77 entry daha
  • vakti geçmiş insanları anlatıyor. babam ve oğlum'da da aynı hisleri uyandırmıştı bende. aynı atmosferde çekilen bir devam filmi sanki.kamera başka bir eve geçmiş gibi sanki.başka bir ailenin hayatına.

    bahçede kurulan sofra. ne garip ki bu kadar güzel ,bu kadar neşeli bir ortamı yaratmak için hiç bir şeye ihtiyacımız yok. bir masa,beyaz bir örtü.iyi kötü bir lamba.masada yüzyılların içinden süzülüp gelen yemekler.mezeler.sebzeler,içkiler.yüzyıllardır aynı ses.geceyi yırtan böceklerin feryatları.yazı müjdeleyenler.

    sevdiklerin,komşuların,torunun torban,karın,yeğenin.sofrada bahçenden topladıkların.mutluluk bu kadar iste, bu kadar büyüleyici bir çekiciliğe sahip ise bunca hır gür neden ? hırs neden ?

    çünkü o sofranın etrafında toplayacak kimsemiz yok.

    boktan çekincelermiz,zayıflıklarımız,aptallıklarımız ile o sofranın etrafındaki herkesi kaybettik. bırak komşumuzu karımızla bile o sofranın başına doğru dürüst oturamıyoruz. başka ve anlamsız dertlerle dertleniyoruz. yüz yüze bakamıyoruz. delikler hazırlıyoruz kendimize.fareler gibi kaçabileceğimiz,yalnız kalabileceğimiz delikler.

    bu filmde ben olmak istediğim yeri gördüm.altı üstü iki saat filmden çıkınca hayatın anlamını keşfetmeyi beklemiyorum.hiç bir film bana bunu veremez ki. ben kaybettiklerimi gördüm. daha da kaybedeceklerimi. son sürat arabamla gittiğim otobanın beni uzaklaştırdığu mutluluğumu gördüm.büyük bir hızla gittiğim sahte pırıltılarıyla ufuktaki hedefim benim cenazem. üç kişilik cenazem.

    aslında taze fasülye,dolma ve salatadan oluşan beyaz örtüsüyle masanın başında yaz geceleri eşimle dostumla olmak istiyorum.ayaklarımda terlikler ile anımlarımdan konuşmak istiyorum.

    gel gör ki oraya doğru gitmiyorum. gözümü kısıp hedefim ne , ne olacağım ben dediğimde aklıma hiç bir güzel şey uyanmıyor.daha doğrusu beni çeken bir şey yok orada.

    ağzıma kadar teknoloji ile batmış durumdayım.her dakika online olacak gibiyim.piksek piksel en ayrıntısını görüyorum maçları,filmleri.dijital bir çılgınlık ile yaşlanıyorum.insanla bağımı koparıyorum giderek.konu komşu,eş dost bir sofranın başına toplayacak gibi değilim.

    babam ve oğlum'da da gördüm bu filmde de. çağan ırmak hangi üzüntünün içindedir biliyorum.

    evlendik.çocuk yaptık.bir aile kurduk. ev tuttuk kendimize. bir yaşam kurduk.akşamları bir arada yemek yedik.çamaşırlarımız kirlendi.bulaşıklarımız çıktı.gidip alış veriş yaptık.uyuduk uyandık.evimiz soğudu, ısıttık.

    iyi de...olmadı bir şeyler.benzemedi çocukluğumuza.benzemesi zordu zaten.ne o anneler kaldı ne o babalar. ne elinde bezlerle banyo mutfak silen anneler,ne de hadi kalkın komşuya gidiyoruz diyen babalar var etrafta.okuldan gelince mutfakta harıl harıl kaynayan tencerelerin,hafta sonu uyanınca kokan böreklerin heycanı yok.

    ne var ? kapıcının bıraktığı ekmekler,dışarda yenilen kahvaltılar,bugün ne yesek soruları...herhalde bunlarında mutlu edeceği bir kuşak gelecek.

    ama bizim işimiz zor be.dolma sararken bir kaç tanesini de önümze koyan,kaynayan bulaşık suyuna elini sokan anneleri gören bizim kuşağın işi zor.çok hızlı oldu.bu kuşak çok fazla değişim gördü.ailesinden gördüğü hayat ile şimdi kendisinin kurduğu ailenin yaşantısı bambaşka.anılarını kazınmış olan aile hayatı ile yaşadığı çok farklı.

    o insanların ayrıntısını çok güzel anlatıyor çağan ırmak. gündelik yaşantı. anlamı bu. basit,sıradan,günlük konuşmalar,davranışlar.kahvaltılar,aile hayatı,akşamları,yemekler...burdaki güzellik.

    yani bizim kuşağın hafızasına kazınmış olanlar.ailevi olan,komşuluk ilişkileri içersinde gelişen,yerel özellikler gösteren basit ve sıradan hayatın aslında ne kadar değerli ve güzel olduğunu göstermeye çalışıyor bize.ege'nin iki yakasında toprağı ve ailesi ile bu kadar barışık ve mutlu yaşayan insanların hayatlarına giren anlamsız hırsların ve çekişmelerin nasıl onları dağıttığını,nasıl şirazesinden çıkardığının hikayesi.

    olur mu olmaz mı, veya ne zaman olur bilmiyorum...bahçesi olan bir evde,konu komşunun da geldiği bir sofrada sevdiklerimle yarenlik etmek isterdim ömrümün sonunda. en azından oraya doğru yol almak...

    kendi hayatıma baktığımda yanlış yaptığımı da söyleyebilirim.çünkü cesaretim yok. o basit hayatı isteyecek kadar güçlü değilim. herkes gibi olmaya çalışıyorum.herkes gibi çok şey istiyorum.

    başka bir hayatı bilmeyen sonraki kuşakları anlayabiliyorum ama bizim kuşağı annesinden babasından kalan mutlu olma sırlarını aklından çıkaramayacağını biliyorum. aklımızdan çıkaramadan böyle yaşayacağız. bir filmde, bir eski resimde o derin hüzün çukaruna düşüp içleneceğiz.

    böylesi kolay çünkü. kimsenin olmadığı yerde ağlamak,gözlerin görmediği yerde itiraflar çok kolay.sonra sabah uyanıp işe gideceğiz. son sürat celladımıza götüren servislerimze yetişmeye çalışacağız.
409 entry daha
hesabın var mı? giriş yap