1 entry daha
  • şiir nasıl yazılır'dan, şiiri nasıl yazıyorlar gibi bir soruya yatay geçiş yaptığımızda yahya kemal'e kulak kabartırsak:

    // (bkz: #2995334)

    yahya kemal, parkotel'deki odasından görünen şâhâne manzaraya bir müddet daldıktan sonra sözlerine şöyle devam etti:

    -ben evvelâ şiirin mevzuunun kalbimde muhafaza ederim. sonra onu kelimelere dökerim. bu kelime istifindeki, ritme, âhenge bakarım. kelâm olunca şiir olur... şiiri söyleme lâzımdır. asıl şiir o zaman meydana gelir. kelimelerin ianesi ile bâzı mısralar yazılabilir. fakat daha ileriye gidilemez.

    mevzu kalbimde doğunca ona ifade ararım. duyduğum mevzua sâdık kalırım. ona başka şeyler katmam...

    ben türkçede poezi pürü (saf şiir) aradım. bunu ararken de şunlara dikkat ettim:

    1- türk milletinin kalbine sinmiş kelimelere baktım.

    2- ritmde türk milletinin sokakta, evde söylediği edayı aradım. bu ne acem, ne de tatlı su frengi edasıdır.

    cenap ve fikret'te frenk edası vardır. meselâ fikret, nesrin'de: "lâkin ben" der... ve bu suretle halk edasını kaybedip frenk edâsına kaçar.

    gazellerimde eski edayı kullandım. ve bu edayı kullanırken eski şâirlerimize dikkat ettim. onların aksayan taraflarını gördüm. (...)//

    5 kasım 1955, parkotel, saat 09:00'-12:30'.

    iç. "işte gerçek yahya kemal", sermet sami uysal, inkilâp ve aka yay., 2.b., * * istanbul-1972, s. 116-117.

    iç. "yahya kemalle sohbetler", sermet sami uysal, kitap yayınları, 1.b., istanbul-1959, s. 45-46.

    ---

    ayrıca,

    (bkz: siir duygularla degil sozcuklerle yazilir)
11 entry daha
hesabın var mı? giriş yap