8 entry daha
  • bakın şöyle bir yazıyla karşılaştım:

    http://www.sosyalistfeministkolektif.org/…rici.html

    tamam bu örnek fantastik diyebilirsiniz, delinin biri yazmış editör de okumadan koymuştur vb. mesele bu yazı değil, sadece hala yazılabilmesinin ideolojik/siyasi koşullarının diri olduğunu göstermeye çalıştım. bu ülkenin feministleri (onurlu canım dostların yanında avrupa birliği'nin fonladığı dominant bir kesimi de var, tıpkı bir kısım sosyalist-marksist vb. gibi, ne yazık ki) ideoloji ile siyaset arasındaki ayrımı bir türlü gözetemeyip, kitaplarda yazanları sokaklarda okuma akademizmi dışında pek bir kazanım elde edemediler bu kadın kasaplığı ülkesinde. öyle ki; dinci gericiliği, siyasal islam'ın iktidarda olduğu (refah partisi iktidarı dahil) yıllarda dahil gündemlerine hiç almadılar, kadın meselesinin aslında türkiye neoliberalizmine göbekten bağlı olduğunu kavrayamadılar. kadın kasaplığının, türbanın, çarşafın bu uluslararası düzenin yeni evresinde tekabül ettiği şeyi kavrayamadılar, çarşafa özgürlük atfettikleri bile oldu. ab'den fonlananların zaten böyle bir derdi yoktu, fakat mücadeleci feministler de bu berrak okumayı yapamadılar.

    nasıl ki "kahrol kapitalizm" sloganına sıkışmak anti-kapitalist siyaset açısından kocaman bir sıfıra tekabül ediyorsa "kahrol patriarka" çerçevesine sıkışmak da aynen böyledir, gerçek düşmanla dövüşmez, hatta ekseriyetle onu gizler. nasıl ki anti-kapitalist mücadele esnek çalışmaya, taşeronlaşmaya, güvencesizliğe vb. karşı verilen mücadele ve bunların bir iktidar hedefiyle inceltilmesiyle oluşuyorsa (kabalaştırarak geçiyorum) kadın meselesi de aynı şekilde ele alınmadıkça verilen mücadele bir işe yaramaz. hayat bu kadar alçakgönüllü değil.

    kimsenin iyi niyetine, onca emeğine saygısızlık etmek değil amacım. fakat yıllar boyu gözünün önünde kabak gibi ortada olan tabloyu doğru okuyamayan bu siyasal akıma, türkiye feminizmine gereğinden fazla kredi açmak çok yersiz. elbette eleştirilecekler. tıpkı yıllardır isminin başında marksist, sosyalist, komünist sıfatlarını taşıyıp akp diktasına stepnelik yapmış onlarca tipin eleştirildiği gibi. kimse isminin başında yazan sıfat nedeniyle eleştiriden azade olmuyor, buradaki tek kerteriz hayattır, hayatı doğru okumak ve doğru mücadele araçlarını geliştirebilmektir. öyle bir noktaya geldi ki ülke, artık doğru, net ve sonuç alıcı bir hat izlememe lüksü yok kimsenin. çünkü bu noktadan sonra türkiye solunun o veya bu kesimleri hata yapmayı sürdürürlerse; artık eleştirecek herkes ya mezarda, ya mahpusta, ya da el kapılarında olacak.

    son olarak; dgb'den siyaseten hiç hoşlanmam, muhtemelen kadın meselesini çokça ıskalayan, somut bir mücadele programı ortaya koyamayan, tersinden gölge boksu (işçicilik) öneren bir etkinlik olacaktır. dikkat çekmeye çalıştığım tek nokta türkiye feminist hareketi'nin kadın mücadelesinde eleştirilemez vb. olmayışıdır.

    edit: bu entry ideolojik mücadelenin bizatihi kendisi olma amacı taşımaktadır, "feministler tabi ki eleştirilecekler"le sınırlı değil demeye çalıştığım. elbette amansız bir ideolojik mücadele verilecek, memleketin bir tane özgecan'ını daha pespaye akademizme kurban veremeyiz, o kadar acil bir meseledir.
6 entry daha
hesabın var mı? giriş yap