4 entry daha
  • biz insanlar, çiğ süt emmişler olarak, dinlediğimiz, izlediğimiz, okuduğumuz, gördüğümüz, vesaire yaptığımız hemen her şeyi derecelendirme eğilimindeyiz. pek çoğumuz bunu hiçbir karşılık hatta bir geri-bildirim dahi beklemeksizin, salt bir hobi yahut öylesine bir uğraş olarak yaparken, pek azımız bu sayede para dahi kazanabiliyor. mesela, bir maç izliyor, maçın sonucunda diyoruz ki, "falanca oyuncunun performansı pek kötüydü birader; 10 üzerinden 6'yı bile zor alır." bir film izliyor, "onca film izledim, ama böylesini hiç görmemiştim. on üzerinden dokuz veriyor, o bir puanı da sırf piçliğimden kırıyorum." falan diyoruz. yolda yürürken güzel giyimli bir kadın görüyor ve bluzundan eteğine bir derece biçme telaşına sürükleniyoruz: "eteğinin rengi, çorabının rengi ile epey uyumlu: 8! bluzunun kesimi, eteğinin üzerine serbestçe iniyor ve kıyafetin duruşuna doğal ve doğallıktan gelen özgür bir hava katıyor: 9!"

    ben bir süredir, ki epey kısa bir süredir, bu alelade eylemi epey ciddi bir şekilde yapmaya başladım. elbette başta bazı tetikleyiciler ve bazı hedefler vardı. tetik çekildi, hedef vuruldu, fakat eylem sonlanmadı. gittim, kendime tam otomatik bir "derece-atar" satın aldım. boş vakitlerimi sabun köpüğü ile dolduracağa benzer yeni işime, sevdiğim müzik gruplarının albümlerini ilkten -şimdilik- sonuncuya kadar dinleyip, her şarkıya, her albüme, ve en sonunda gruba birer puan vererek başladım. bu uğraş üzerinde bir miktar yol katettiğimi sanıyordum ki, karşıma büyük bir engel çıktı: bazı işleri derecelendirmek hiç kolay değildi ve ben bu konuda tamamen pusulasızdım. pusulasız ummana açılmış ve karşıma çıkan ilk engelde neye uğradığımı şaşırmış, afallamış, gemiyi tehlikeye sokmuştum. hemen motorları durdurdum. dürbünümü kapıp uğraşın köklerine doğrulttum. ve kısacık bir parıldama anında, kafatasım bir duya çevrildi;

    farkettim ki, her insan derecelendirme yaparken aynı göstergeleri kullansa da esasında hepsi farklı kıstaslar gözetiyordular. sözgelimi, klasik olarak, bir şarkıya 1 ile 10 arasında bir derece vereceğimizi düşünelim. aynı gelenekten gelen dinleyicilere türünün iyilerinden sayılan bir şarkı sunalım. söz konusu şarkıya dinleyicilerimiz aşina olduklarından ve şarkıyı gelenekleri gereği seviyor olduklarından, çoğu 7-10 arası bir derece verecektir. peki ya, bu işin üzerine gidip, dinleyicilerimizden verdikleri puanı birkaç kelime ile izah etmelerini isteseydik? şüphesiz birbirlerini hiç mi hiç tutmayan çok çeşitli kelimelere ve kelime dizilerine erişecektik.

    ben-merkezime dönerek devam edeyim; ben "şeyleri" 1 ile 5 arasında derecelendirmeyi seviyorum ve ara-sayılar kullanmaktan imtina ediyorum. çünkü 10'luk sistemin ve ara-sayıların işi mutlak suretle sarpa sardırdıklarını düşünüyorum. bu sebeplerle bir şarkıyı 1 ile 5 arasında ve şu yan-yazılarla derecelendiriyorum:

    *........: uzak dur
    **......: değiştir
    ***....: dinlenebilir
    ****..: yanında taşı
    *****: aklından çıkarma

    ayrıca 0 değerini kullanmıyorum, çünkü 0 demek, o şarkıyı dinlememişsin demektir. yahut, bir şeye 0 vereceksen, onu kale almıyorsun demektir. eh, bu uğraş bana kimse tarafından dayatılmadığından ve derece vereceğim şeyleri bizzat kendim seçtiğimden, 0'a gerek duymuyorum.

    1 yıldız verdiğim şarkılar ile karşılaşmaktan mümkün mertebe kaçınıyorum.
    2 yıldız verdiğim şarkılar albüm dinlemeleri sırasında karşıma geliyorsa, çekinmiyor, sonraki şarkıya geçiyorum.
    3 yıldız verdiğim şarkılar için (bir şeyi, derecelendirme skalasının orta derecesiyle oylayan hemen herkes gibi) ile uçlarda olumlu yahut olumsuz duygular/görüşler beslemiyorum. şarkıyı dinlemek için talepte bulunmuyor, karşıma çıkanda sonraki şarkıya geçmeye yeltenmiyorum.
    4 yıldız verdiğim şarkıları yanımdan ayırmıyorum. çünkü bu kahrolasıları canım çekebiliyor ve hareket halindeyken internet erişimi olmayan bir dinleyici olarak daima temkinli davranıyorum. müzik çalarıma yeni albümler atacaksam dört yıldıza asla dokunmuyorum.
    5 yıldız verdiğim şarkılar, bak, işte, şimdi, şu anda bile kafamın içinde dönüp duruyor, birbirlerine karışıyor, dans ediyor, yarışıyor, mest ediyorlar. hiçbirini bir diğerinden ayıramıyorum ve onlar, beni en iyiler arası bir en iyiler listesi yapmaktan alıkoyuyorlar.

    bu uğraşı sanatın farklı alanlarına taşımak için henüz erken olduğunu düşünüyorum. çünkü başka bir alan demek, yeni derecelendirme-yanı-yazıları demek olacak. yukarıdaki beşlinin dahi bir hayli toy olduğunu düşünürsek... filmler, kitaplar, tablolar bir müddet beklesin. ben de bu sırada şarkılara puanlar verip, verdiğim puanları toplayıp, albümdeki toplam şarkı sayısına bölüp, bir albüm puanı elde edip, bunu daha önce yine aynı şekilde oluşturduğum diğer albüm puanlarıyla karşılaştırıp, en iyi albümler listeleri hazırlamaya devam edeyim.

    belli mi olur, belki bir gün, sadece kendimi meşgul tutmak için başladığım bu faydasız uğraşın sonuçlarını paylaşmaya dahi başlarım. artık bu denli öznellik başka kime/neye yarayacaksa...
3 entry daha
hesabın var mı? giriş yap