112 entry daha
  • sene 2003, üniversitede ilk yılım. bölüm sekreteri bir hoca her üç dersin birinde yüzünde bir tiksinme ifadesiyle bize şu tespitini söylüyor: siz 3t çocuğusunuz; televizyon, tost, test. derse geç geleni almıyor, sınavları 5 dakika ve test. başkasının yerine imza atanı affetmiyor, hemen de tespit ediyor ve bize asla güvenmiyor.

    2008'e kadar derse giren çoğu hocada o tiksinen ifade. hatta bölüm başkanı sırf bir dersini bizim iş beğenmememiz üzerine kurmuştu. iş ilanlarının çoğuna ilgi göstermiyormuş genç nesil...

    okul biter bitmez ailemle yaşamaya aynı zamanda işe başladım. iş de iş, ücretli öğretmenlik. tarih mezunuyum, edebiyat anlatacaksın dediler tamam dedim. ben bilmem yok. lise bilgilerim artı genel kültürüm artı biraz çalışmayla işi kotardım. doksanların başındaki bir nesle öğretmenlik yapıyorum. kankayım çocuklarla. tabi x kuşağı buna çok bozuldu. mengühan, öğretmenler odasından çok sınıfta ve bahçedesiniz... söylemleriyle tacizde bulundular. piknikler, öğle arası partileri, doğum günü partileri, bahçede - kütüphanede ders, huzur evi ziyareti vs etkinlikli bir yıldı. ertesi sene açık olduğu halde görev verilmedi.

    ders saati karşılığı küçücük bir dershane ile anlaştım. bu sefer tarih anlatıyorum. günde 3-4 saat dersim oluyor, hafta sonu daha çok. durumdan memnunum. çocuklarla harika diyaloğumuz var yine. önü gelen seçimlerde ülkeyi değiştireceklerine dair inançları harika. ateş ateş gözleri. *ikinci dönem bir önceki yılki okulum dersaneden adımı duymuş tekrar görev veriyorlar, ama coğrafya. tabi ki kabul, sabah okula öğleden sonra dersaneye giderim ne olacak.

    üçüncü yıl, dershane el değiştiriyor, büyüyor, yeni kadroya giriyorum tam zamanlı. bu arada kpss ye giriyor, sisteme küfrediyor, dershanesini de mebini de beğenmiyorum ama çalışıyorum. bulduğum ilk uzun tatilde şehir dışı.

    sonra bir anlık kararla evleniyor, şehir değiştiriyor, bir süre iş bulamıyorum. sonunda coğrafya öğretmenliği için bir dershane ile anlaşıyorum. patron 70, müdür 58 yaşında. başta her şey güzel. daha ilk ay zam alıyorum. lakin müdürle anlaşamıyoruz. sormadan kararlar alıyorum, uyguluyorum sonuç pozitif ve ticari bir kurum için harika dönüşler var. ama itaatkar değilim, ama her şeyi sorguluyorum. ikinci ayın sonunda kurumun öğle arası bizim paramızla bize verdiği yemekten çıkıyorum arkadaşlarımla beraber. sebep hesapların şişirilmesi. bireysel yediğimiz her öğle arası yemeğinde müdür tarafından sürekli öğrenci veya veli gönderilerek, toplantı yapılarak yine taciz ediliyoruz. ama bir zam daha alıyorum. maaşım müdürü geçiyor. türlü mobinglerden sonra adım elebaşıya çıkıyor ve ertesi yıl için teklif almıyorum. ama veda ederken patronun itirafı ve övgüsüne mazhar oluyorum: en çok çalışan, en hakkıyla maaş alan. ama elebaşıyım işte, huzur vermiyorum.

    ertesi yıl ülkenin zincir bir dersanesinde ve merkez şubelerinden birinde coğrafyacı olarak işe başlıyorum. müdür ve müdür yardımcım seksenli kuşaktan. harika anlaşıyoruz. inanılmaz mutluyum. yoğunluğa rağmen var gücümle ve şikayet etmeden çalışıyorum. artık coğrafyaya daha hakimim. çocuklarla yine aram iyi. derken bir gün samimi bir ders ortamında konu suriyeliler, her yere ücretsiz girmeleri, üniversite dahil vs. çocuklar konuşuyor konuşuyor. müdahale etmiyorum. zaten hafta sonu, 5. saatim, daha 7 saat dersim var. konu hükümete geliyor. başörtülü kızlar, erzurumlular falan hep eleştiride. konuşmayan sadece birkaç kişi, herkes muhalif gibi. ders bitiyor sazı elime alıp sadece, öbür dünyada değil, bu dünyada göreceğiz, yakındır allah cezalarını verecek, kimse kalıcı değil diyorum. çocuklar da onaylıyorlar sessizce dağılıyoruz. meğer konuşmayan o üç kişiden biri geleceğimi hazırlıyormuş.

    bir ay sonrası seksenlerin başında doğmuş kasıntı genel müdür gelip, kendi çapında bir soruşturma başlatıp beni işten atması gerektiğini ama özel sebeplerimden ötürü yapmayacağını şubemi değiştireceğini söylüyor. o gün sınıfta çocukların gazına gelmişim, beni denemişler sınamışlar, yapmamam gerekmiş. patron milletvekili aday adayı demiyor da. hafta içi merkez bir şube hafta sonu varoşda olmak üzere beni ikiye bölerek işime son vermiyorlar. bundan sonra kurum benim için bitiyor. sene sonuna kadar elebaşılığa, küfre, sormaya, sorgulamaya devam. tabiki ertesi yıl anlaşmayıp işsiz kalmayı seçiyorum.

    ve bu sene artık özel dersler ve bir takım işlerle seneyi tamamladım. eşimden ayrıldım, ailemin yanına döndüm. sigortam yok, maaşım yok. otuzlu yaşlardayım artık. ama hala gelecekten umutluyum. bu sene de kpss olmazsa ki bu sefer çok yaklaştım, sektör değiştirebilirim. hoş kadrolu öğretmen olsam bile bir süre sonra kurum değiştirebilirim. tıpkı arkadaşlarım gibi.

    az biliyorum belki ama öğrenmeye açığım. işimi eksiksiz yaparım, gerekirse son gün çalışır olağanüstü çabayla açığı kapatırım. sosyal ortamımdan ödün vermem. ailemle de aramı bozmam. internet hayatımdır, her işimi görür. şimdilik sonuna kadar tüketiciyim ama üretime geçtiğimde görün bir de... itaat edemem çünkü her şey kusurlu. en mükemmeli bulana kadar sorgulayacağım ve düzelteceğim.

    y kuşağı, 3t çocuğu, why generation, bullshit detector veya kayıp kuşak. ne derseniz deyin. ben de onlardanım ve gelecek bizim ellerimizde.
451 entry daha
hesabın var mı? giriş yap