59 entry daha
  • bugüne dek izlediğim en sert ve en gerçekçi dramlardan biri. verdiği mesaj gayet açık. hep aklımızın bir köşesinde bulunan, ancak gözümüzün önüne geldiğinde yine de tokat etkisi yaratması kaçınılmaz olan dünyanın boktan bir yer olduğu gerçeğini belki de en iyi anlatan film diyebilirim.

    --- spoiler ---
    müzikallerde her şey güzeldir, kötülükten eser yoktur. dancer in the dark’ta da sadece müzikal kısımlarda insanlar iyidir, yani sadece selma’nın hayallerinde. bill’i öldürdükten sonra ondan özür diler ve bill de bunu kabul eder. linda, selma’ya kaçmasını öğütler, çünkü o yapması gerekeni yapmıştır, üzülmesine gerek yoktur. oldrich novy, selma’yla birlikte şarkı söyler, tap dansı yapar. fakat gerçek hayatta bu karakterlerin hepsi orospu çocuğudur. sürekli gülen, optimist, gururlu, kalbinde kusursuz sevgiyi besleyen, yabancı bir ülkede zor koşullarda yaşayan bir kadının tüm iyi niyetini suistimal etmekte tereddüt yaşamayan karakterlerden bahsediyoruz.
    --- spoiler ---

    modern bir polyanna hikayesi yorumuna katılıyorum. hikayeyi dünyamıza uyarlayınca işte böyle bir sonuç çıkıyor karşımıza. işlenen konunun, yalnızca amerikada yaşamakta olan bir yabancının karşılaştığı eziyetler ya da komunist-kapitalist catışmasının ufak bir örneği olarak yorumlanmaması gerektiğini düşünüyorum. asıl anlatılmak istenen mevzu tüm insanlığı ilgilendirmektedir. insanlık diye bir kavramın olmadığını, veya kalmadığını, veya bildiğimizden farklı olduğunu söyler. iyi niyetlilerin sonu böyledir maalesef. sizi sikenler sonra idamınızı izlemeye gelirler.

    düşünebilen her bireyin farkına varması gereken bir gerçeği vurgular lars von trier ve björk. görecek hiçbir şey olmadığı gerçeğini… su ana dek bunu fark etmemiş olanlara daha çok koyacaktır şüphesiz.
266 entry daha
hesabın var mı? giriş yap