öğenin diğeriyle dengelenmediği yapılar çok kültürlü olamaz ve aşırılığa kaçtığı gibi nüfuslar arasında denge görevi görmez. herkes şunu düşünmesinde fayda var. dünya'daki özgür ve çok kültürlü ortamı sağlayan abd neden şu kadar yıldır piyango ile göçmen alıyor? bu soru başta avrupa'nın soruna iyi şekilde özümsemesinde ışık olabilir.

    http://www.dunyabulteni.net/…haber&articleid=169629
20 entry daha
hesabın var mı? giriş yap