3 entry daha
  • içinde böyle bir sahnenin bulunduğu etkileyici film. bu sahnede binaların dışından cam yüzeye çarpıp düşen iki insanın görüntüsü cama çarpıp dışarı çıkamayan bir sinekle aynı duruma düşmeleri yüzünden vurucu bir etkiye sahiptir.
    esasen uyuşturulmamış insanlarla da alay eder bu sahne. bir kente yukarıdan bakıyor ve uçtuğunu düşünüyorsun ama insan olarak sıkışmış durumdasın ve sinekten farkın yok. kendi dünya tasavvurunu gerçek sanmak konusunda ustasın ve insan olmanın yıkıcı tarafıyla uyandığın her gün yeniden tanışıyorsun.
    bir çökkünlük ve taşkınlık arasında bulduğumuz o dengeli yerden izlediğimiz bu film adındaki sürekli anlamına gelen permanent sözcüğü de filmle hem anlattığı şey yüzünden hem de oluşturduğu alt metin yüzünden uyum sağlıyor. uyuşturucu kullanan kişilerin zaman algısı kayboluyor ve anlık bir çarpma ve süzülerek düşme bile uzun bir zaman şehrin üzerinde uçulmuş, gezilmiş etkisi verebiliyor. süreklilik denilen şeyin, zamanın ve bitmek bilmeyen olumsuzlukların anlatılmak istendiği gece sözcüğüyle beraber kurduğu anlamla yalnızca bu uyuşturucu sahnesini iç içe geçirsek göreceğimiz şey zamanın göreliliği olacaktır.
    gündelik yaşamlarımızın içinde özgür olduğumuzu düşündüğümüz anlarda tıpkı filmdeki ikili gibi bizi hayattan ayıran o cama kaç kez toslamışızdır. insanlar bulundukları zeminden memnun olmamalarıyla bilinen varlıklardır.
    bugün baudrillard'ın simulakr olarak tanımladığı şey süperegomuzdur. id'in arzularının önüne geçen ve bizi zamanla sınırlayan bu şey, esasında kavramların anlam kayması yaşamasıyla mümkün olabilir ve bu da zeminin değişmesiyle mümkündür.
    uyuşturucu etkisindeki insanlar önceki sabitlerinden sıyrıldıkları için önceki halin gerçek dünya olduğuna ve bundan kısa bir an için de olsa kurtulduklarına inanırlar. insanoğlu gerçek olarak tanımladığı şeylerin içine kendisini hapsetmiştir. önce bu sınırlamayı getirip sonra da bundan kurtulmaya çalışması ve bunu da yasalarla tanımlanan yöntemlerin dışında araması özgür olduğuna inanmasını sağlar ve bilinçli olduğunu düşünmesine yol açar ancak bilinçli olsa da insan kendini sınırlayan dünyanın gereklerini yerine getirmek zorundadır. işte bu zemin kayması doğrudan mülkiyetle ilgilidir.
    mülkiyet tanımı ortadan kalkarsa hırsızlık tanımının ortadan kalkacağı doğrudur ancak o zaman da yeni bir kaos baş gösterecektir. yani kurallar bir mantık gözetmeksizin kaosu engeller durumda oldukları için vardırlar.
    bilincini buğulandıran insanlar kurallardan yalnızca bir tanesini bozuma uğratarak diğer kuralları çiğnemeden iç evrenlerinde hareket ederler.
    peki bunu bir uyuşturucu almadan yapmak mümkün değil midir?
    insanlar aslında uyuşturucuya bağımlı olmazlar, uyuşturucu maddenin kullanımı sırasında vücutta salgılanan kimyasallara bağımlı olurlar. söz gelimi dopamin, bu bağımlılığın adı konulmayan baş kahramanlarından biridir.
    yani esasında insan, kendine bağımlıdır.
hesabın var mı? giriş yap