23 entry daha
  • gene saçmalanmış, konuların ayrı olup sonra birleşmesinden ötürü bazı kişiler yanlış bildiklerini okumaya devam ediyorlar demek ki. diğer konuda olup şu an buraya taşınmış olan entry'imde ekonomik verilerin kandırıcılığından bahsetmiştim ki sonra gelen bazı yorumlar bunları kanıtlar nitelikte olmuş. (bkz: #47972178)

    birileri rakamlarla kandırılıp, büyüme rakamlarına takılmışlar. ilk entry gene aynı şeyi anlatıyor da ben burada biraz daha açayım ki kimsede soru işareti kalmasın.

    şimdi bu büyüme oranı meselesine gelelim;

    dünyada ekonomik büyümenin içinde demografik büyüme (nüfus büyümesi) ekonomik büyümenin yarısına yakınını etkiler ve etkilemiştir. (teoride değil, pratikte yani tarihte böyle olmuştur.) nüfusun çoğalmasını bu yüzden ister devlet büyükleri. çalışan ne kadar insan, ne kadar iş yapan insan o kadar büyük ekonomi demektir (- yanlış anlaşılmasın- bu insanlar iyi yaşar demedim farkederseniz, diğer entry'de bahsettiğim endonezya ve hindistan örneklerine pür dikkat lütfen). büyük ekonomi de baştakilerin daha çok ekmek yemesi demek, yani bir nevi nüfus köle durumuna geçer.

    ve geleyim tekrar büyüme olayına; dünya son yüzyılda senede %1 büyümüştür. bu gerçekten iyi bir rakamdır. senelik çok farkettirmese bile uzun vadede (mesela 30 yılda 50 kat büyüme) çok büyük etkiye sahiptir. bu sebeple gördüğümüz rakamlar; mesela 3'ler ve 4'ler ciddi rakamlar. fakat bu kesinlikle türkiye'ye özgü değil. dünya trendi bu yönde. başta bahsettiğim demografik büyüme ekonomik büyümelerde önemli olduğundan; şu anda gelişmekte olan ve gelişmemiş ülkelerin bu yüzyılın yarısından sonra(2050+) kişi başı ortalama gelir olarak şu anki gelişmiş ülkelere yakın olacağı tahmin ediliyor.

    bunun sebebi bilginin serbest dolaşımı, yani serbest piyasadan ötürü beşeri sermayenin kendini geliştirmesi ve gelişmemiş ülkelerin de gelişmiş ülkeleri kopyalayabilmesidir ve onların da para kazanabilmesidir. bugüne kadarki hızla giderse dediğim gibi bu yüzyıl içinde denklik bekleniyor. dünyada ortalama büyüme gene %1 olacaktır, fakat gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkeler bunun asıl temelini atacak çünkü nüfusları tükenen avrupa ülkeleri gibi ülkeler çok yavaş büyümeye başlayacaklar, bazıları eksilere bile geçecek.

    bu olan ekonominin kaçınılmaz sonucu. adamlar "benim nüfusum yoksul yaşayacağına hiç yaşamasın" mantığıyla keyfine bakıp çok üremiyor. (veya ileride olacak bir kıtlığa önlem alıyorlar.) aşırı üreyen toplumlar ise kendilerine bir değer yaratıp bir şekilde büyüyor ve ekonomileri büyüyecek.

    hatta eski türkiye!'den örnek vereyim, (bkz: #46246495) türkiye önceki on yıllık periyotlarda da hep 2,5 kat büyümüştür zaten, bu sefer ise küresel trendin de büyük yardımı ile yabancıya daha kucak açıp geleceğimizi satarak, eski ortalamayı biraz daha artırıp 3,5 yaptık. tıpkı diğer kongo, afganistan gibi ülkelerin 5 katına çıkması gibi örnekler de mevcut. (bkz: #46246313)

    tabii burada nereye dönüyoruz? ekonominin büyümesi ülkenin müthiş olduğu anlamına gelmez. o zamanlar bile gene atıyorum bir alman, somali'deki şirketlere sahip olabilir ve aslında oradaki üretimi o sağlayıp kendi ülkesine değer götürüyor ve somali'yi şişik gösteriyordur. yani ekonomilerin büyük olması mesele değil, mesele ülkedeki insanlara o büyük ekonomiden ne kadar pay ayrıldığıdır.

    bunu hesaplamak çok basittir, şöyle açıklayalım. gayri safi yurtiçi hasıla hesaplanmasını hepimiz biliyoruz (ülke içinde üretilen tüm değerler diye özetleyelim), sonra bunu nüfusa bölüp bizim kişi başına düşen yurtiçi hasılamızı buluyorlar. hani arttı diye övünülen. fakat sizin ülke içi üretiminizi yapan değerler yabancıya aitse (ki türkiye'de borsadaki kağıtların değerinin %70'e yakını yabancıdır) o adamların parasının ülkeye faydası olmaz, çünkü adam kendi payını alıp ülkesine götürdüğü zaman sen ancak arkadan bakarsın. ama o adam buradayken senin ülke hacmin gayet büyük gözükür. dünya çok girift, tabii ki kapalı ekonomi olmamalı ancak b planın olmalı.

    ayrıca bunun yabancı olmasına dahi gerek yok. senin ülke insanın da zaten aynı görevi görüyor. adamın öyle bir geliri/serveti var ki ülkede 10.000 kişi bir ömür çalışsa ona ulaşamaz. şimdi bu adamın kazandığı para da senin, benim kazandığım diye gözüküyor. toplamı nüfusa bölüp o paradan ben de pay alıyorum diye gözüküyor lakin öyle değil. çok aşırı lüks yaşamayan, mütevazı yaşayan diye bildiğimiz japonlar bu ünlerine uygun davranarak bizim 5-6 mislimiz ekonomileri ve dünyanın her yerinde üretim yapıp sattıkları ürünleriyle bizden daha az milyardere sahipler (nüfusları da bizim iki katımıza yakın).

    çok gelişmiş ülkelerde alt sınıflar tarih içinde haklarını savunageldiği için, sizin gibi "başımızdakiler müthiş ya, ekonomiyi büyüttüler, bak ayda 1000 lira alıyorum, kıçımı silmeye tuvalet kağıdını zor buluyorum; yaşasın x parti!" demedikleri için oralarda toplam geliri nüfusa böldüğünüzde daha tutarlı sonuçlar çıkıyor.

    buradan çıkaracağımız sonuç; rakamlara bakın ama kanmayın. rakamların alt dallarına inin ve mantıkla birlikte sorgulayın. en önemlisi, size ürettirilmesin, siz üretin. siz bir değer katın. ülkenizde övündüğünüz ulaşım araçları yabancının sizin geleceğinizi aldığı paralarla olmasın, ülkenizdeki değerin büyük kısmı size ait olsun ve o değeri halkınıza adaletli dağıtın, işçinin hakkını verin.

    aksi takdirde tüm dünya serveti, geliri sizin olmuş ne önemi var?

    edit: imla.
13 entry daha
hesabın var mı? giriş yap