5 entry daha
  • '60'lı yılların sonlarında ortaya atılan "ortanın solu" procesinden sonra, '70'li yılların "ecevit rüzgarı" aslen diyarbekir'den esmişti. esaslı bir şekilde chp ve kürtler kucaklaşmıştı. bugün "kürt hareketinden" meşhur birçok isim kariyerlerine orada başladı. "yahu, chp nasıl olmuş da yüzde 40 oy almış?" diye soran bebeler, biraz da burdan baksın.

    türkiye solu'nda, chp haricinde türkiye işçi partisi (tip), devrimci işçi sendikaları konfederasyonu (disk), devrimci yol (dy) ve devrimci doğu kültür derneği (ddkd) gibi faal örgütler vardı. 12 eylül darbesi'nden sonra chp kapatıldı, diğer tüm örgütler ise yasadışı ilân edildi. legal siyaset imkânı bulamayan sosyalistler, kurucu başkanı aydın güven gürkan'ın olduğu sosyaldemokrat halkçı parti'ye (shp) akın ettiler.

    parti, necdet calp'ın halkçı parti'si (hp) ilen erdal inönü'nün sosyal demokrat parti'sinin (sodep) birleşmesiyle kurulmuştu. gürkan, köktenci biri değildi ancak diğerlerinin aksine "sosyal demokrasi" üzerine çalışmalar yürüttüğü gibi sol'a açık olma babında diğerlerinden oldukça ayrılıyordu. ancak bi süre sonra genel başkanlıktan ayrıldı. soyadından başka hiçbir meziyeti olmayan inönü geçti koltuğa. evet, doğru okudunuz. hiçbir meziyeti yoktu: gelip de bana bilim insanı olarak "başarılarını" saymayın lütfen. partinin dinamik potansiyelinin içine edilmesinin baykal ile baş sorumlusuydu inönü.

    partide, inönü-baykal hiziplerine karşı "sol kanat" güçlenmişti: fehmi ışıklar ve abdullah baştürk'ün başını çektiği disk kökenli sendikacılar, ahmet türk ve mahmut alınak'ın içinde bulunduğu "kürt hareketi", ercan karakaş'ın taşıdığı "sosyal demokrat" çevresi, vesaire.. sadece kürtçe ve kürtler hakkında değil; özellikle "ss kararnamelerine" karşı açlık grevleri ve 1989 bahar eylemleri sırasında iyice öne çıktılar da diyebiliriz. 12 eylül ile ilk ciddi hesaplaşma girişimleri de sol kanat'tan gelmişti.

    kirli savaşın sürdüğü ortamda hiçbiri pkk yanlısı değildi. kürtçe üzerine söyledikleri en ufak söz, ihraç kararlarına ve partide türkçe dışındaki lisanlara yasak konulmasıyla sonuçlandı. pkk'ın kasten dışlandığı ve zaten örgütün şiddetli protestosuna uğrayan paris kürt ensitüsü'nün konferansına mebusların katılımı da toplu ihraç ile bitti. bunu sol kanat mebusların istifası izledi. inönü'nün "gitsinler parti kursunlar, burda istemiyoz" mealindeki sözlerinden sonra fiilen "süreç" başladı.

    doğu'daki shp teşkilatları da inönü'nün mesajını aldı ve partiden teker teker istifa etti. daha bikaç sene önce bölgede coşkuyla karşılanan inönü artık yuhalanıyordu. haziran 1990'daki ara seçimlerde, neredeyse blok oy çıkardığı beldelerde tamamen silindi parti. eh, baykal hizbi fırsatı kaçırmadı. sol kanat'a yakın duran (ama partiden istifa etmeyen) cumhur keskin'in girişimiyle meşhur "kürt raporu" bu ortamda yazılmıştı. iyi de, ihraç edilen mebuslar da senelerdir benzer söylemleri dile getirmesine rağmen atılmışlardı. durumun absürtlüğünün farkına varan parti yönetimi önce "af" çıkarmış, sonra ihraç kararlarını iptal etmişti. bi kısmı geri döndü ama iş işten geçmişti. shp önemli taban kaybetmişti artık.

    disk kökenli sendikacılar ve kürt hareketi girişimiyle sol kanat tarafından halkın emek partisi (hep) resmen kuruldu. genel başkanı da fehmi ışıklar oldu. ancak, 1991 seçimlerine giderken sadun aren'in sosyalist birlik partisi ile birlikte ysk tarafından veto yedi. böylece, diğer bütün partiler hep oylarına göz dikti. hatta doğu perinçek'in sosyalist parti'si (sp) "bile" seçim ittifakı çağrısı yaptı -o sıralar pkk'ya en yakın sayılabilecek örgüt idi. en sonunda, gene cumhur keskin'in girişimiyle shp-hep arası görüşmeler başladı. şurası önemli ki, hep teklife balıklama atlamadı. zira, ysk vetosundan sonra bağımsız adaylık fikri ağırlık kazanmıştı. hatta ışıklar'ın uzlaşmacı tutumlarına rağmen, partiden istifalar da gerçekleşmiş ve bazıları bağımsız aday olarak girmişlerdi seçime. ve aslında, ittifak hep'in yararına dahi olmadı. birincisi, zaten bölgede çökmüş shp tekrar ağırlığını koymak istediğinden alttan kendi listesini dayattı. ikincisi, batı ve metropoller için hep'in önerileri zerre dikkate alınmadı ve dar bi bölgeye hapsedilmek istendiler. üçüncüsü, hep, shp'den kopma ile beraber mütedeyyinlerin çekim alanına giren parti olmuştu iyice; refah'ın türkeş ile ittifak yapmasıyla daha bi öncelikli hale gelmişti. dördüncüsü ve sonuç: bağımsız adaylar ile seçime katılınsaydı daha "başarılı" olunabilirdi.

    sonuçta, 21 hep kökenli mebus shp'li olarak parlamentoya girdiler. dyp-shp koalisyonu ihtimali doğmuş, iki parti arası flörtler, jestler havada uçuşuyordu. dyp, hep kökenli mebusların atılmasını arzuluyordu. gene de; ilk başta partiden ayrılmak isteyen mebuslar, gene ışıklar'ın uzlaşmacı tutumu sayesinde hem 20 maddelik şart hazırladılar, hem de yemin metnini kınayan açıklama yaptılar. meşhur "yemin krizinden" sonra "fırsat" doğdu. seçim döneminde, özellikle ecevit'in geçmişini inkâr edercesine yaptığı "bölücülerle ittifak kurdular" eleştirilerine karşı "yahu bunlar zaten bizim partidendi" mealinde cevap yetiştiren inönü, büyük bi omurgasızlıkla "yav bunlar sonradan katıldı bize" deyu leyla zana ve hatip dicle'yi istifaya zorladı. mebuslar uzun süre direndiler ancak newroz 1992'den sonra çoğu istifa etti.

    ve beklenen "koalisyon" gerçekleşti: kirli savaşı ve 12 eylül'ü bitirme beklentileri ile yola çıkan dyp-shp hükümeti faili meçhul cinayetlerin faili, sivas katliamı'nın mesulu, kirli savaşın uygulayıcısı oldu. shp, '80'li yıllardaki birikimini nasıl kendi elleriyle boğmuş, hakikaten açıklaması zor.. zaten üç sene sonra chp'ye katıldı ve azalarak bitti.

    haydin lafı geçmişken belirtelim, dyp ile koalisyona karşı olan baykal hizbi de partiden ayrılarak 1992'de chp'yi kurdular. bugün "biz hep ile ittifaka karşı çıktık" diye öttüklerine bakmayın, ittifak önerisi aslen bu hizipten çıkmıştır. peki, daha önce partiden atmaya çalıştıkları ile neden "barışmak" istediler? hah, burdan chp'nin müzmin problemine geliyoruz: "açılımlar" ve "proceler" hiçbir zaman toplum refahı gözetilerek yapılmadı chp geleneğinde. her zaman diğer hizbin elini zayıflatmak ve hatta tasfiye etmek için kurgulandılar. seçimlerde, inönü hizbi kozu görmüş ve aday listelerini hazırlarken baykalcıları devre dışı bırakmak istemişti.

    2007'de cumhuriyet mitingleri'nin gazıyla "ulusalcı" olmaktan övünç duyan chp apolojistlerinin, şimdi çakma inönü kılıçdar'ın vaatleriyle "defolsun ulusalcılar" kafasını yaşamasına gülüyorum. atmak, olmadı en azından etkisizleştirmek için yoğun çaba harcanan sol kanat ayrıldıktan sonra partinin doğu'da silinip gitmesinden sonra "mecburen" seçim ittifakı teklifi götürmesine rağmen, bugün "ya onlara yardım ettik ama sattılar bizi" yollu höthöt konuşmalarına ise kahkaha atıyorum. ve dahası, shp-chp geleneğini eleştirmeye ve "paramparça etmeye" herkesten çok bunların hakkı vardır. yüzlerine tükürmediklerine şükredin. gürkan, kasım 1988'de sol kanat'a mensup yedi vilayet başkanı mkyk tarafından görevden alındığında çok doğru konuşmuştu:

    "sağa sonsuza kadar açığız. ama hasbelkader biraz solumuzdan insanlar partiye katıldı mı hemen karalamalar başlıyor. bundan kaygı duymak, partinin sol niteliğini iyi özümseyemediğimizi gösterir. hiçbir sosyal demokrat parti tanımıyorum ki komünist olsun, ama birçok sosyal demokrat parti biliyorum ki, zamanla sermayenin ağına düşerek merkez ya da sağ parti haline gelsin."

    hep'e gelirsek, artık bi aktör olarak önemi anlaşılmıştı. hem devlet, hem de pkk tarafından. apocular, seçimden sonra partiye hakim olmak istediler. bi ölçüde başarılı da oldular diyebiliriz, ki bazı üyelerin sıtkı sıyrıldı ve koptular partiden. ancak, unutulmaması gereken şudur ki, tee shp ve hatta 70'li yıllar chp kadrolarından gelen eşhas hâlen önemli yer tutuyor harekette. devlet tarafından ise, sürekli yer altına itilmek ve temsil imkanları budanmak istenmiştir. partinin rüştünü ispatlayacağı 1994 yerel seçimlerine giderken önce parti kapatılmış ve sonrasından parti (dep) binaları bombalanmış, mebuslar hapse tıkılmış ve sürgüne zorlanmıştır. mebusların bugünkü siyasi çizgileri her zaman tartışılabilir, ancak itiraf edersem bu çabaya hayran kalmamak ve takdir etmemek elde değil.

    diğer gözden kaçırılmaması gereken husus, hep özep özdep dep hadep dehap dtp bdp diye özetlenen "hareket" bizzat parlamentonun içinde doğmuş ve güçlenmiştir. daha başından itibaren, sosyalistler ve sendikacılar ile dirsek teması vardı. evet, demokratik bölgeler partisi (dbp) ile taçlanan girişimle süreç içerisinde "kürt partisi oldular" yollu eleştirileri haklı çıkarabilecek ölçüde "ufaldı" ancak halkların demokratik partisi (hdp) resmen kurulduktan hemen sonra istanbul belediye reisliği için chp'ye eski disk başkanı süleyman çelebi'yi önerip ittifak çağrısı yapması ve yamulmuyorsam seçim 2015 için mevcut disk başkanı kani beko'ya adaylık teklifinin götürülmesi bu tarihin unutulmadığının açık ve net göstergesidir. kaldı ki, çelebi'nin aday listelerinde arka sıralara itilmesinin ötesinde chp'de sendikacı adaylar neredeyse hiç kalmamasına rağmen, hdp'nin hatırı sayılır sendika kökenli adayları olmasının yanı sıra hdp/hdk'nın bileşenleri arasında birtakım sendikalar da bulunuyor. velhasıl, hdp; gerçekten halkın emek partisi'nin doğal mirasçısı olmuş diyebiliriz.

    söyleyeceklerim -şimdilik- bu kadar. şahsen siyasi ayrışmalara ve birtakım uyuşmazlıklara rağmen; devlet tarafından yasaklamalara ve baskılara, kifayetsiz muhterisler tarafından karalamalara ve karikatürleştirmelere karşı özerk bi hat geliştirmeyi başarmış ve hatta 12 eylül karanlığına karşı parlamentoda ilk örgütlü mücadeleyi geliştirmiş harekete saygı duruşunda bulunmak istedim.
3 entry daha
hesabın var mı? giriş yap