42 entry daha
  • samimi bir bir özgürlük masalı olarak başlayan lakin günün sonunda kafasına eseni yapan bir adamın samimi öyküsünden gayri bir metin olmadığı anlaşılan kitaptır. yanlış anlaşılmasın; bir apaçi masalı'nı yer yer imrenerek, yer yer "beyaz türk" dudaklarımı büzerek okudum ve beğendim. benim derdim metnin genel niteliğiyle değil, öyküsünü anlatan "kurgu" anlatıcının şahsiyetiyle.

    bir apaçi masalı öncelikle ezber bozmayı göze almanın öyküsünü anlatıyor. kimimizin yabancı olduğu türkiye'nin varoşlarını, garibanlığı neredeyse gururla kanıksayan yoksulluk kültürünü ve köle ahlakını bir çocuğun gözünden sorguluyor. bu noktaya kadar son derece vurucu giderken bir anda dümen kırılıyor ve mevzu zengin/fakir ayrımına endeksleniyor. çocukken her sokağa çıktığında hırpalanan bana zamanın "zararsız" apaçilerini romantize ediyor. kendisini sınıflandırdığını düşündüğü "okumuşları" acımasızca sınıflandırıyor, okumanın değersizliğini dile getiriyor, sözlüklerde debelenen okullu bebelerin acizliğine her fırsatta hışımda saldırıyor. kendisini ise kaderini yazan üstün insan olaran tanımlıyor. piyano çalmayı öğrenmiş, sokak lambasının ışığında çalışarak mühendis olmuş, kafa patlatarak ticari hayatta ilerlemiş değil. tek yaptığı bir otelde iş bulup pek çok ecnebi hatunla muhattap olmak. bu gazla kendi halinde okuyanlara, üniversite öğrencilerine, hayat tasası farklı olanlara kin kusuyor. inanılmaz büyük işler başardığından ve hayatı güçlü iradesiyle yendiğinden bir an olsun şüphe etmiyor. coşkuyla anlatılan bir masalın özeti bundan başka bir şey değil.

    işin ironik yanı da şu ki, bir apaçi masalını alıp okuyacak olanlar o övüp yücelttiği eski zaman apaçileri değil, kitap boyunca itin götüne soktuğu "okullu bebeler". hepimiz angutyus'un gezi, seks ve keyif dolu yaşamında gıpta edecek bir şeyler bulacak ve imrenerek okuyacağız. kontrollü yaşamlarımıza dönmeden önce birer zihinsel kaçış anı yaşayacağız.
14 entry daha
hesabın var mı? giriş yap