15 entry daha
  • öncelikle link, [http://www.thebookoflife.org/ http://www.thebookoflife.org/]

    olanı anlatmakta çok başarılı, olması gerekende gereksizce ihtiyatlı, gerçekten oraya ulaşmak için ne yapmamız gerektiğiyle çok da ilgilenmeyen bir kapitalist ütopya denemesi. belki ömrümün bir kısmını işletme ders kitapları okumakla geçirdiğim bana öyle geliyor da olabilir, ama savunduğu görüşlerden bağımsız olarak okuması çok zevkli; akıp giden bir dili, hemen her konuda verdiği cuk oturan örnekler var. 6 bölümden oluşan kitabın yalnızca kapitalizm bölümünü bitirebildim, ben tamamını okuyana kadar ortada kapitalizm diye bir şey kalmayabilir, kısmet.

    kapitalizmle ilgili kısımda sıkça tekrarlanan bir bakış açısı, kapitalizmin “olması gereken” haline ulaşması için getirilen bir öneri var, o da şu: neden şirketler daha az kar edip, işçilerin insanca koşullarda yaşamasını sağlamıyorlar? neden şirket sahipleri işçilerini kötü şartlara mahkûm ederek kazandıkları parayı hayırseverlik projelerine aktarmak yerine, işçilerinin temel ihtiyaçlarını karşılayacak ve genel yaşam kalitelerini arttıracak bir iş yapma biçimini benimsemiyorlar? sözleri böyle dizince, bu bir öneriden çok bir soruya dönüşüyor ve yazık ki bu sorunun bir cevabı var. istisnaları bir kenara bırakırsak, kitabın önerdiği gibi karı bir miktar düşürecek ve çalışanların mutluluğunu sağlayacak bir iş modelinin benimsenmemesi, kapitalizmin doğal bir sonucu. temeldeki problem şirketlerin dizginlenemez kar hırsı değil, kapitalizmin doğası gereği sistemde ayakta kalabilecek şirketlerin dizginlenemez kar hırsı olan şirketler olması. kazancının belli bir yüzdesinden vazgeçen şirket, serbest rekabet piyasasında uzun vadede kaybetmeye mahkum. aslında kitap da bunu kabul ediyor ve tariflediği kapitalizmin ancak eğitilmiş bir müşteri kitlesiyle mümkün olacağından dem vuruyor. aşağıdaki alıntıyı çok sevdim, görüşünü savunurken içinde bulunduğumuz siyasi iklimi de çok güzel betimliyor.

    “there’s a parallel with democracy: you can’t have a functioning democracy without an educated electorate. equally, though we haven’t given the point due recognition, you can’t have a noble kind of capitalism without an educated consumer base.”

    bu argüman yukarıdaki eleştiriyi cevaplıyor gibi gözükebilir; ama bu eğitimin niteliğini, kim tarafından, hangi yollarla ve en önemlisi nasıl içinde bulunduğumuz sistemden bağımsız bir şekilde verileceğini açıklamadığı sürece bir “deus ex machina” olmaktan öteye gidemiyor. zira eğitim, içinde bulunduğumuz sistemden bağımsız değil, aksine temel işlevi, sistemin meşruiyetinin günbegün yeniden üretimi. başka bir eğitimin koşullarını nasıl sağlayabiliriz sorusunun cevabını aramak yerine, hatta dilerseniz bunu genelleştirelim, kapitalizmin çeşitli taraflarını nasıl törpüleyip insani bir forma kavuşturabiliriz diye kafa yormak yerine, sistemin tümden reddiyesine niye gitmiyoruz? çizilen kapitalizm portresinin gerçekleşebilirliği, owen’ın new harmony’sinden çok da fazla değil. öyleyse, hayallerimize ket vurmak niye? (inşallah yazar ileride owen gibi sapıtıp ruh çağırmaya, thomas jefferson’la falan konuşmaya kalkmaz :) )

    media kısmında anlatılanlara bayıldım. özellikle haberlerde sanat kullanımı nicedir belli belirsiz sezdiğim bir şeyi, aha işte bu ya, diyerek anlattı. ekonomiden bahsettiği kısım için, yukarıdaki eleştiriyi tekrarlamak lazım; aşağıdakini ele alalım örneğin.

    “while continuing its regular routine of analysing derivatives, yield ratios and the state of m2 money supply, economic news should not forget its ultimate responsibility to a larger quest for a world capable of sustaining less anxious and ruinous, more secure and more meaningful working lives.
    such an agenda, however fey it sounds within the context of classical economics, is at this point in our history too significant to be stumblingly raised only in private in the middle of the night or else shouted in a hoarse voice from a megaphone seconds before a police charge.”

    işin aslı ekonomi haberlerinin böyle bir sorumluluğu yok, olamaz da; zira ekonomi haberleri zaten şu an yaptığı haberleri yapmak için var. toplumsal bir sorumluluğu üstlense varlık amacına ters düşecek, bu açıdan muhalefet fikirlerini maalesef ya gecenin köründe ya da polis saldırısından hemen önce megafonla aktarmaya devam edecek, “devrim televizyondan yayınlanmayacak”.

    velhasıl, bence güzel bir eğlencelik, hoşuma giden birkaç alıntıyı aşağıda paylaşayım, belki birisi okumak isteyip istemediğine bunlara bakarak karar verir.

    “ıt’s tempting to think that it doesn’t matter much what kind of music is popular. so long as people like it, don’t worry, it’s just a bit of fun. but music is one of the biggest influences that shapes a culture. ıt encourages an attitude to life. the songs get inside our heads and the ideas they carry with them stay there – influencing how we value ourselves and our goals.”

    “we don’t envy everyone equally. we envy people who we feel in some ways equal to, but who for one reason or another have achieved things we haven’t. there’s therefore no one we feel more equal to than those who grew up around us in our own family. they had the same advantages and disadvantages. we know them so well. they are in our heads all the time. then why are we not the president, the film star or the plutocrat? why didn’t it happen to us? now that they have them, their advantages have ceased to be abstract things that no ordinary mortal has: they become quite realistic propositions – from which one is excluded. ıt’s crushing and, on some days, just unbearable.” – we hate it when our friends become successful

    “we should think of being nice as an expression of confident strength; it’s a show of being secure enough to examine points of view that feel foreign to your own.”

    “ıf the task of the news is to tell us important things, then we shouldn’t define importance too narrowly. part of what we need is to stay hopeful about the human project. hope is an achievement and we find it in these sort of scenes – scenes where no one is dying or suffering, where things are attractive, where there is an absence of sickness and in which everyday, quiet, ordinary contentment is glimpsed”
16 entry daha
hesabın var mı? giriş yap