188 entry daha
  • bundan yaklaşık 20 sene önceydi, küçük bir çocuğum daha, babamın kızılay kumrular sokak'taki işyerine gittim. bayılırım annemin de babamın da işyerine gitmeye. o masadaki ufak not kağıtlarını ikiye katlayıp kenarlarını zımbalamayı, açıkta kalan kısımlarını da delgeçle delmeyi, delgeçten çıkan kağıt parçalarını banta yapıştırmayı dünyanın en eğlenceli şeyi sanırdım. o windows 3.0'daki paint programı benim için dünyanın en mucizevi şeyi gibiydi. özenle doldururdum o çizdiğim yuvarlakların içini dolgu fonksiyonuyla. hele o sprey yok mu sprey... allahım nasıl bişeydi bu? çok severdim, çok...
    günlerden bir gün, sabahtan gitmişim niyeyse, babamın işyerindeyim. babam odasında meşgul. sekreter gül abla da baya yoğun görünüyor. diğer çalışanlar da kendi odalarında, herkes kendi aleminde takılıyor. bir yandan da temizlik var o gün şirkette. gül ablanın yanında oturuyorum, resim falan çiziyorum fosforlu kalemlerle. çocuk gelince ofise, ona bir ilgi alaka çok olur ya, sabahtan beri bir sürü meyve suyu, kola, gazoz vs. vermişler de vermişler bana. çişim geliyor. tuvalete gitmek için yelteniyorum koridora doğru. bi bakıyorum tuvalette temizlik var, ama böyle baya enikonu. teyzeyi tanımadığım için bişey diyemiyorum, biter heralde birazdan diyip gül ablanın yanına dönüyorum. neyse bi huzursuzluk hakim bende tabi. ama normalde çok anlayışlı ve sevecen olan gül abla, yazık çok yoğun olduğundan hiç bana bakamıyor. ben birkaç kez daha gidip geliyorum tuvalete, ama hep temizlik hep temizlik. bitmiyor, bitmiyor. dakikalar geçmiyor. ve sonra olan oluyor... tuvaletin önünde beklerken artık tutamıyorum. önce gözyaşlarım geliyor içli içli, sonra aşağıdan çişim sıcak sıcak. orda 10 dakika öylece duruyorum. yerler gri hali kaplı, halıda kocaman bir ıslaklık, pantolonda boydan boya bir ıslaklık, babamın odasına gidiyorum. "baba" diyorum, boynum bükük. "noldu kızım" diyor. "gelsene bi" diyorum. ıslaklığa doğru yürüyoruz. gösteriyorum. babam bana bakıyor, kafamı okşuyor, "dur sana bişeyler alalım" diyor. gül ablayı çağırıyor hemen. aşağıdaki mağazalardan birinden sarı bir tayt alıyor gül abla bana. koşarak getiriyor. şansa bak ki o arada tuvaletteki temizlik bitmiş. giriyoruz, bana şefkatle üstümü giydiriyor. yüzümü yıkıyor. yanına oturtuyor. birlikte paintte resim çiziyoruz.

    o gün aklıma geldikçe düşünürüm, çocuğum olursa şayet ilerde, insanın tuvaletini söylemesinin utanılacak bir şey olmadığını öğreteceğim kesin. utangaçlık uğruna rezil olmak ne kadar ironik.

    ps: lakin o sarı taytı 2-3 sene keyifle giydiğimi bilirim.*
1964 entry daha
hesabın var mı? giriş yap