46 entry daha
  • çoğu insan için "ilk şokla beraber" kaçınılmaz olandır.

    tek bildiğim, hiçbir şeyin düzelmediği ve düzelmeyeceği; ister sana tapmış olduğunu düşün ister onun hayatının anlamı olduğundan emin ol. ister onsuz nefes bile alama, istersen "ya benim olsun ya da kara toprağın" de, bunu bile de yani. ama şundan emin ol ki faydası yok, hepsi eskidendi, çok eskiden..

    çok insan gezdim, çoğunun hayatında "dert ortağı", "sırdaş", "akıl alınacak arkadaş" olarak var oldum, kız ya da erkek, fark etmedi "arkadaşlık" benim için. erkeklerden çok çok "az tanesi"nin hayatında "sevgili" oldum, onlar da benim hayatımın hoş anıları olarak kaldılar; herşeye rağmen.

    dinledim, anlamaya çalıştım, yargılamadım mesela kimseyi, nasıl oluyordu kavramak istedim bu süreci. ve edindiğim bana göre en net ve değişken olmayan veri; "ilişkilerin başlangıçları" ve "bitişleri" çoğu insan için "ani" olduğu. ve tam bir * ruh hali söz konusu şaşırtıcı şekilde.

    başlarken manik bir hal, bilimsel olarak da açıklanan* aşık olanların yoğun olarak salgıladığı dopamin hormonu, aşık olduğunuz insanla sürekli görüşme isteğinizin aslında "özleminizin" ve odaklanmanızın sebebi. işte bu durumda hassas oluyoruz, algılarımız tamamen açık oluyor ve karşı tarafın dopamin miktarı ve ya kişilik farklılığı nedeniyle o an fark ettiğimiz herhangi bir olumsuzluk bizi depresyona sokuyor.

    biterken tam tersi bir mekanizma söz konusu. bu yüzdendir ki; ayrılığın ilk aşaması manik sayılabilecek kadar rahatlatıcıdır sorumlulular yok, aramak yok, ağlamak yok. birden dank eder ama, "nerede?" ile başlayan bir dizi soru, en sonunda "neden gitti?"ye varır. işte tam burada depresyon süreci başlar ki sanırım bu yaşanan ilişkinin süresi ya da yoğunluğundan ziyade "planlanan ama yapmaya vakit kalmayan şeylerin çokluğu-azlığı" ve / veya "ilişki süresince yıpranmanın azlığı- çokluğu" ile sırasıyla ve doğru orantılı.

    misal ilişkisinde yaşamaları gerek daha çok şey kalan bir çiftin ya da ilişki boyunca hiç bir sorunun farkına varmamış veya sorunu umursamamış insanların -farkında olup üzülenler genelde ilişki boyunca türlü yollar dener ve başarısız oldukça hem üzülür hem de mantıklarını devreye sokmaya başlarlar yani aşkı bitirirler- daha çok üzüldükleri ve cidden kabul edemedikleri bir süreç "ayrılık sonrası".

    bu kadar açıklamadan sonra "ee sonuç?" derseniz; tüm bu açıklamalar ilişkiye başlamadan önce bilinmesi gereken ve ona göre tedbirli olmayı şart kılan açıklamalardı. bu açıdan ayrılık sürecine girmiş insanlar için denecek şey; bu sürecin çok normal olduğu, ve ne olursa olsun her ne kadar içerisinde farklılıklar çokça bulunsa da özünde maalesef " her ilişkinin aslında aynı olduğu ve aynı şeyleri gerektirdiği" nin unutulmaması gerektiği.

    siz ne ilk ne de sonsunuz, acıtıyor biliyorum..
    ama zaten o da ne ilk ne son olacak? aptal olmayın.

    ve düşünün ki ben dahil o kadar çok insan var ki hayatında en az bir ayrılığı kabullenememiş, sorgulamış, hatta tekrar denemiş belki. ve çoğu istenilmeyen şekilde sonuçlanmış.

    kabullenmekten başka çare olmadığını ilk günden kendimize söylemeliyiz, kanatsa da, uyutmasa da, ıslatsa da yastığınızı, arkadaşlarınızı bıktırsa da sizi dinlemek; kabullenmek ancak böyle oluyor. ama oluyor.

    insanoğlunun sahip olduğu en güzel yetidir unutmak; unutuluyor, tamamen olmasa da sadece ufak ufak hoşluklar kalıyor. onlar da kalsın zaten, "sizin" çünkü onlar, siz yaptınız o anıları.
75 entry daha
hesabın var mı? giriş yap