5 entry daha
  • durun size onu anlatayım!
    nefs hakimiyetine savaş açmış bir hedonizm savaşçısıydı o..
    ahmet hazerfen'den daha farklı bir yöntemle istanbul'u kanatlarının altına almıştı..

    onun hikayesi şeriat cenderesinin bağlarını gevşetmeye başladığı tanzimat döneminde dramatik bir hal almıştı. iktisadi açıdan üretici değil, tüketici olan üst düzey bürokrat grubunun sesini en çok yükselten ismiydi. kimliğini modern dünyanın kültürel temayülleriyle ve gitgide etki alanını genişleten hedonizm malzemesiyle inşa etmekte kararlıydı. burjuva kapitalizminin ruhu kanatlandırmaya yönelik özelliklerinden, osmanlı’ya yönelik çıkarımları hayata geçirerek bireyciliğin önünü açmaya çalışmıştı. kısmi reform anlayışı her ne kadar padişahın bile kendi yetkilerini sınırladığı bir çağda olsa da yine de göze batmıştı. afyon yöresinden birinci kaliteden ve aracısız haşhaş getirerek kafayı dumanlayan mahmut efendi, o dönem osmanlı'da kimsenin üzerinde durmadığı rönesans yazar ve şairlerinin bireyciliği öven şiirlerini keşfetti. özellikle shakespeare ve marlowe'un oyunlarını çevirerek tanzimat tiyatrosunda oynatmak istemişti. o büyülü uyaksız koşuğun serbestliğinde akan satırlar, mahmut efendinin hedonist ruhunda psychedelic bir deneyimle karşılaştırılabilirdi. çünkü tıpkı -benzetme yerindeyse- asit atmış gibi oluyordu. hiç bir uyuşturucu almadan ve esrar içmeden bilincinin osmanlı doğasından müthiş ödünler veriyordu.

    katıksız bir psychedelic kopuş yaşıyordu. konağının bodrum katında özel bir bölüm vardı. orada bir kaç cariye ile oynaşıyor, akıl almaz ereksiyon şovları sergiliyor ve şarabın kızıl gazabını korkmadan karaciğerinin ilgisine bırakıyordu.

    derken bir gün olan oldu.. mahmut efendi erdi. uzayın ne kadar yaşlı, evrenin ne kadar sonsuz olduğunu dumanlı kafayla ve ağlayarak anladı. sürekli olarak bir zekanın olduğunu anladığını hissetti. belki de ayrıksı ruhunun çok önceden sipariş ettiği bir kehanetti bu. onu yaşıyordu. ayakları yere basmıyordu. tarumar bir vaziyette saygınlığına gölge düşürecek bir şekilde galata'nın arka sokaklarında delirmişcesine dolaşıyordu. yalınayaktı hatta. sokrates'ten kopya çekiyordu. ama onun bir baldıran zehiri yoktu. itibarının göstergesi olan ithal malı fesini attı istanbul boğazının serin sularına...

    sonra onu aldılar şam'a sürdüler. eğer tanzimat dönemi yumuşaklığı olmasaydı bir çok kişinin ayıpladığı bu gurebayı kesin meydanda asarlardı.

    maalesef pek çok ideoloji düşleri dışlıyordu. bu bugünde böyle değil mi dostlar? katoliklik, puritenlik, marksizm, kapitalizm... mahmut efendi'yi de sürdüler en sonunda. özellikle batılılaşma yanlısı olan taşıyıcı entelijansiya onu sırtından bıçaklamıştı.

    mahmut efendi şam'a sürülmüştü ama orada da hayatının en hedonist deneyimlerini yaşamaktan geri kalmamıştı. onun dumanlı kafası osmanlı merkezinden uzakta, şam'ın periferi coğrafyasında da faaliyetlerini sürdürmüştü. ölmeden önce son nefesinde kayısıyla kafa bularak şu veciz sözü söylemişti: bundan iyisi şamda kayısı...
9 entry daha
hesabın var mı? giriş yap