189 entry daha
  • son tahlilde o kadar yerden yere vurulası bir film değil. sadece ilk film ile olabildiğince karşılaştırılmadan izlenmesi gereken bir film.

    --- spoiler ---

    filmin ilkini geçemediği konusunda zaten dünya alem hemfikir. o yüzden bu konuyu derinleştirip zaten evde bir kutu mendille ağlayan yönetmeninin ve yatırımcının daha da ayağına basmaya, suratına okkalı tokatlar patlatmaya gerek yok diyorum. (bkz: 70 milyon bizi izliyor)

    önce takdir görmesi gereken yönlerinden bahsetmek istiyorum. kumral kate backinsale, o yatakta durup "is it me honey, am i making you feel trapped" deyişleri. aslında ilk önce bundan bahsetmeyecektim ama kendime engel olamadım.

    tekrar başlamak gerekirse, ingiltere ve avustralya şehirlerindeki detay inanılmaz! bu kadar ince ince her sokağı, her binayı detaylandırmak için harcanan emeğe saygı duyuyorum. alan darlığı yüzünden dikey gelişen ama bunu yaparken bile organik bir görünüme sahip olan bir londra, her yöne hareket eden asansörler, altından yol geçişine izin veren metro sistemi, kapısına oturularak binilen uçan araçlar derken bilim kurgu ve gelecekte kentsel mekanların neye benzeyeceğini düşlemekten zevk alan herkesin zevkle izleyeceği bir film.

    oyunculuk olarak collin farrel çok üstün bir performans sergilemiyor, filmin yakışıklısı olarak sık sık tişörtünü çıkartıp düşük belli pijamasıyla adonis kaslarını izleyicinin beğenisine sunuyor. aksiyon sahnelerinde sanki adam bir iki kare yavaş kalmış ve post-production'da toparlamışlar gibi geldi bana. adam o kadar da aksiyon bir karakter değil çünkü, daha çok men's health kapak adamı gibi geziyor ortalarda. fakat karakteri daha önce arnold'ın canlandırdığını düşününce, yine o douglas'a göre dana ince işlenmiş olduğunu görüyoruz.

    kate backinsale, maalesef sharon stone'ın ayakkabılarını dolduramıyor. (bkz: chicken translate) ilk filmle en çok karşılaştırmasını yaptığım karakter lori quaidoluyor haliyle. filmde o kadar erken ve o kadar keskin bir şekilde süperkaltak moduna geçiyor ki karakterle ilgili bir şey hissedemiyoruz. sürekli koşan, düşen, tekme tokat girişen, bir o kadar da karavanacı olan ve sürekli pozlardan pozlara giren bir kadın. performansı ile filmden soğutuyor. çocukluğumuzda izlediğimiz kötü olmak için kötü olan karakterlerden çünkü. ama artık biz filmin kötü karakterini de en az asıl kahramanlar kadar sevebildiğimiz filmleri beğeniyoruz (bkz: gibi geliyor bana yoksa şüphen mi var)

    jessica biel de bazı sahnelerde ağzını kapatsa iyi olurmuş. o dudaklar kıvrılıp kıvrılıp açık kalıyor bir playboy güzeli gibi. ama kızımız direnişin en temel karakterlerinden. ne zaman bu edayı, bu çalımı günlük yaşamda pratik edecek imkanı yakaladı anlayamıyoruz. yine de rolünü büyütmeye çalışmayarak ve karakterin içini olabildiğince doldurarak elinden geleni yapmış.

    aksiyon sahneleri gerçekten meraklısına birebir ilaç gibi. ben takip ederken biraz yoruldum çünkü o kadar ciddi bir koreografi ile dövüşüyorlar ki kavga değil united britain halk dansları ekibi gibi görünüyorlar (özellikle asansördeki bitch fight bölümü). fakat bence filmin en eksik kaldığı nokta zaten herkesin bildiği bölümleri -hem de kırparak- yeni baştan işlerken filme eklenen yeni temaları kesinlikle izleyiciye açmaması. dünyanın üzerinde yaşan kalmamış birader, ne oldu? hava yoluyla bulaşan bir hastalık varsa güvenli yerler güvensizden nasıl ayrıldı? bunlar filmin marsta geçen bölümünün yokluğunu hafifletebilecek, kaçırılmış imkanlarmış diye düşünüyorum.

    filmden hayal kırıklığım ise sadece the fall isimli asansörü ve içindeki "kötü adamları" patlatarak herşeyin çözüme kavuşturulmuş olması. bir an düşündüm ki asıl filmde olduğu gibi burada da aslında yaşanamaz diye bilinen gezegeni kurtarmanın bir yolu olduğunu öğreneceğiz ve filmin son sahnesinde ortaköy'de, yıkılmış boğaz köprüsü manzarasını arkasına almış ana karakterlerimiz ince belli bardakta çay içerken biz "vay anasını adamlar gezegeni kurtardı oğlum" diye birbrimizin omzuna yumruk atacağız. (hatır için bu sahne yıkılmış eyfel kulesi, kafası kopmuş özgürlük anıtı vs şeklinde çeşitlendirilebilir tabi.)

    bir de eklemezsem olmayacaktı: irobot+28 days later+5th element+total recall (1990) = total recall (2012)

    --- spoiler ---
103 entry daha
hesabın var mı? giriş yap