43 entry daha
  • --- spoiler ---

    max gibi bir arkadaşı, 1900'ün sarışın kızı gibi sevecek birisi ve 1900 gibi gerçek bir ideali olmadan yaşayan bendenizde, gemideki patlama esnasında 1900 yanına oturup ölümü bekleme isteği uyandırmıştır.

    1900'ün sonsuzluk üzerine meşhur konuşmasını yaptığı ve gemide kalmayı seçtiği sahne, beni derinden etkileyen; içinde bulunduğum hayatı sorgulatan sahnelerden olmuştur. hep bir sonraki adımı düşünerek yaşayan biz fanilere, esas kaçırılmaması gereken şeyin hayattaki sonsuz olasılıklardan birini seçip, o yola girmek değil; yürüdüğümüz ve bizi az-çok tatmin eden yola dört elle sarılıp mutluluğu bulmamız gerektiğini öğütlemiştir adeta. mutluluk için sevecek tek bir kızın, omzunda ağlanacak tek bir dostun ve duygularımızı anlatmak için tek bir yolun* yeteceğini göstermiştir. her insan duygularını bir şekilde ifade eder. kimisi notalara döker, kimisi yazar, kimisi anlatır, kimisi söver, kimisi içine kapanır... duygularını ifade edemeyen insanlar da 1900'ün içine girmekten korktuğu dünyanın sonsuz olasılıklarında kaybolmuştur belki de...

    mükemmel bir filmdir 1900 efsanesi. görsel şölen değildir, ancak anlatmak istediği şeyleri insanın suratına bir bir vurarak anlatan, sarsıcı bir filmdir. bir yere ait olmamanın umutsuzluk ve hüzün vermediği ender filmlerdendir. karakterimiz ait olmama durumunu aşmaya çalışmaz, bizzat bu durumun üzerine inşa eder ideallerini. sonuna kadar da sahip çıkar ideallerine. 1900'ün bir yere ait olmaması; ait olmama korkusu yaşayan biz seyirciye hüzün verir. oysa ölüme giderken bile ne kadar neşeli olduğu filmin son sahnesinden bellidir.

    görsel şölen değil dedim ama; 1900'ün fırtınada magic waltz çalıp bir yandan piyanoyla geminin balo salonunda vals yaptığı sahne sinema dünyasının ender sahnelerinden birisidir. hakkını yememek lazım.

    tornatore'nin müthiş yönetmenliği ve tim roth'un şahane oyunculuğunun yanı sıra filmin gizli mimarı hiç şüphesiz büyük üstad ennio morricone'dir. morricone olmasa, 1900 efsanesi bu kadar iyi bir film olamazdı. film müziği endüstrisinin diğer iki büyük ismi hans zimmer ve john williams insanların duygularının bu denli ırzına geçebilecek besteler çıkartamazdı. bu ikiliye saygım sonsuz olsa da, onların tarzı daha "ticari". morricone bu filmde çok ince çalışmış. müzikleriyle filme eşlik etmek yerine, filmin taşıyıcı öğelerinden biri olmayı başarmış. öyle başarılı bir iş çıkartmış ki son yılların en iyi dramalarından seven pounds'da bu filmden "the crisis" adlı beste kullanılmış. hani şu 1900'ün iç hesaplaşmalarını anlatan beste.

    neredeyse 20 yıldır piyano çalıyorum. filmi her izlediğimde 1900'ün yanına oturup beklemeyi seçiyrum. tam tersini hiç düşünmedim. çünkü bilinmezlik en büyük kabus. bugün 1900'ün sahip olduğu yeteneğin 10'da birine sahip olsam onun gibi müziğim yapar, sonrasında sonsuzluk olarak gördüğümüz yere gitmeyi seçerim. çünkü esas sonsuzluk yaşadığımız bu kokuşmuş gezegen ve bize sunduğu sonsuz olasılıklar...

    sayid's rating: 8.5/10
    --- spoiler ---
45 entry daha
hesabın var mı? giriş yap